The Best of İsrail Apartheid
İsrail Yüksek Mahkemesi: 2015 yılı best of the Apartheid ödülleri
İsrail Parlamentosunun düzenli olarak onayladığı ırkçı ve baskıcı yasaların ne kadar çok olduğunu iyi biliyoruz. Ama Filistinli sivil toplum kuruluşu Adalah, İsrail Yüksek Mahkemesinin hala biraz adalet kırıntısı dağıttığına inananlar için, İsrail Apartheid’ini teyit edecek nitelikte belli başlı 10 ayrımcı kararı bize hatırlatıyor.
2015: İsrail Yüksek Mahkemesi için insan hakları düşmanlığı yılı
1. Seçim barajı yasası
Ocak 2015’te, Filistinli siyasi yapıların çıkarttığı adayların önünü kesmek üzere Yüksek Mahkeme, parlamentoda milletvekili çıkarabilmek için gerekli oy oranı barajının yükseltilmesini onayladı. Bu da İsrail’deki Filistinli yurttaşları, farklı ideoloji ve platformlardan oluşan ve Knesset’te sandalye ve temsil edilme hakkı kazanabilmelerini sağlayacak şekilde önde gelen 4 siyasi partisinin tek bir aday listesi üzerinde birleşmesini de içeren çok partili demokratik haklarını terk etmeye zorlamıştır.
2. Boykotu önleme yasası
Nisan ayında Yüksek Mahkeme, İsraillilere, İsrail’e ya da Batı Şeria’daki İsrail kolonilerine karşı ekonomik, kültürel ya da akademik boykot uygulanması çağrısında bulunan birey ya da gruplar hakkında dava açma hakkı tanıyan Boykotu Önleme Yasası aleyhinde yapılan bir başvuruyu reddetti.
Mahkeme, ırkçı yasalarına ve fiili askeri işgaline son vermesi için İsrail devletine baskı yapma imkanı veren bu ifade özgürlüğü eyleminin şiddet içermeyen ve meşru niteliğini görmezden gelerek, boykotun « siyasal terörle » eşdeğer olduğunu belirtti.
3. Doğu Kudüs’te Yerinde Bulunmayanların Mülklerine İlişkin 1950 Yasası
Nisan ayında, Yüksek Mahkeme, Hükümetin devlete halen Batı Şeria’da yaşamakta olan Filistinli yurttaşların mülklerine el koyma hakkı tanıyan, işgal altındaki Doğu Kudüs’te Evlerini Terk Eden ya da evlerinden çıkarılan Filistinlilerin Mülklerine İlişkin 1950 Yasasının genişletilmesi kararını onayladı. İsrail, 1967’de kenti işgal ettikten sonra Doğu Kudüs’ü « ilhak etti » ve o günden beri mukaddes şehri işgal altındaki Batı Şeria’nın geri kalanıyla coğrafi, toplumsal ve siyasal olarak ayırmayı hedefleyen siyasetini sürdürdü. Bu el koymalar, işgal altındaki topraklarda İsrail kolonilerinin inşasını daha da kolaylaştırmayı amaçlamaktadır.
4. « Yüksek güvenlikli » mahkumlara yüksek öğrenimi yasaklamak
Geçen Nisan ayında Yüksek Mahkeme, Filistinli « yüksek güvenlikli » mahkumların cezaevinde uzaktan yüksek öğrenim görmelerine yönelik yasağın kaldırılması talebini reddederek, Genel Güvenlik Servisi (Şin Bet ya da Şabak)’in görüşünü onaylamış oldu. Mahkeme, adli mahkumlarla yüksek güvenlikli (Filistinli tutsakların büyük çoğunluğu bu kapsamda değerlendiriliyor) mahkumlar arasında yapılan ayrımcılığın « meşru ve yasal » olduğunu belirtti.
5. Atir ve Umm el-Hiran Köylerinin yıkılması
Mayıs 2015’ta, Yüksek Mahkeme, Hükümetin ‘Yatir’ yapay ormanının genişletilmesi ve yıkılacak köylerin enkazları üzerinde ‘Hiran’ adında bir Yahudi yerleşiminin inşası amacıyla, resmi olarak tanınmayan Atir ve Umm el-Hiran adlı iki Bedevi köyünün yıkılması kararını onayladı. Yüksek Mahkemenin kararı düzinelerce evin yıkımına ve 1000 bedevi yurttaşın İsrail’den zor yoluyla gönderilmelerine izin veriyor. Bu karar alınırken, söz konusu bedevi ailelerinin 1948 yılında Hirbet Zubaleh köylerinden devlet tarafından kovulduktan sonra1956 yılında halen bulundukları topraklara yine aynı devlet tarafından yerleştirildikleri ve mahkemenin bu sakinleri zamanında ‘davetsiz misafir’ olarak görmediği gerçeği göz önünde bulundurulmadı. Mahkemenin kararı, resmi olarak tanınmayan köylerin taşınmasını gerektiren hükümetin ırkçı politikasını meşrulaştırmanın ötesinde, bedevilerin konut ve saygınlık haklarına tecavüz niteliği de taşımaktadır.
6. Uqbi Ailesinin toprak mülkiyeti haklarının inkar edilmesi
Yine Mayıs ayında, Yüksek Mahkeme İsrailli Bedevi Uqbi Ailesinin, Neguev bölgesindeki aile mülklerine ilişkin 1000 dunam’lık tazminat talebini reddetti. Araziye 1948 öncesinde sahip olmalarına rağmen, mahkeme söz konusu tarihi arazinin aileye aidiyetini reddetti. Bu karar, Yerli Halkların Haklarına ilişkin Birleşmiş Milletler bildirileriyle de uyuşmamaktadır.
7. Gazze’deki Filistinlilerin aile birleşimlerini yasaklamak
Haziran ayında, Yüksek Mahkeme İsrailli Sivil Toplum Kuruluşu Hamoked’in, ebeveynlerinden birinin ya da eşin Gazze Şeridi kökenli olması durumunda, Filistinli ailelerin yapacağı aile birleşimi taleplerinin reddedilmesine dair Hükümetin İçişleri Bakanlığına gönderdiği kararnamenin iptali için yaptığı başvuruyu reddetti. Kararname, bireylerin durumlarını ayrı ayrı ele almak yerine, Gazze’deki tüm sivilleri genelleştirerek ve ayrımcılık yaparak güvenlik için tehdit olarak kabul etmektedir. Başka bir deyişle, Filistinlilerin aile yaşamlarına ilişkin anayasal haklarını ciddi bir şekilde çiğnemektedir.
8. Eski milletvekili Said Nafa’nın mahkumiyeti
Ağustos ayında Yüksek Mahkeme, eski Knesset üyesi Said Nafa’nın bir federal mahkemenin aldığı kararın iptali için yaptığı başvuruyu reddetti. Federal Mahkemenin kararı, Said Nafa’yı, Dürzi toplumunun ileri gelenleri ve papaz adaylarıyla birlikte kutsal mekanları gezmek amacıyla Suriye’ye yani bir « düşman devlete » seyahat ettiği ve burada İsrail Devleti tarafından ‘yabancı ajanlar’ olarak nitelenen Filistinli siyasi şahsiyetlerle görüştüğü için mahkum etmişti.
Yüksek Mahkeme eski milletvekilinin yaptığı görüşmelerin güvenliğe ilişkin hiçbir suç unsuru taşımadığını kabul etti. Ancak, Yüksek Mahkeme, siyasi etkinlik ve temsiliyet haklarına olduğu kadar Arap coğrafyasındaki vatandaşlarıyla temas kurma haklarına ilişkin olarak da Filistin toplumunu potansiyel suçlu kabul ederek cezalandırmayı tercih etmiştir.
9. Filistinli yurttaşlara yönelik idari tutuklama cezası
Ekim ayında, 19 yaşındaki Filistinli İsrail vatandaşı genç kız A.H.’ya verilen 3 aylık idari tutuklamanın süresinin uzatılmasına dair yargı kararını onayladı. Cezanın veriliş nedeni, kızın ağabeylerine gönderdiği, İsrail güvenlik birimlerine göre siyasal içerikli olduğu ve güvenlik için tehdit oluşturduğu varsayılan bir mesaj. Yüksek Mahkemenin verdiği karar, yurttaşların suç işlediklerine dair kanıt gösterilmeden tutuklanmalarına imkan tanıyan ve yurttaşların kurallara uygun olarak yargılanma haklarını çiğneyen, 1945 yılından kalma İstisnai Önlemlerin uygulamasını meşrulaştırmaktadır.
10. Kolektif cezalandırma olarak evlerin yıkılması
Kasım ayında, Yüksek Mahkeme, İsrail devletine ya da yurttaşlarına yönelik saldırıdan şüpheli, suç isnat edilen ya da mahkum olan Filistinli ailelerinin evlerinin yıkılmasına yönelik hükümet politikasını sorgulayan bir talebi reddetti.
Kararla birlikte devlete cezalandırma ve misilleme önlemi görüntüsü altında yıkımlar yapma hakkı tanınmakta ki bu uluslararası insan haklarının ve uluslararası hukukun ağır bir şekilde çiğnenmesi anlamını taşımaktadır.
(Investig’Action www.michelcollon.info sitesinde 27 Aralık 2015 tarihinde yayınlanan Fransızca yazıdan Türkçeleştirilmiştir)
Özgün kaynak : http://www.adalah.org/en sitesinden http://www.europalestine.com/spip.php?article11377 sitesi için Fadoua EH tarafından yapılan çeviri