Skip to main content

Muhtar Belmuhtar'ın kitabı

 Moritanyalı gazeteci Lemine Ould M.Salem, daha önce hiç yayınlanmamış, polis soruşturma tutanakları ve tanık ifadeleri gibi çok özel belgelerden hareketle, Sahra’nın Bin Ladin’i Muhtar Belmuhtar’a dair ilk ayrıntılı portreyi çiziyor. Bu karanlık İslamcı mücahit, Kuzey ve Batı Afrika’nın en ünlü cihatçı önderi haline nasıl dönüştü? Sahra’ya yerleşmeyi nasıl başardı? Kaderi kimlerle çakıştı? El Watan Hafta Sonu, söz konusu kitaptan bazı bölümleri yayınlıyor. 

 

Güneye yerleşmesine dair

Atalarının yaşadığı yer olan Güney Bölgesi İslamcı isyan sonrasındaki olaylarla o dönemde henüz tanışmamıştır. Ülkenin geri kalanında gündelik olay haline gelen ne bir saldırı, ne pusu, ne çatışmalar vardır henüz. En azından kendisi bizzat 1993 yılında doğduğu kente geri dönünceye dek. Belmuhtar ailesi ve arkadaşlarıyla ancak buluşma imkanı bulur. Bölgede bir gerilla grubu kurmak için önünde çok kısa bir zaman aralığı vardır. Yakın çevresinden topladığı bir avuç insanla, ülkesinin güney bölgesinin genelinde cihadı başlatmak üzere bir çekirdek savaşçı grubu oluşturur. GIA (Silahlı İslami Grup) Katibat As Shahada ya da Şehitler Tugayı adını verdiği küçük bir silahlı grup kurar.

Belmuhtar’ın katibatı fazla imkana sahip olmamasına karşın çok kararlı önderi sayesinde büyük atılımlar yapmayı başarır. !993 yılında, doğduğu kente Ghardaia’ya geri dönüşünden ancak birkaç ay sonra gerçekleştirdiği ilk eylemi çok kanlı olur. Belmuhtar önderliğindeki küçük gerilla grubu kent yakınlarında bir polis devriyesine saldırır. Eylemde on üç polis öldürülür ve silahları gerilla grubunun eline geçer. Şehitler Tugayı bu dönemde sahte polis yol çevirmeleri de gerçekleştirir. Cihatçılar, uzak yollar üzerinde jandarma kılığına girmiş militanlar aracılığıyla yol çevirmesi yapması anlamına gelen bu yöntem, kısa sürede Cezayir’in güneyinde sürpriz baskınlar düzenleyen örgüte özel bir eylem haline gelecektir.

Bu tür operasyonlarda en çok sevdiği hedefler bölgede faaliyet yürüten petrol şirketlerine ait konvoylardır. Bunların taşıdıkları yüklere, kamyonlarına ya da arazi araçlarına el koyar ve bunları çok kısa süre içerisinde sınır ülkelerin karaborsalarında pazarlar. Elde edilen para, grubun elindeki silah varlığının zenginleştirilmesini sağladığı gibi, ülkenin kuzeyindeki diğer gerilla gruplarının da silahlandırılmasını sağlar. « 1994’ten itibaren, Belmuhtar’ın, uzaktaki Gine-Konakri ve Çad da dahil olmak üzere bölgedeki birçok ülkeden harp silahı ve cephane tedarik ettiğine ilişkin güvenilir istihbaratlar elde ettik. Herkesin bilgisi dahilinde, Belmuhtar’ın kendi evinde gibi rahat hareket ettiği ali, Nijer ve Moritanya gibi ülkeleri saymaya gerek dahi yok. Çoğu zaman yerel orduların üst düzey subaylarından silah satanlar, söz konusu ülkelerin en üst düzey yöneticileri dahil olmak üzere bunu bölgedeki herkes biliyor. Ama nedendir bilinmez kimse bu duruma bir son verme ihtiyacı duymadı. » Uzun süre Mali’nin kuzeyinde istihbaratçı olarak görev yapan ve halen yurtdışında yaşayan Mali jandarmasının Tuareg kökenli komutanı Ahmet «muhtemelen kendisiyle iş yapan komutanlara iyi para ödüyordu » diyerek sözlerini tamamlıyor.

Bencheneb ile yakınlaşması

Başkent Cezayir’n 780 km güneyinde çölün en büyük vahalarından biri olan Ouargla kentinden olan ellili yaşlarındaki bu adam, İslamcılar arasında pek alışkın olmadığımız bir şekilde mükemmel Fransızca konuşuyor. Tahar kod adlı Muhammet Lamine Bencheneb, yüksek öğrenimini doğduğu kentte uzun süre öğretmenliğini yaptığı matematik üzerine yaptı. Hükümetin uzun süredir ihmal ettiğine inandığı « güneyin insanlarının » yaşadığı sefalete ara sıra isyan etmiş olsa da eskiden beri politikayla yakından ilgilendiği söylenemez.

2004 yılından itibaren, Bencheneb gizemli bir şekilde ortadan kaybolur ve yetkilileri çok da fazla rahatsız etmeyen bağımsızlık yanlısı küçük bir hareketin başında ortaya çıkar. Yetkililerin bu ilgisizliği Djanet kenti yakınlarında Cezayir Havayollarına ait iç hat seferi yapan bir uçağı düşürmeye kalkıştığında da devam eder. Bencheneb’in fikirleri halk arasında geniş yankı bulur. Arap ya da Berber ya da Tuareg olsun, birçok güney Cezayirli söylemini yakın ilgiyle karşılar. Güneyin Evlatları Hareketi haline gelen silahlı grubu İslamcı Güneyin Çocukları Hareketi adını alır.

Cihatçı cepheye katılma süreci o andan itibaren başlamıştır. 2012 sonbaharında eski matematik öğretmen, Mart 2012’de cihatçıların kente girişi sırasında Gao’da kaçırılan Cezayirli konsolosluk görevlisinin başının kesildiğini ilan eden videosuyla Mujao’daki müttefikleriyle cihatçı önder Muhtar Belmuhtar’a desteğini açıkladığında daha da resmi bir hal alacaktır. Cezayirli yetkililer için artık çok geç kalınmıştır. Eski Fransızca öğretmeni sonsuza kadar bulunmayacak şekilde ortadan kalkmıştır. Bencheneb en kısa sürede kesin bir kararla cihat fikrine katıldı ve adamları bundan böyle akıl hocası Muhtar Belmuhtar’ın emrine girmişlerdir. Onlar olmasaydı In Amenas baskını da olmayacaktı.

Cihadın Sahra çölüne yayılması stratejisi

Kaçakçılık işine bulaşmış olsun ya da olmasın, Belmuhtar onu çöle inmeye zorlayan asıl nedeni hiçbir zaman aklından çıkarmadı: “kutsal savaşı” Cezayir’in güneyine ve hatta buradan da öteye Sahra çölünün tümüne yaymak. Böylece 5 Mayıs 1995’te, Belmuhtar’ın grubu Ghardaia yakınlarında, Sonatrach petrol şirketinin alt yüklenicisi Cezayirli Anabib şirketinin binalarına karşı yürütülen bir harekat sırasında beş yabancı çalışanı öldürür. Kurbanlar iki Fransız (Richard Machabert ve Jean-Claude Cordjon), bir İngiliz (Edward Wilson), bir Kanadalı (Janer MacGari) ve bir Tunusludur (Mustafa Zemrili).

Gerçekleştirilen bu saldırı öylesine yankı uyandırır ki, cihatçılar cephesinde, GIA’nın yönetimi Şehitler Tugayını gerçek bir emirlik, yani bağımsız hareket eden bir birim haline dönüştürme kararı verir. Başlangıç grup şefi yardımcısı iken, Belmuhtar birkaç ay içerisinde bölgenin genel emir’i olarak atanır. Yeni görevine başlar başlamaz örgüte yeni üyeler katmaya öncelik verir. Afganistan’da kaldığı süre içerisinde daha önce de öğrendiği gibi, cihada katılmak her bir Müslüman için mutlak zorunluluk yani bir “farzdır”.  Belmuhtar bölge halkına cihatçı fikirleri aşılamak üzere çölü dolaşır.

“Cihatçı olan Sahra diyarı sakinleri, bu dönemde Belmuhtar tarafından örgüte kazandırıldı” diye anımsıyor bölgedeki istihbarat servilerinin mıntıka sorumlusu. Belmuhtar aynı şekilde Cezayir’deki ayaklanmayı desteklemeye eğilimli İslamcı örgütlerle de ilişkiler kurmaya çabalar. Bunların arasında bir tanesi vardır ki onun çok dikkatini çeker: bu dönemde önderleri Sudan’da, Kartum’da üstlenen El Kaide örgütü.

Ebu Zeyd ile rekabeti

Kanadalılar hemen bölgeden ayrılmaya hazırlanırlar. Ancak biraz daha beklemeleri gerekecektir. Robert Fowler kaygılanınca serbest bırakılacaklarını duyuran adama “bize artık serbest olduğumuzu söyleyen siz değil misiniz?” diye sormaya cesaret eder. Adam ona “evet, öyle ama küçük bir sorunumuz var” der. Rehineler, aralarında Belmuhtar’ın da bulunduğu cihatçılar arasında birden bir hareketlenme olduğunu görürler. Belmuhtar’ın, kendisine karşı çıktığı belli olan çelimsiz görünümlü kısa boylu bir adama sinirlendiği görünür. Adam kampa az önce varmıştır ve yalnız değildir. Tepeden tırnağa silahlı onlarca adamla birlikte gelmiştir. Kısa boyuna ve çok iddialı olmayan hareketlerine karşın, önemli bir kişi olduğu bellidir. Belmuhtar ve adamın çevresini yakın korumaları sarmıştır ve adamlarının geri kalanı ise onların gerisinde konuşlanmıştır. Rehinelerin serbest bırakılması konusunda Belmuhtar ile adını bilmediğimiz adam arasında bir ihtilaf mı yaşanmaktadır? Bu işin sonu nereye varacaktır? Adamları birbirine mi girecektir?

Tutsak alındıkları dört ay boyunca olmadığından daha yoğun bir şekilde, Kanadalılar bu kez hayatlarının tehlikede olduğunu anlarlar. Ya serbest bırakılmalarına şiddetle karşı çıkan kısa boylu şefin emriyle infaz edilecekler ya da ağır silahlarla donanmış iki grubun karşılıklı ateşi altında kurşunlara hedef olacaklar. Bir süre sonra Belmuhtar’ın, Ocak ayında bir turist grubunu kaçıran çelimsiz şefin, biri Alman, diğeri de İsviçreli olan iki kadını kesinlikle serbest bırakmak istemediğini öğrenince sinirlendiğini öğrenecektiler.

Gerilim doruktayken, Belmuhtar birden adamlarına doğru döner ve rehinelerin bulunduğu aracın etrafını sarmalarını emreder. Sert bir el hareketiyle aracına kaputuna vurur ve şoför Baba Ould Choueikh’e  “gidin, hemen gidin” diye bağırarak talimat verir. Bunun üzerine direksiyonu tutan elleri tir tir titreyerek şoför hemen aracı oradan uzaklaştırır. Bozuk yola karşın hızla yol alırken birkaç kez pikap aracı devirmekten son anda kurtarır. Geçtiği yerleşim yerlerini ayağa kaldırdıktan sonra, yakınlardaki ilk büyük Mali kenti olan ve o dönemde güvenlikli bölge ilan edilen Gao’ya yönelir. Ancak cihatçıların kampından otuz kilometre kadar uzaklaşmışken durur.

Operasyonda görev alan iki aracı “patronlarına” ulaşmaya çalışır. Malili devlet başkanıyla görüşmeyi başaramazken, Moritanyalı olan, iki rehineyle görüşmek isteyen Burkina Faso Devlet Başkanı’na ulaşmayı başarır. Rehineler devlet başkanına çok teşekkür ederler. Kaptan ayrılışlarından ancak tam otuz beş saat sonra Kanadalılar nihayet kaçırıldıkları andan beri seslerini duyamadıkları yakınlarıyla görüşme imkanı bulurlar. Bu anda artık tamamen kurtulduklarını anlarlar. Oradan da evlerine ulaşacakları Bamako kentine sevk edilecekleri yer olan Gao kenti çevresindeki yerleşimlere ulaşırlar.

Rehineler bu zorlu yolculuk sırasında, iki kadının serbest bırakılmasına itiraz eden ve muhtemelen az daha kellelerini alacak olan adamın, AQMI’nin bir başka katibatının emiri olan ünlü Abdülhamit Ebu Zeyd olduğunu öğreneceklerdi.          

(Cezayir’in El Watan gazetesinde 24.10.2014 tarihinde Mélanie Matarese imzasıyla yayınlanan Fransızca yazıdan Türkçeleştirilmiştir).