Mor'ların ülkesi
Bugün altı ay aradan sonra Sahra çölünün batı yakasına ilk yağmur damlaları düştü. Belli belirsiz atıştıran taneciklerden kumla karışık killi kırmızı, un gibi ince nebati toprağın üstünde tek tük damlacık izleri oluştu, sadece o kadar: ne bir su birikintisi ne de ıslaklık.
Yüz yüze geldiği insanların gözüne zehirini tükürerek kör ettiği söylenen, delikanlı gibi dimdik duruşlu kobralar dahil bilumum sürüngenler, kuyruğundan sokan, burnundan kıstıranlar, sıcağın gaza getirip gözlerini intikam hırsından kıpkızıl ettiği börtü böcek ne varsa, hepsi kısa bir süreliğine ‘hizmet dışı’ kalarak kum altı dünyalarının derinliklerine çekildiler.
Dünyanın 29ncu büyük ülkesi olan Moritanya’da kilometre kareye 3 insan düşmektedir. Ülkenin güneydeki Senegal ırmağı dışındaki kara sınırları düz çizgilerden oluşmaktadır, çünkü sömürgeci Fransızlar tarafından masa başında cetvelle rastgele çizilmişlerdir.
Oldukça kurak bir iklime sahip Moritanya’da, insanoğlunun tüm çabalarına karşın çöl, yerleşimlere doğru ağır ağır ilerlemeye devam etmektedir. Ülkede üç iklimin varlığından söz edilebilir: Kasım’dan Nisan’a kadar kum fırtınaları ve kuvvetli rüzgarlar dönemidir, gündüzleri ılık geceleri ise serindir; Mayıs’tan Temmuz’a kadar Harmattan dönemidir, ki bu coğrafyanın en zorlu mevsimidir. Kuzeydoğu rüzgarı sıcak ve kuru eser (koşarken bronşlarımın kuruduğunu hissediyorum), gündüzleri öğlen gölgede 45 dereceyi aşan aşırı sıcaklıklar gözlenir. Ağustos-Ekim ayları arası ise kış mevsimidir ve kısa ama etkili yağışlar söz konusu olabilir. İklim çok nemlidir ve hava sıcaklığı gündüzleri yine 45 dereceye kadar yükselebilir.
Günümüzde kuma gömülmüş bu çöl topraklarında tarihöncesinde ırmaklar ve bereketli topraklar yer alıyormuş. Daha önce Mali ve Gana topraklarıyla birlikte anılan bu bölgeye, XVnci yüzyılda Yukarı Mısır’dan göç eden Arap Beni Hasan’lar ya da Hasanlar kabilesi, ilk başlarda ülkenin kuzeyine yerleşmişler ve Sanhaca kabileleriyle savaşmışlar. Araplar Moritanya toplumunun toplumsal ve etnik yapısını zamanla etkilemişler bu da Arap dilinin ya da Arap dilinin bir lehçesi sayılabilecek Hassaniye adı verilen dillerinin yaygınlaşmasına yol açmış ve Fransız işgaline kadar Senegal ırmağı kıyısındaki Idawiich gibi emirliklerle çatışmışlardır. Senegal Irmağı kıyısındaki emirlikler ya da dönemin Fransız sömürgecileri tarafından kullanılan terminolojiyle Mor Tass’lar sömürgecilerle uzun süre mücadele etmişlerdir.
XVIInci yüzyılda, Magfra ve Zuaya kabileleri, Moritanya devletini oluşturmadan önce 30 yıl boyunca birbirileriyle savaşmıştır. Tinigui, Tikidja, Ksar el Barka, Raşid gibi yeni oluşmaya başlayan şehirlerde İslam kültürü hızla yaygınlaşmış.
Moritanya topraklarının sömürgeleşmesi süreci 1902 yılında ilk kolonicilerin gelmesiyle başlamış ve Fransızlar 1903’te Moritanya’ya “Morlar ülkesi protektorası” adını vermişler. 1920 yılında ise Moritanya toprakları Fransız kolonisi ilan edilmiş. Yerel halkın ‘gavura’ karşı yürüttüğü zayıf direniş 1934’te son bulmuş. 28 Kasım 1958’de düzenlenen referandum sonucunda 1959’da parlamenter demokratik Islami Cumhuriyet ilan edilmiş ve kısmi bağımsızlık elde edilmiş. 28 Kasım 1960’ta ise Fransa-Moritanya arasında imzalanan karşılıklı anlaşmalarla ülkenin tam bağımsızlığı tanınır.
Moritanya’nın en ünlü milli parkı olan Novakşot’un kuzeyindeki Banc D’Arguin (ya da Arguin kumsalları) bölgesinde yaşayan halkla Portekizlilerin eskiden beri bir teması olmuş. Sömürgeciler, verimli topraklara sahip güneydeki Senegal ırmağı havzasıyla daha çok ilgilenmişler ve ilk başlarda Ualo Imparatorluğuna boyun eğdirdikten sonra ırmağın diğer yakasına yönelerek Senegal topraklarını işgal etmişler.
Sömürgeciler her zamanki gibi ülkeye kalkınma yolunda hiçbir katkıda bulunmamışlar ve sadece yerel şefler aracılığıyla bir askeri egemenlik kurmakla yetinmişler. Bu dönemde Senegal’deki Saint-Louis kenti, her iki ülkenin ve aynı zamanda Fransız Batı Afrika’sı (AOF)’nın başkenti olur.
Genç cumhuriyet ilk olarak çeşitli etnik yapıları bir araya getirme sürecini tamamlamaya çabalar. Cumhurbaşkanı Muhtar Uld Daddah çeşitli iç karışıklıklarla ve Fas ve Cezayir gibi komşuların etkisine karşı mücadele etmeye çalışır. Ağustos 1966’da Cumhurbaşkanlığına yeniden seçilir ancak Maocu ve Marksist sendikal hareketlerin yoğun muhalefetiyle karşılaşır. Batı Sahra’nın Fas ve Moritanya arasında paylaşımı ülke için büyük sorunlara yol açacaktır. Cezayir’in desteklediği Polisario Cephesi (Saguia el Hamra ve Rio de Oro'nun Kurtuluşu İçin Halk Cephesi) ile yaşanan çatışmalar ve bunun üstüne tuz biber olan 1978 kuraklığı Moritanya’yı koyu bir sefalete sürükler. 1977’de Dakar’da konuşlanan Fransız birliklerinin desteğine rağmen, Polisario’nun kuzeydeki kentlere ve hatta başkent Novakşot’a yönelttiği saldırılar sonucunda 1978’de Cumhurbaşkanı Muhtar Uld Daddah askeri darbeyle devrilir.
10 Temmuz 1978’de Yarbay Mustafa Uld Muhammed Saleh yönetime gelir ve darbeciler Polsario Cephesiyle ateşkes imzalar. İç çekişmeler sonucunda 6 Nisan 1979’da iktidara Ahmed Uld Yusef isimli yeni bir Yarbay gelir. Başkanın bir uçak kazasında ölmesi sonrasında bu kez 2 Haziran 1979’da başa Albay Muhamed Kuna Uld Haydalla gelir ve Polisario ile bir barış anlaşması imzalayarak Batı Sahara topraklarından Moritanya askerlerini çeker.
12 Aralık 1984’te Genelkurmay Başkanı Albay Mauiya Uld Sid’Ahmed Taya yeni bir darbeyle iktidara geçer ve ekonomiyi liberalleştirerek, mahalli ve eyalet seçimlerinin düzenlenmesine olanak tanır. 1991 yılında yayınladığı yeni Anayasa ile birlikte çokpartili siyasal yaşama geçişi sağlar ve Toplumsal ve Demokratik Cumhuriyetçi Parti (PRDS)’yi kurar. 1992’de ve 1997’de iki kez üst üste Cumhurbaşkanı seçilir. Ancak süregelen ekonomik kriz ve ülkeyi saran yolsuzluk demokratikleşme sürecinin tamamlanmasına engel olur.
Başkanın Suudi Arabistan Kralı Fahd’ın cenazesine katılmak için yurtdışında olduğu 3Ağustos 2005’te ordu, Adalet ve Demokrasi için Askeri Konsey aracılığıyla, “Taya iktidarının baskıcı rejimine son vermek ve gerçek demokratik kurumları oluşturmak üzere” iktidara el koyar.
Ülkenin bir numarası, devrik başkanın bir numaralı ve en sadık yol arkadaşı Albay Ely Uld Muhammed Vall olur. Albay, 18 yıldır yöneticisi olduğu Ulusal Güvenliğin (Moritanya Polisi) sorumlusu olarak yıllardır yürütülen tüm baskı politikalarının merkezindeydi.
2007’de düzenlenen seçimlerde, 30 yıldan sonra ilk kez, sivil olan Sidi Muhammed Uld Şeyh Abdallahi seçimlere kazanarak ülkenin başına geçer. İktidara gelişiyle birlikte ülkede bir umut rüzgarı eser: basın yayın kuruluşları daha özgürdür ve aralarında islamcı bir partinin de bulunduğu yeni siyasal oluşumlara izin verilir. Ancak halkın alım gücündeki azalması ve ülkede güvensizliğin artması yeni Başkanın iktidarının gün geçtikçe zayıflamasına neden olur.
6 Ağustos 2008’deki son askeri darbe sırasında Cumhurbaşkanı ve Başbakan tutuklanır. Ülkenin yeni hakimi bu kez daha üst rütbeli bir asker, General Muhammed Uld Abdülaziz’dir.
2011 yılının başlarında Sahra çöllerine kadar uzanan ‘Arap Baharı’ nedeniyle Moritanya’da daha önce benzeri görülmemiş boyutta grevler ve gösteriler düzenlendi. Milli gelirin hiç de adil olmayan bir şekilde paylaşımından hareketle muhalefet bugün de iktidar talebini en güçlü şekilde dile getirmeye devam etmektedir.
Moritanya halkının yarısı geçimini tarım ve hayvancılıktan sağlamaktadır. Ancak göçebe hayatı yaşayan bedevilerin ve çiftçilerin büyük bir kesimi kuraklık (özellikle de 1970 ve 1980 yıllarında yaşanan) ve yoksulluk gibi nedenlerle büyük şehirlere doğru göç etmek zorunda kalmıştır. Afrika’da Senegal ile birlikte en zengin balık varlığına sahip Moritanya kıta sahanlığında birçok yabancı balık şirketi bedel karşılığı avlanma ruhsatı elde etmiştir. Kıyılarının 80 kilometre açığında zengin petrol yataklarının varlığı tespit edilmesine karşın bunların çıkarılıp işlenmesine ilişkin bugüne kadar herhangi somut bir adım atılamamıştır.
Ülkede uluslararası şirketlerin işlettiği, binlerce Moritanyalının istihdam edildiği çok büyük bakır ve altın madenleri bulunmaktadır. Ancak bu uluslararası şirketlerle yapılan anlaşmalar ne yazık ki tamamen Moritanya’nın aleyhine hükümler içermekte ve vergi alanında tanınan birçok imtiyazın yanı sıra çıkartılan madenlerden ülkeye %2’leri aşmayan çok düşük paylar ödenmektedir. Moritanya’da bulunan demir cevheri ihraç olunmakta ve ilginç bir şekilde daha sonra mamul demir olarak çok yüksek bedeller ödenerek geriye ithal edilmektedir.
Moritanya halkının %100’ü müslümandır (sunni maliki mezhebinden). İslam dini anayasada da yerini almıştır ve ülkenin adına Moritanya İslam Cumhuriyeti denmiştir. Ceza Yasasının 306ncı maddesine gören dininden dönen Müslümanlar, üç günde pişman olduğunu beyan etmezlerse ölüm cezasına çarptırılırlar.
Ülkede Kadiri ve Ticani cemaatleri en yaygın olanlarıdır. Türkiye’den sonra Dünya’yı da yönetmeye soyunan bizim Fethullahçıların da özellikle başkent Novakşot’ta faaliyetleri bilinmektedir (hani şu çok bildik kutsal Türkçeyi yaygınlaştırma etkinlikleri, Türkçe Olimpiyatları türünden tamamen masum ‘kültürel’ çalışmalar...).
Moritanya uzun dönemlerden beri değişik medeniyetlerin keşiştiği bir coğrafya olmuştur. UNESCO tarafından Dünya Mirası listesine alınan Chinguetti, Ouadane, Tichitt ve Oualata gibi tarihi kentler Moritanya tarihine damgasın vuran çeşitliliğin ve mirasın gözle görünür örneklerindendir.
Asırlardır el değmeden korunan binlerce eşsiz el yazmasının bulunduğu çöl üniversiteleri (geleneksel üniversiteler) ve kütüphaneleri Moritanya kültürel mirasının zenginliğinin ve özgünlüğünün göstergesidir.
Moritanya halkı, belli başlı dört farklı etnik yapıdan oluşur:
Moritanya’daki Morların çoğunluğu haratin de denilen siyah Morlardan oluşur. Bu halk Moritanya nüfusunun yaklaşık olarak %40’ını oluşturur. Diğer Mor bileşen ise, Arap ve muhtemelen de Yemen kökenli beyaz Morlardır. Beyaz ve siyah Morları kullandığı ortak dil Hassaniye’dir. Kültürleri birbirine benzemekle birlikte ülkenin güneyindeki topraklarda yaşayan siyah Morların kültürü daha çok Woloflara ya da Pularlara (Pöllere) yakındır. Mor sözcüğü içinde bulunulan döneme göre farklı toplulukları tanımlamakta kullanılmıştır. Antik çağ boyunca Kuzeybatı Afrika’da yaşayan Berber kökenlileri ; Ortaçağda Berberler, Araplar ve Müslüman İspanyalılardan oluşan İspanyol müslümanlarını anlatmaktadır. Günümüzde Mor deyimi Sahara ve güney bölgelerinde siyah halklarla birlikte yaşayan melez Arap-Berber halkları için kullanılmaktadır. Morlar Fas’ın güneyi, Batı Sahra, Moritanya ve Senegal’de yaşamaktadırlar (tümünün toplamı yaklaşık 7 milyon) ve ortak bir kültür ve hassaniye adı verilen ortak bir dile sahiptirler. Moritanya’nın güneyindeki bazı kabileler bugün de hâlâ eski dillerini yani berber dilini konuşmaktadırlar.
Mor toplumunun temeli kabilelere (kabila) dayanır ve yine katı bir hiyerarşik yapıya (kast) dayanır. Bunların başlıcaları savaşçılar (hassan), din adamları (zavaya) ve kabile üyeleridir (znaga). Öte yandan Mor lar gelenek olarak dışarıdan, yabancı etnik gruplarla yapılan evliliklere izin vermektedir.
Morların geleneksel müziği daha çok göçebelerin savaşçı ve bayram şarkılarından esinlemektedir. Din, yiğitlik ve hatta aşk gibi konuları işlemektedir.
Pöller ya da Pularlar (Fulaniler), Afrika’daki en kalabalık etnik gruptur (yaklaşık 7 milyon) ve Moritanya’da Berberlerden sonra ikinci sırada gelmektedirler. İlk başlarda göçebe olan bu etnik topluluk zamanla yerleşik bir yaşamı benimsemiştir. Çoğunluğu müslümandır. Göçebe karakterleri diğer halklarla alışverişleri ve kültürel değiştokuşu kolaylaştırmıştır. Mali’de Bambara’lardan sonra en kalabalık ikinci etnik grubu oluştururlar. Sahara çölünün güney bölgesinde yaşayan çoğunlukla çobanlardan oluşan bu halk zamanla Tuareg’lerle ya da Mor’larla yakınlaşmıştır. Pöllerde gelenek ve efsanelerin sözlü aktarımı çok önemlidir. Moritanya’da Arapça dışında yerel dilde yayınlanan tek yayın olan Fooyre Bamtaare gazetesi Pular dilinde çıkar.
Soninkeler ise çok zengin bir kültüre sahiptirler. Soninkeli, küçük yaşlarından itibaren kendisine anlatılan masallar aracılığıyla bilgeliğe giden doğru yola yönlendirilmektedir. Gana İmparatorluğu kökenlidirler ve Pöl’ler ile birlikte İslamı kabul eden ilk Batı Afrikalılardır. Bugün Soninkelerin çoğunluğu Mali’nin batısında yaşamaktadırlar. Soninkelerin sosyal örgütlenmesi çok hiyerarşiktir ve üç düzeyden oluşur:
. Hooro ‘lar yani özgür olanlar. Bunların arasında tunkalemmu (hükümdar olmaya hak kazanan prensler) ve mangu’ları (savaşçılar, muhasipler) sayabiliriz.
. Niakhamala adı verilen kast üyeleri. Bunlara demirciler, marangozlar, griot’lar (kabilelerin sözlü tarihini ve geleneklerini kuşaktan kuşağa aktaran kişilerdir) ve kunduracılar dahildir.
. Komo’lar XXnci yüzyılda azad edilen esirler ve kölelerde oluşur.
Soninkelerde görülen bu kast sistemi babadan oğula geçer ve kastlar arasıra evlilik yasağı geçerlidir. Tunka adı verilen kral, aynı zamanda toplumun siyasal önderidir. Ülkesindeki toprakların ve üzerinde yetişenlerin sahibidir. Önemli bir karar vermeden önce, aralarından geldiği tunkalemmu’lara danışır. Köy muhtarları ya da önderleri göreve başlamadan önce tunka tarafından kutsanmalıdırlar.
Wolof’lar, Bambara’lardan biraz daha kalabalık olarak nüfusun yaklaşık %9’unu oluşturular (Senegal nüfusunun ise hemen hemen yarısını). Nil Vadisi kökenlidirler. Mor kökenli müslüman savaşçılardan oluşan Murabıtlar cihad yoluyla geleneksel dinlere sahip toplulukları islamileştirmişlerdir. Bu etnik grup çoğunlukla Moritanya’nın güneyinde Senegal Irmağı kıyısında yerleşiktir ancak son dönemlerde göçle birlikte tüm ülkede yayılım göstermeye başlamışlardır. Nuadhibu ve Novakşot gibi büyük kentlerde wolof dili ikinci iletişim dilidir. Genç siyah Moritanyalılar arasında Wolof dilini ya da Fransızcayı konuşamayan bir genç modaya ayak uyduramamış olarak değerlendirilir. Senegal’e komşu olunmasından ötürü, Siyah Moritanyalı gençlerin çoğu Senegal müziğini ve de özellikle Youssou N’Dour’u dinlerler. Woloflar jom adını verdikleri geleneksel bir ilkeye bağlıdırlar. Jom, her bir Wolof’un gündelik hayatta uygulamaya çalıştığı yiğitlik, atalara saygı, alçak gönüllülük, cömertlik, iradeli, onurlu olma gibi değerlere bağlı olma anlamına gelir. Aynı zamanda teranga adı verilen ve yabancı konukları saygıyla karşılama ve ziyareti sonucunda hiç unutmayacağı hatıralarla ayrılması için elinden geleni yapma anlamına gelen bir geleneğe de sahiptirler. İslam dinini kabul etmeden önce anaerkil olan wolof toplumu ataerkil bir yapı kazanmıştır. Wolof toplumun yapısı da kastlarda oluşmaktadır. Geer adı verilen kast dışı ayrıcalıklılar hiyerarşik yapının tepesinde konumlanmışlardır. Yöneticilerden oluşan sınıfa Garmi adı verilir. Eski Wolof krallıklarında Wolofların Bur adını verdikleri kral bu aristokrat sınıfın içerisinden seçilirdi. Geer’lerden sonra kasta dahil olanlar gelirdi ki bunların en başında kral soytarıları, hizmetkarlar ve danışmanlardan oluşan Noole kastı gelirdi. Bunların altında zanaatkarlar kastı yani gnegno gelirdi. Bu kasta dahil olanlar günümüzde dahi endogami kuralını uygulayarak kast dışından evlenmezler.
Hiyerarşinin en altında ise diam ya da jam denilen köleler gelmekteydi. Bugün her ne kadar kölelik kalkmış gibi görünse de, her bir wolof şu ya da bu kasta üye olduğunu söyler ve farklı kastlara ait insanların kendi aralarında evlenmesi ciddi bir sorun oluşturur. Woloflar çok eski çağlardan beri tarımla ve hayvancılıkla uğraşırlar. Bir üçüncü geleneksel etkinlikleri ise balıkçılıktır.
Bambara’ların ise resmi olarak Moritanya halkını oluşturan etnik gruplar arasında adı geçmemektedşr. Daha çok ülkenin doğusunda yaşarlar ancak çoğunluğu zamanla diğer etnik gruplar içerisinde asimile olmuştur. Bunun dışında en kalabalık Bambara toplumu Mali’de yaşar; Gine, Burkina Faso, Fildişi Sahili, Gine Bissau, Nijer ve Senegal’de de bu etnik grubun üyeleri bulunmaktadır. Bambara sözcük anlamıyla ‘boyun eğmeyi reddeden’ demektir (bunu İslam’a boyun eğmeyenler diye yorumlayanlar de vardır) . Günümüzde bu toplumun büyük bir bölümü müslüman olmakla birlikte, küçük hıristiyan Bambara topluluklarına da rastlanmaktadır.
Zengin bir kültüre sahip olan Bambara’lar Kasonke, Dyula ve Malinkeler gibi başka birçok etnik grubu da etkilemişlerdir. Bu etnik grupta da diğerlerinde olduğu gibi kast yapısı mevcuttur.
Moritanya toplumu, ülkeye gelen yabancılarla temas ede ede, iletişim olanaklarının da gelişmesiyle gün geçtikçe zorunlu olarak geleneksel yapısından sıyrılmaya başlamaktadır.