Moritanya'da insan hakları
Nüfusu 3,2 milyon olarak tahmin edilen Moritanya, eski Cumhurbaşkanı Sidi Ould Cheikh Abdallahi’ye karşı 2008’de düzenlenen askeri darbe sonrasında oluşan ve 11 ay süren siyasal bunalım sonrasında, 2009’da düzenlenen seçimle işbaşına gelen Mohamed Ould Abdel Aziz tarafından yönetilen oldukça merkeziyetçi bir İslam Cumhuriyetidir.
Senegal Cumhurbaşkanı Wade ve uluslararası kamuoyunun yoğun çabaları sonucunda, Haziran 2009’de Dakar’da varılan anlaşma sonrasında düzenlenen Cumhurbaşkanlığı seçimleri, uluslararası gözlemcilere göre kurallara uygun ve özgürlük ortamı içerisinde gerçekleşti. Seçim sonrasında, Dakar anlaşmasıyla söz vermelerine rağmen, yeni yöneticilerin muhalefetin yoğun diyalog taleplerine yanıt vermekte istekli olmadıklarını görülmüş ancak yine de siyasal durumda bir istikrar görülmüştür. Oyların çoğunluğunu alan ve muhalefet tarafından siyasilerin ve aşiret reislerinin baskılarına boyun eğmekle suçlanan Cumhuriyet için Birlik Partisi (UPR) Kasım 2009’da düzenlenen senato seçimlerinde ezici bir galibiyet kazanmıştır. İnsan hakları ihlallerinin büyük çoğunluğunu tutuklu ve hükümlülere karşı yapılan kötü muamele, güvenlik güçlerinin acımasız tavrı, tutukluluk süresinin aşırı uzun olması, cezaevlerindeki yaşam koşullarının zorluğu, keyfi tutuklamalar, basın ve toplantı özgürlüğüne getirilen kısıtlamalar, yolsuzluk, kadınlara karşı cinsel ayrımcılık, kadınların sünnet edilmesi, çocuk yaştakilerin evlendirilmesi, ülkenin güneyindeki etnik grupların siyasal açıdan dışlanması, ırkçı ve etnik ayrımcılık, kölecilik ve kölecilik benzeri uygulamalar ve çocukların çalıştırılması oluşturmaktadır. İNSAN HAKLARINA SAYGI İşkence anayasa ve yasalar tarafından yasaklanmış olmasına karşın, güvenlik güçlerinin tutukluların sorgusu sırasında itiraf elde etmek için işkenceden yararlandığı gözlenmektedir. Kullanılan yöntemler arasında elektrik verilmesi, vücudun belli yerlerinin yakılması, dayak, saçların yolunması ve cinsel şiddet bulunmaktadır. Terörist olmakla suçlanarak tutuklanan ve cezaevinde ölen Cheikhani Ould Sidina için, tutuklu İslamcı ailelerinin bir sözcüsünün Nisan 2009’de hükümete yönelttiği işkence suçlamalarıyla ilgili yetkililerden herhangi bir açıklama yapılmamıştır. Fransız Büyükelçiliğine düzenlenen bombalı intihar saldırısı zanlısının kardeşi Mohamed Ould Zeidane’nin sorgusu ve tutukluluğu sırasında işkence gördüğüne ilişkin şikayetlerle ilgili de herhangi bir açıklama yapılmamıştır. Yine aynı şekilde, terörist suçlamasıyla hüküm giyen Khadim Ould Semane’ye, Eylül 2009’da Novakşot Hapishanesi gardiyanlarınca işkence yapıldığına ilişkin olarak herhangi bir soruşturma açılmamıştır. El Cezire televizyonunda söz konusu olayla ilgili olarak, Semane’yi döven ulusal muhafızlara ait gizli görüntüler yayınlanmıştır. 2008 yılında terörist olmakla suçlanan Abdel Kerim Ben Veraz El Baraoui, Ahmed El Moctar Ould Semane ve Cheikh Ould Salem’e polisler tarafından işkence yapılmasına ilişkin olarak yetkililerce herhangi bir soruşturma da açılmamıştır. Şüphelilerin avukatları müvekkillerinin polis sorgusu sırasında ayaklarından bağlanarak ters askıya alındıklarını ve vücutlarının belli yerlerinde sigara söndürüldüğünü belirtmişlerdir. 2008 yılında dört Fransız vatandaşının öldürülmesi ve 2008 yılında İsrail elçiliğine karşı düzenlenen saldırıya karıştıkları belirlenen 39 kişiye işkence yapıldığına ilişkin şikayetlerle ilgili de herhangi bir gelişme olmamıştır. Cezaevlerinde ve karakollardaki koşullar Cezaevlerindeki koşullar çok kötü ve kamu erki cezaevlerinde düzeni sağlamakta zorlanmaktadır. Güvenilir kaynaklardan alınan bilgilere göre, polis karakollarında, askeri birliklerde, jandarma karakollarında ve ülkedeki birçok cezaevinde işkence, darp ve kötü muamele olaylarının yaşandığı belirtilmektedir. Cezaevlerindeki fiziki koşulları düzeltmek için ayrılan mali kaynaklar yetersiz kalmaktadır. Koğuşlardaki aşırı kalabalık, mahkumlar arasında şiddet kullanımı ve sağlık imkanlarındaki eksiklikler dikkat çekmektedir. Cezaevlerinde salgın hastalıklar yaşanmaktadır; sağlıkları bozulmuş mahkumlar bakım görmemektedir. Örneğin 300 mahkum kapasitesine göre inşa edilmiş olan Dar Naïm cezaevinde bugün 1200 hükümlü kalmaktadır. Aynı cezaeviyle ilgili yetersiz beslenme ve sağlık koşullarının kötülüğüne ilişkin birçok rapor yayınlanmıştır. Dar Naïm’de hijyen eksikliğinden kaynaklanan hastalıklar yüzünden dört mahkumun öldüğü belirtilmektedir. Aile Reisi Kadınları Derneği (AFCF) gibi sivil toplum kuruluşları, cezaevlerindeki aşırı nüfusu ve bu durumu daha da ağırlaştıran tutuklu sayındaki fazlalığa dikkat çekmektedirler. Adalet Bakanlığı istatistiklerine göre, 955’i hükümlü ve 700’ü tutuklu olmak üzere toplam 1655 erkek ve 13’ü hükümlü ve 49’u tutuklu olmak üzere toplam 62 kadın mahkum bulunmaktadır. 5 Nisan 2010’da, Selefi mahkumlar kötü tutukluluk koşullarını protesto etmek amacıyla bir günlüğüne görüşe çıkmayacaklarını belirten bir bildiri yayınlamışlardır. Aynı bildiriyle eğer kısa zaman içerisinde mahkemeye çıkarılmazlarsa açlık grevine girme tehdidinde bulunmuşlardır. 8 Kasım 2010 tarihinde Mohamed Ould Elhoudrami, açlık grevini sürdürdüğü Dar Naïm cezaevinden hastaneye sevk edilmiştir. Elhoudrami 7 Ekim tarihinde gerçekleştirilen bir televizyon mülakatında bizzat Cumhurbaşkanı Aziz tarafından yolsuzlukla suçlanmış ve tehlikeli kişi ilan edilmiştir. Yerel basında çıkan habere göre Ağustos 2009’da terör suçlamasıyla on yıl hüküm giyen Amar Ould Saleh’ın yakalandığı tüberküloz hastalığından ölmek üzere olduğu, buna rağmen kendisine ilaç verilmediği ve tedavi edilmediği belirtilmektedir. Moritanya Barolar Birliği, Ağustos 2009’da yayınladığı raporunda “cezaevlerinde insan yaşamına yönelik saldırıları” kınamış ve cezaevinde tedavi görmediği için ölen terörist suçlamasıyla tutuklu Chikhani Ould Sidina’nın ölümünü örnek göstermiştir. Aynı raporda, Ağustos 2009’da Dar Naïm cezaevinde şüpheli bir şekilde ölen tutuklu Sidi Ould Samba’nın durumundan da söz edilmektedir. Eylül 2009 ve Ekim 2010 tarihlerinde Moritanya’yı ziyaret eden Uluslararası Af Örgütü heyetleri, güvenlik kuvvetlerinin işkence ve kötü muamelesinin sistematik olarak sürdürüldüğünü ve cezaevlerinde kötü koşulların devam ettiğini tespit etmiştir. İslamcı terörist olduklarıyla yakalanan şüphelilerin sorgusunda işkencenin yaygın olarak kullanıldığı belirlenmiştir. Nisan 2010 tarihinde İslamcı terörist olduğu savıyla yakalanan 1984 doğumlu bir tutuklu Uluslararası Af Örgütü’ne aşağıdaki açıklamalarda bulunmuştur: “Şişman bir polis beni tokatladı ve ellerimi arkadan kelepçeledi. Daha sonra ayaklarımı bağladı ve tamamen eğik konumda durmam için ipi arkadan ellerime bağladı. Daha sonra kafamı kaldırdı ve uzun süre hortumla beni dövdü; arada ayak tabanlarıma da vuruyordu. İşkence altında, istediği her şeyi üstlendim”. Gözaltına alınan kadınlar da kötü muamele ve işkenceden muaf tutulmuyorlar. Örgüt, polis karakollarında kötü muameleye maruz kalmış birçok kadınla görüştü: “Narkotik Şubede polisler çırılçıplak soyunmamı istediler. İç çamaşırım olmadığını söyledim ancak zorla giysilerimi çıkarttılar. Daha sonra gözlerimi bağladılar. Ellerimi arkadan kelepçeleyip, bunu ayaklarıma bağladılar. Sonra coplarıyla beni dövmeye başladılar”. Moritanya İnsan Hakları Gözlemevi 2012 Mart ayının son günlerinde, Moritanya ceza ve tutukevlerinde işkencenin sürmesini, öğrencilere ve siyasal eylemcilere uygulanan baskının artmasını kınamak üzere Adalet Bakanlığı önünde bir protesto gösterisi düzenlemiştir. Önceki haftalarda İslami İncelemeler ve araştırmalar Yüksek Enstitüsü’ndeki öğrenciler, kurum içinde ve çevresinde çıkan çatışmalarda Moritanya Polisi tarafından şiddet kullanılmasını ve gözaltına alınanlara ağır işkencelerde bulunulmasını kınadılar. Öğrenciler Moritanya makamlarının ısrarla enstitüyü kapatmak istediğine dikkat çektiler. İdareciler yerel işbirlikçisi oldukları batılı ülkelerin zorlamalarıyla sivil toplum kuruluşlarının, diplomatların ve uluslararası insan hakları kuruluşlarına ait gözlemcilerin cezaevlerini ziyaretine izin vermek zorunda kaldılar. Uluslararası Kızıl Haç Örgütü (CICR) cezaevlerini birçok kez ziyaret etti. Keyfi gözaltı ve tutuklamalar Anayasa ve yasalara aykırı olmasına karşın keyfi gözaltılar ve tutuklamalar devam etmektedir. Devlet Yüksek Konseyi adı verilen askeri cunta döneminde ordu, herhangi bir suçlamada bulunmadan ve yargılamadan birçok siyasi ve gazeteciyi gözaltına almıştır. Bu kişiler yıl içerisinde serbest bırakılmışlardır. 2007 yılında Aleg’te Fransız turistlerin ölümünden sorumlu tutulan AQMI (İslami Mağrip El Kaidesi) üyeleri Mayıs ayında yargılanarak idama mahkum edildiler. Bazı kaynaklara göre, 2008 yılında İsrail Elçiliğine düzenlenen saldırıya karıştıkları suçlamasıyla gözaltına alınan şüpheliler, yargılanmadan uzun süre bir askeri tesiste tutularak işkence altında sorguya çekilmişlerdir. Moritanya’da güvenlik güçlerinin görevi Ulusal polis örgütü İçişleri Bakanlığına bağlıdır ve kentlerde düzenin sağlanması ve yasaların uygulanmasını temin etmekle yükümlüdür. Yine İçişleri Bakanlığına bağlı olan Ulusal Muhafızlar, barış koşullarında yine belli sınırlar çerçevesinde, özellikle hükümet binalarının güvenliğini sağlamak gibi polis işlevlerini yürütmektedir. Önemli toplumsal olayların yaşanması durumunda bölgesel yetkililer de düzeni sağlamak için Ulusal Muhafızlardan yardım isteyebilmektedirler. Yarı askeri bir teşkilat olan ve Savunma Bakanlığına bağlı Jandarma ise kentsel ve kırsal alanlarda düzeni sağlamanın yanı sıra, kırsal bölgelerde polisin işlevini üstlenmektedir. Polis teşkilatı mensuplarının ücretleri, aldıkları eğitim ve donanımları yetersizdir ve yolsuzluk batağına saplanmıştır. Şehirlerarası yollardaki kontrol noktalarında ve Novakşot’taki şehir içi uygulamalarında düzenli bir şekilde bahşiş talebinde bulunmaktadırlar. İfade ve basın özgürlüğü İfade ve basın özgürlüğü Anayasa tarafından teminat altına alınmış olsa da, bu hakların yetkililerce gasp edildiği, basının yönetim tarafından sıkı bir şekilde denetim altına alındığı görülmektedir. Hükümete ait medya kuruluşları, özellikle TV Mauritanie, Radyo Mauritanie, Fransızca yayınlanan Horizons ve Arapça yayınlanan Chaab gazetelerinde muhalefetin etkinliklerine çok az yer verilmektedir. Hükümeti eleştiren yazılar, hükümet karşıtı gösteriler, yabancı şirketler tarafından yaratılan çevre kirliliği ve diğer ‘duyarlı’ konuların kamuoyuna aktarılması doğrudan müdahale ya da oto sansür yoluyla engellenmektedir. Afrika kıtasının bazı ülkelerinde geçerli olan uzlaşma kültürü burada da etkili olmakla birlikte eğitimsiz güvenlik görevlileri, aldıkları lanetli payın kısılacağı endişesi içerisinde olan amirlerinin baskısıyla bazen ölçüyü karıabilmektedirler. Kanadalı MCM şirketinin Akjoujt'taki bakır madeninde, yerel çalışanların sürdürdükleri grevin dördüncü gününde, 15 Temmuz 2012'de polis barışçıl bir şekilde tesisler önünde aileleriyle birlikte toplanan işçilere gaz bombaları ve coplarla saldırmış ve 35 yaşındaki Mohamed Ould Mechouvi adlı işçiyi öldürmüştür.