Skip to main content

AFRICOM GO HOME

 Afrika gençliği entelektüel yeni-sömürgecilikle mücadele etmelidir

Uluslararası Thomas Sankara İçin Adalet Kampanyası (CIJS) Koordinatörü ve Afrika’nın Kurtuluşu için Araştırma ve Girişim Grubu’nun (GRILA) etkin üyesi olan Aziz Salmone FALL, kıtanın kendi kendine yeterliliği ve burada yaşayanların yaşam koşullarının geliştirilmesini hedefleyen tüm mücadelelere destek vermektedir. Journal de l’Afrique’e verilen bu özel mülakatta, “Africom go home” belgeselinin yönetmeni, Afrika’daki yabancı askeri üslerin varlığına karşı çıkıyor ve Burkino Faso’da Sankara dosyasındaki son gelişmeler hakkında ayrıntılar veriyor… Afrika’nın genç kuşaklarını uyanık olmaya ve yaşanmakta olan kurtuluş hareketinin öncüsü olarak örgütlenmeye davet ediyor.

 

Le Journal d’Afrique (JDA):  Başkanı bulunduğunuz Afrika’nın Kurtuluşu için Araştırma ve Girişim Grubu’yı (GRILA) bize kısaca tanıtır mısınız?

Aziz S.Fall : Davetiniz için teşekkür ederim. Geçen 30 yıl içerisinde GRILA’nın hiç başkanı olmadı. Hiyerarşisiz ve kolektiflerle yatay ilişki içerisinde çalışmalarımızı yürütüyoruz. Dolayısıyla Sankara için Uluslararası Adalet Kampanyası kapsamında avukat ve militanlardan oluşan bir ekibin 20 yıldır koordinatörlüğünü yürütme onurunu taşıdığım, suçluların cezasız bırakılmasına karşı kurulmuş adalet kolektifinin ise sadece bir üyesiyim. GRILA bağımsız ve kar amaçlı olmayan, üye ve sempatizanlardan oluşan birimlerin maddi ve fikri yardımları sayesinde faaliyet yürüten bir örgüttür. Evrenselci dünya vizyonu çerçevesinde, Afrika eksenli gelişmenin ve ihtiyacı olan uluslararası dayanışmanın oluşması ve güçlendirilmesine katkıda bulunmayı denemektedir. Somut olarak söylemek gerekirse bu çalışma, Afrika’da olduğu kadar merkez ülkelerinde de titizlikle yürütülen eylemlerle ve duyarlılaştırmayla tamamlanır. GRILA, Afrika’da her türden ırkçılığı ve etnik merkezli politikaları yok etmek, emperyalizmle ittifak içerisinde olan rejimlerin yıkılması, dünyadaki kapitalist sistemle seçici kopuş, kır-kent gelirleri arasında denge, gıda yönünden kendine yeterlilik ve temel ihtiyaç maddelerine herkesin ulaşabilmesi hakkı, kadınların kurtuluşu, yaşam koşullarının geliştirilmesi ve erkek egemen bakış açısının değişimi, halkçı ve sivil katılım, halk demokrasisi ve gençliğin teşvik edilmesi, özerk ve daha ekolojik kalkınma, kamu fonlarının milli yönetimi, panafrikanist bölge ülkelerinin ortaya çıkışı ve özellikle de bir Afrika konfederasyonunun oluşturulması için mücadele veren güçleri olduğu kadar ortak ve bireysel haklara saygıyı tesis eden demokratik ve ilerici güçleri etkin bir şekilde desteklemektedir. Konuyla ilgilenenler çeyrek asrın özetlendiği bu videoyu (http://www.michelcollon.info/https://vimeo.com/19407542) haftalık olarak yaptığımız Amandla programlarımızı  (http://ckut.ca/cgi-bin/ckut-grid.pl?action=showaudio&show=wednesday,19:00) izleyebilir ya da Addax arşivleri sitesini ziyaret edebilir (https://addax.wordpress.com/).

Afrika’nın kurtuluşu için yürütülen eylemlere rağmen, doğal kaynakların talanı hızlanarak devam ediyor, ekonomik gelişme sadece yabancı çokuluslu şirketlere ve onların yerel temsilcilerine yarıyor. Afrika Birliğinde canlılık ve coşku eksikliği var. Yüzlerce genç Afrikalı Avrupa’ya ulaşmayı denerken Akdeniz’de yaşamlarını kaybediyorlar. Afrika lanetli mi?

Tanrısal ya da başka tür bir bedduanın var olduğuna inanmıyorum, yaratılan bu imaj da sorunun bir parçası aslında. Sadece insanların çözebileceği insani sorunlar söz konusu.

Afrika için, « yeni dünya düzeni » ya da küreselleşme, eski çağlara ait kapitalizmin seçici bir reorganizasyonundan başka bir şey değildir. Bir « burjuva ulusal projesinin » ortaya çıkmasına izin dahi verilmeyecektir. Bu kıtadaki bazı ülkeler, kompradorlaşmanın ucuz fiyatına kanıp küresel sistemin gerekliliklerine uyum gösterebilirler. Diğerleri, gelişiyor olmalarına karşın, onun boyunduruğu altında yaşayacaklar ve giderek marjinalleşecek ya da sonunda yedeğe alınacaklardır.

Her durumda, ihmalleri ve yerel yolsuzluk biçimlerini dikkate almazsak, uluslararası şirketlerin kaynaklarımız için ödedikleri zayıf lisans ücretleriyle etkin bir gelişme kaydetmek mümkün değildir. Dünya düzeni ya da düzensizliği, gelişme ve parlak gelecek sloganlarına karşın Afrika’ya karşı çok acımasız davranmaktadır. Birçok Afrikalı toplumsal kuşağı marjinalleşecek ve dilenmeye mahkum olarak yırtıcı kastların açgözlü iktidarına tabi olacaktır. Dünya pazarına dahil olma imkanı bulan diğer toplumsal oluşumlar bunu ancak kompradorlaşma ve sürekli olarak gittikçe daha da acımasızlaşan büyük kapitalizmin doyumsuz taleplerine cevap verme ve koşullara ayarlama bedeli karşılığında yapabileceklerdir. Günümüzde kapitalizmin Afrika için öngördüğü kader bundan ibarettir, yani ayrıcalıklıların oluşturduğu küçük bir azınlığın müreffeh yaşam olasılığı, ömrünü tüketmiş kayıt dışı ekonominin pençeleri arasında yaşayan bir kalabalık ve geri kalan üçte biri için sefalet içerisinde yaşam savaşı verme. Dünyadaki düzensizlik katlanılamaz olanı yönetmeye çalışıyor. Küresel Pazar malların, hizmetlerin ve ürünlerin sınır aşırı dolaşımına imkan tanıyor ama gittikçe angarya emeği ve beyin göçüyle daha seçici olan insan dolaşımını kısıtlıyor. Afrika dahil dünya çapında refah takımadalarının duvar ve sınırları gittikçe daha yükseliyor ve gelecek ümidini yitiren gençlerin oluşturduğu kalabalık bunları aşmak için daha çok gayret gösterecektir. Ne yazık ki, Afrika ülkelerinin birçoğu, son otuz yıldaki başarısızlığa rağmen, uluslararası açgözlülerin yönettiği mali kurumlar ve büyük sermayenin varsayımına dayalı krizden çıkış yolunu izlemeye çaba harcamaktadırlar. Zenginleşme, iktidar ve şiddet imkanlarının ele geçirilmesine yönelik elitlerin sürdürdüğü dizginsiz savaş kıtayı harap etmektedir. Toplumun değişik katmanlarında, kültürel ve sportif saptırmalarla ve siyasallaşmış kitlelerin bölünmesi yoluyla yürütülen depolitizasyon süreci, ortak ve örgütlü bir karşılık verilmesini de engellemektedir. Egemenlerin izlediği bu yola karşı çıkan halk, özlemlerini gerçekleştirmek için gerekli siyasal alana sahip olmasa da, ilerici güçler bunun başarabilmesi için örgütlenmektedir. Daha fazla siyasal bağlılık, devletin etkinlik alanının genişletilmesi, egemenlik alanlarının ve ortak çıkarın korunması gerekmektedir. Sonuç olarak, ilerici demokrasi ve stratejilerin öz kaynaklarla ve halkçı kalkınma anlamında yönlendirilmeleri şarttır.

ABD’nin Afrika’daki askeri şebekesine ilişkin « AFRICOM go home » isimli bir film çektiniz. Bu film aracılığıyla vermek istediğiniz mesaj nedir? Filmin halk tarafından olumlu karşılandığını düşünüyor musunuz ?

Film, yalnızca Amerikan tesislerine değil tüm yabancı üslerin varlığına karşı tavır alıyor. İnternet üzerinden ücretsiz olarak izlenebilir (http://www.michelcollon.info/https://www.youtube.com/watch?v=-HLjrzVHWPM ).

Kar amaçlı olmayan film, arşiv ve başvuru içeriğinde bir karşı propaganda ve duyarlılaştırma belgesidir. Bu görsel belge Afrika’da ve dünya’da oynanan jeopolitik kumarın kişisel yorumudur. Hiçbir şekilde GRILA’nın ve üyelerini değil, sadece beni bağlar. Kendini küresel sistem içerisinde Afrika’nın içinde bulunduğu durumla ilgili hisseden Afrikalı yöneticilere, panafrikanistlere, enternasyonalistlere ve Afrika gençliğine yöneliktir. Panafrikanizmin ilerici önderlerinin vizyonuyla, egemenleri savunanların ve yerel müttefiklerinkini karşılaştırmaktadır. AFRICOM’un varlığına Almanya’da ve Afrika kıtasında muhalefet eden, Afrika’da ve Almanya’da elliye yakın önemli kişilik ve örgütün imza attığı elli dilde yayınlanan bu belgenin amacı AFRICOM go home bildirisinin takibine öznel bir katkı sunmaktır. Bildirinin farklı dillerdeki sürümleri www.grila.org sitesinde mevcuttur.

Bu görsel ve işitsel belge, sahiplerinin filmin oluşumundan hiçbir sorumlu olmadıkları internet görüntülerinden oluşmaktadır. Film şu temel sorunsalların üzerine kuruludur: AFRICOM Go home bildirisinin takibi ve bu bildirinin dayandığı sağlam temeller; son elli yıl içerisinde Afrika’daki emperyalist ve sömürgeci askeri varlığın tarihi ve gelişimi; AFRICOM’un oluşumu, kıtayı hedef alan rekabetlerin ve terörizme karşı mücadelede karşılıklı gözetim ve çelişkilerinin deşifre edilmesi. AFRICOM’un Afrika kıtasında artan yayılımı, Almanya’da ve konuşlandığı birçok üs içerisindeki durumu ve yaymaya çalıştığı sahte insancıllığının teşhir edilmesi. Afrikalıların ve örgütlerinin kaynaklarının gasp edilmesi ve toprak paylaşımına bağlı çatışmalara karşı kendilerini koruma yolunda kendi içlerinde yaşadıkları çelişkiler. Panafrikanist ve enternasyonalist direnişin ve gençliğimizin yeniden siyasallaştırılmasının gerekliliği.

Filmde Afrika’da sömürgeciliğin yeniden yürütüldüğüne işaret ediyorsunuz. Bu süreç nasıl tezahür ediyor?

Emperyalist güçler, Çinlilerin, Hintlilerin ve doğal kaynaklara ihtiyacı olan diğer gelişmekte olan ülkelerin sağladığı uluslararası proaktif işbirliğiyle meşguller. GSYH’larının %0,7’si zorunluluğunu hiçbir zaman yerine getiremeyen uluslararası işbirliği canavarını takip etmekten aciz olan NATO ülkeleri savaşçı histeriye kapılarak, soğuk savaş ve Afganistan savaşından beri İslamcılığı ve değişkenlerini araçsallaştırmış, aparrtheid’e karşı verilen mücadele sırasında, Pretoria yönetimi ve uşaklarını desteklemiş ama dünyaya bunun tam tersi izlenimini vermişlerdir. Kısacası, ekonomik çöküşlerini yumuşatmak ve gelişmekte olan ülkelerin burjuvazilerini dümen sularında tutmak için, terörist yıkıma karşı kendilerini korumaktan aciz olan bütün ülkelere babalık etmelerine olanak tanıyacak bir terörist açık arttırma söz konusudur. Bundan böyle az gelişmişlik ve hayal kırıklığı ya da batı karşıtı duyguların bereketli topraklarında filizlenen terörist Pandora kutusunun başlıca sorumlularıdırlar ve birbiriyle çelişen gündemler artarak yaygınlaşmaktadır. Güvenlikçi kayıtsızlık, yönetişim adı verilen ekonomik ayarların siyasal kayıtsızlığına aşılanmıştır. Devletlerimizdeki kandırılmış ve korkutulmuş, ayarlamalarla egemenlik nitelikleri ellerinden alınmış Afrikalı elitler bu vesayeti onaylıyor, bazen gönülsüzce de olsa, kararlı panafrikanist öz savunma ve egemenlik eylemlerini reddediyorlar. Fransız Afrikasının çıkarlarının NATO, AFRICOM, lojistik istihbarat şebekelerinin ve ordularımızın ve siyasal liderliklerimizin topyekun tercihinin tabanda buluştuğu bir birliktelik söz konusu. Depolitize ya da modern keskin nişancılarımız tarafından dezenforme olan halk kitlelerinin gönüllü uşaklığı ve teknolojik bağımlılığıyla, bu karmaşık fenomen karşısında, yirminci yüzyıl sömürgeciliğine karşı direnirken olduğundan daha hazırlıksız olduğumuzu düşünüyorum. 

Mart 2014’te, ABD Kongresi karşısında AFRICOM Komutanı General Rodriguez, bu ABD Ordusu bileşeninin Afrika kıtasında 55 operasyon, 10 tatbikat ve 481 « güvenlik işbirliği etkinliği » yürüttüğünü açıkladı, bu konudaki yorumunuz nedir?

Sanırım sürekli olarak finansman arayışında olan AFRICOM üst düzey yetkilileri, uzun süredir gizlediklerini artık açıkça tanımaya başladılar. Şimdi fethettikleri arazide davranıyormuş gibi rahatlar. Komutanın halka açıklamasından daha önce biz bütün bunları filmimizde halka ifşa etmiştik. Almanya’da, AFRICOM’un işlediği suçlar nedeniyle Alman Anayasasının ihlalinin önlenmesi yolunda milletvekillerini ikna etmeyi başardık. 1885’teki Berlin ve günümüzde ise Stuttgart’tan sonra bu ülkenin Afrika’yı yeniden sömürgeleştiremeyeceğini anlattık. Stuttgart’ta konuşlu AFRICOM üssünün ve ABD ve NATO’nun Afrika kıtası üzerindeki tüm üs ve tesislerinin de kapatılması gerektiği görüşümüzü tekrarlıyoruz. Afrika Birliği, vesayet altında kalmadan cesurca rotasını 180 derece değiştirmelidir. Bütün bunlar, güncelliğini kaybetmeyen filmimizde ele alınıyor. Afrika’yı seven Afrikalı Amerikalılar ve bilinçli ve panafrikanist Afrika çok geç olmadan uyanmalıdır. Golyat’ın karşısındaki Davut’un durumundayız ve bize daha çok Davut gerekli.

Batı, Lahey’de Laurent Gbagbo’yu hapsederek, Muammer Kaddafi’yi katlederek, Afrika’da çıkarlarına muhalefet etmeye kalkışan diğer yöneticilere güçlü bir mesaj vermeye çalışmaktadır.

Batı’nın kullandığı terimlerle akıl yürütmüyorum. Bizzat başlıca elitlerimizin işbirliği yaptığı kapitalist egemenlik altındaki bir dünya sistemi var. Dokunulmazlığın ve adaletin iki kademede süregeldiği, hakların olduğu ama çok az ödevin olduğu köhnemiş, çok taraflı bir sistem mevcut. Gbagbo ve Kaddafi’ye karşı komplolar kuran, kendini yasaların üzerinde gören güçleri iyi biliyoruz ve bunlar yetkilerini kullanmalarına gerek dahi kalmadan amaçlarına ulaşıveriyorlar. Filmde bunu da teşhir ediyoruz. Afrika kıtası, halkının egemenliğini koruma yolunda verilen şehit anlamında dünya rekorunu elinde bulunduruyor. Mücadele devam ediyor ve yeni kuşaklar Sankara, Fanon, Cabral, Ben Barka ya da Chris Hani’nin kim olduğunu öğreniyorlar ve direnişi sürdürüyorlar.

Kaddafi büyük bir Afrika Birliği taraftarıydı ve zaten gücü yetmeyen devletlerin payının ödemesini üstleniyordu. Onun öldürülmesi, yeniden canlandırdığı panafrikanizm düşünü yıkıp Afrika Birliğini felç etmedi mi?

Utanç, esas olarak yabancı kredi kuruluşlarınca desteklenen ve Cemahiriye liderinin gönüllü ve yakından ilgili politikalarıyla canhıraş desteklenen Afrika Birliği’ne aittir. Bu dönem geride kaldı, ama kıta genelinde ortak bir para birimine, ortak bir orduya ve toplu tüketim mallarına yönelik ortak bir iç pazara sahip olma görevi kolektif olarak hepimize ait. Siyasal yolculuğu içerisinde Kaddafi’nin keşfettiği panafrikanizm ideali, 20nci yüzyılın başlarında diasporada doğdu, artık ölmesine imkan yoktur. Ben, bir Senegalli ve bir Mısırlının biyolojik ürünüyüm. Babam Kongo asıllıydı ve Patrice Lumumba bugün bizzat Afrika’yı yeniden sömürgeleştirenler tarafından katledildiğinde Lumumba’nın ailesini Mısır’a getiren oydu. Gördüğünüz gibi panafrikanizm yaşıyor. Panafrikanist olduğum için iyimserim! Ya Afrika yaşadığı erozyona rağmen, çevreci yaşamsal değerleriyle, dayanışması, insan sıcaklığı ve iyimserliğiyle, vahşi küreselleşmeye hak ettiği insani cevabı verecek ya da kaçınılmaz olarak dünya yok olup gidecektir!

Kaddafi’nin yürüttüğü, Afrika Para Fonu, Afrika Merkez Bankası ve benzeri panafrikanist projelere ne oldu?

Afrika Birliği öncülüğünde kararlı bir şekilde birçok proje başlatıldı. İlkesel olarak her şey kurallara uygun görülüyor. Ama Afrika Birliği elitleri, NEPAD çıkmazının ortaya koyduğu açık kanıtlara rağmen buna hala inanmış gibi görünüyor. Bugün, Dünya Bankasının jargonunu yineleyen 2050 yılına yönelik bir stratejimiz var: güvenliğin teminatı uzman Devletler, yönetişim ve hukukun üstünlüğü ile her şeyin özel sektöre göre biçimlendirildiği güçlü anayasalar. Ben şahsen şüpheciyim. “Panafrika merkeziyetçiliği”, küresel pazardan seçici kopuşu, merkezi yapılanmayı, kıtanın kolektif otonomisini ve Güneyle Güney arasında değiş tokuşu öneriyorum. (https://www.youtube.com/watch?v=CTLT4-xC6VM)

Bu büyük bir fedakarlık, doğru ama halkın çoğunluğu bunu talep ediyor, Çin bunu acı çekerek yaşadı ve Afrika bundan daha iyisini yapabilir.

Aynı zamanda Thomas Sankara için Adalet Uluslararası Kampanyasının (CIJS) koordinatörüsünüz. Blaise Compaoré’nin iktidardan düşürülmesini nasıl karşıladınız ve 30 Ekim 2014’ten beri neler değişti?

Rahatlamayla karşıladım. Dagnoën mezarlığında Thomas Sankara’ya ait olduğu varsayılan naaş dahil 15 Ekim 1987 şehitlerinden 13 naaşın çıkarılması hukuksal anlamda bazı veri ve kanıtlar sağladı. Elde edilen bu bulgular yargıcın, Ouagadougou Temyiz Mahkemesi bilirkişileri Dr.Robert Soudré ve Dr.Norbert Ramdé ve Fransa’nın Bordeaux kenti Temyiz Mahkemesi’nde görevli uzman adli tabip Dr.Alain Miras’ın sorumluluğu altındadır. Sankara’ya ait olduğu iddia edilen ve bir çöplüğe komşu olan mezar geçmişte Başkan Compaoré döneminde iki kere saygısızca saldırıya uğramıştı. Bu adli sürecin yürütülmesi çalışması, halkın isyanıyla alaşağı edilen Compaoré rejimi yargıçlarının adaleti uygulamama yönündeki tavrıyla çakışıyor. Burkina Faso’da 20 yıl süren nafile prosedürlerden sonra, Afrika’da ve Birleşmiş milletler nezdinde bir devlet başkanının öldürülmesi olayı karşısında süregiden adaletsizliğe ilişkin CIJS Birleşmiş Milletler’de, Sankara’nın dul eşi ve çocuklarına tazminat ödenmesi hakkını elde etmişti. Çok da Afrika gelenekleriyle uyuşmayan bir şekilde Thomas Sankara’nın naaşının mezarından çıkarılıp kimliğinin belirlenmeye çalışılması eyleminin, gerçeğin ortaya çıkmasını kolaylaştırmaktan başka bir amacı yok. Önemli olan artık adaletsizlik ve işlenen suçun cezasız kalması sayfasının kapatılması, Burkina Faso’nun açık yürekle yarım kalan toplumsal uzlaşmasını tamamlayabilmesi için adaletin yerini bulmasıdır.

Söylemlerin ötesinde, Burkina Faso’nun yeni yetkilileri Başkan Sankara cinayetinde adaletin yerini bulması için ne yapıyorlar?

Başkan Kafando ve Başbakan Zida’nın rejimi prensin bu sorunla ilgilenmesine karar verdi. Konuyla ilgili bir soruşturma yargıcı görevlendirildi. Avukatlarımız konuyu takip ediyor ve bugüne kadar soruşturma normal seyrinde devam ediyor. Halk da, Afrika’nın geri kalanı gibi tetikte ve 28 yıl boyunca reddettiklerini nihayet yapmaya başlayan bu yetkilileri izliyor. Katillerin ve azmettiricilerinin hala burada olduğunu, gözdağı vermeye devam ettiklerini ve fırsat kolladıklarını biliyoruz. Ama bunlardan bazılarını kovmasını becermiş bir halkın gücü bizim en büyük teminatımız.

Sankara dosyasının savunmasını üstlenen yirmiye yakın avukatın ücretini ödemek için mali kaynağı nereden buluyorsunuz?

Daha önce söylediğim gibi, bizler örgütlü ve özerk Afrikalılarız ve apartheid’e karşı mücadelemizde de aynı yöntemi izledik. Bize kimse yardım etmiyor, kendi düzenlediğimiz etkinliklerle kendi kendimizi finanse ediyoruz ve gücümüzü uluslararası dayanışmadan alıyoruz. Avukatlarımız kamu yararına yani gönüllü olarak çalışıyorlar. Bütün bunların fiyatı yok, sadece değeri var.

Birinci ekonomik güç Nijerya, şeffaflık ve barış alanında yeni bir yönelim içerisine girdi. Bunu nasıl değerlendiriyorsunuz?

Dostumuz Ken Saro Wiwa’yla ilgili düşüncelerim var mutlaka. Ülke rantının yeniden dağıtımının hesabını yapıyor. Uluslararası kamuoyunun, Boko Haram ve benzeri örgütleri destekleyenleri ifşa etmek sorumluluğu vardır. Nijerya bölünmemeli ve savaşın kısırdöngüsünden kaçınmalıdır. Biafra’yı yaratmak üzere komplo yapanlar, burada kaosu yaygınlaştırmaya çalışanlar gibi, bu ülkenin gerçekte Afrika’nın üç lokomotif ülkesinden biri olduğunu biliyorlar. Nijeryalılar bizlerin tümümüzün de Nijeryalı olduğumuzun bilincindeler.

Afrika gençliğine bir mesajınız var mı?

Dünyadaki düzensizlik, son otuz yılın neoliberalleşen kapitalizminin ürünü olan gaddarlığı yönetmeye çabalıyor. Çoğunlukla memnuniyetsiz ve yabancılaşmış olan, bünyesinde büyük bir öfke kapasitesini barındıran ama ne yazık ki çok az örgütlü olan gençliğin zamanı gelmiştir artık. Militarist düzen kültürcülükleri körüklüyor ve özellikle de terörizme dönüşen radikalleşmeyi geliştiriyor. Bu da sürekli olarak baskı ve güvenlikçi vesayet altına alınması için gerekçe oluşturuyor. Tarikatlardan ve sahte peygamberlerden uzak duralım. Bunun arkasından bir arada yaşamayı engelleyen, gittikçe artan bir araçsallaştırma ve nifak gelişiyor. Köhnemiş kapitalizmin yaşadığı krize bir cevap oluşturan faşist uyanış geleceğinizi ipotek altına alıyor. Daha dengeli bir gelişme, enternasyonalist ve panafrikanist bir perspektif içerisinde kendi ayakları üzerinde durma girişimi anlamına gelmektedir. Bu krizden başarıyla çıkmamızı sağlayacaktır. Söz konusu olan dış ilişkileri ülkelerimizin iç zorunluluklarına tabi kılmaktır. Ancak çağımızda küresel egemen sistemin egemen kıldığı değerler tarafından gittikçe daha çok homojenleştirilen bilinçler bu çözümü öngörmekten acizler. Gençler, bir demokratik yeniden kutuplaşma, bilinçlerin özgürleşmesi ve Afrika’da hüküm süren düzensizliğe seçenek oluşturabilecek toplumsal tasarıları omuzlayabilecek yetenekte bir organik aydınlar topluluğunun yönlendirilmesi yolunda entelektüel yeni sömürgeciliğe karşı mücadele etmelidirler. Diasporada ve kıta üzerinde proaktif bir panafrikanizm örgütlenmemize, direnmemize ve bir başka dünya yolunda yılmadan ilerlememize imkan tanıyacaktır.

Olivier Atemsing Ndenkop’un röportajı.

Source : Le Journal de l'Afrique 12.

(Investig’Action www.michelcollon.info sitesinde 8 Temmuz 2015 tarihinde yayınlanan Olivier Atemsing Ndenkop’un yaptığı röportajdan Türkçeleştirilmiştir. http://www.michelcollon.info/La-jeunesse-africaine-doit-lutter.html )