Syntagma Meydanı
Meydanlar geçmişten bugüne kentsel yaşam etkinliklerinin yoğun kullanım alanı olan kentsel açık mekanlardır. Kamusal kent mekanları olarak meydanlar, kent halkının dini, siyasi, kültürel ve ticari etkinlikleri için toplanmaya elverişli açık bir mekana ihtiyaç duymasıyla birlikte kent uygarlığının yansıma alanları olmuşlardır.
Gezilen kentin meydanlarında yaşanan olaylar kuşkusuz söz konusu ülkenin uygarlığının ve siyasetinin de göstergeleri olmuşlardır. Buenos Aires’teki Plaza del Mayo’nun tarihini bilmeden Arjantin’in tangolarının alayını ezberlesen ne yazar? Ya da Paris’teki Concorde Meydanında devrim ve karşı devrim adına uçurulan nice kellenin hikayesini bilmeden bu kentin kaldırım taşlarına kadar işlemiş karakterini nasıl duyumsayabiliriz?
İşte Yunanistan için de, bugün Exarchia’dan sıyrılıp gelen göstericilerin savurdukları ateş topları arasında Yunan çevik polislerinin kıvrak danslar yapmak zorunda kaldıkları Syntagma Meydanının anlamı budur.
Önceleri bugün Yunan Parlamentosu olarak kullanılan eski Saray Binası nedeniyle Saray Meydanı olarak adlandırılan Atina’nın merkezindeki tarihi meydan, Eylül 1843’teki anayasal devrim hareketi sonrasında Anayasa yani Syntagma Meydanı adını almış.
Meydan, Vasilissis Amalias Caddesiyle ikiye bölünen batı ve doğu olmak üzere iki bölümden oluşmaktadır. Batı bölümünün kuzeyinde Kral Yorgo, güneyinde Otto Sokağı, batısında Filellinon Caddesi ve doğusunda Vasilissis Amalias (Yunan Kraliçesinin adı) Caddeleri yer almaktadır.
Batı bölümünden biraz daha alçakta bulunan Doğu bölümünde, Cumhurbaşkanlığı Muhafızları Efsun askerlerinin (tatil ve Pazar günleri saat 11’de 120 Efsunun katılımıyla gerçekleştirilen nöbet değişimleri turistik şov halini almış) bulunduğu Meçhul Asker Anıtına ulaştıran bir alan bulunmaktadır. Bu bölüme hakim olan bina Yunan Parlamentosudur. Meydanın altında milletvekillerinin araçları için ayrılmış bir araç parkı bulunmaktadır. Meydanın bu bölümünün ve Parlamento Sarayının Kuzeyinde Vassilissis Sofia (Kraliçe Sofya) Caddesi yer almaktadır. Caddenin alt tarafında Syntagma Meydanı metro istasyonunun merdivenleri bulunmaktadır.
Meydanın batı bölümünde bulunan iki kafe Atinalılar olduğu kadar turistler için de bir buluşma noktasıdır. Meydanın iki tarafında yeşil alanlar bulunmaktadır. Merkezinde bir mermer çeşme vardır. Yunan Parlamentosunun doğusunda halka açık olan ve güney batı yönüne doğru uzanan Atina Ulusal Parkı yer alır.
Atina kentinin sokaklarının numaraları, sağ tarafta çift numaralar olmak üzere Syntagma Meydanı esas alınarak yapılmış. Yine Yunanistan’daki mesafeler Syntagma Meydanının ortası referans alınarak ölçülmüş.
Meydan, Atina kentinde gezilmesi gereken birçok noktaya çok yakın konumdadır. Plaka, Monastiraki, Kolonaki ve Psyri mahalleleri ve Lykavittos tepesi meydanın yakınındadır. Akropol, aynı zamanda Androkinos Saat Kulesi olarak da adlandırılan Rüzgar Kulesi, Atina Agorası, Hadrien Kütüphanesi yine meydana yakın mesafededir.
Meydanın tarihiyle Yunanistan’ın siyasi macerası hep iç içe olmuş.
« Büyük Britanya gizli ordunun silah bırakmasını reddedince EAM, Britanyalıların savaş sonrasında Yunanistan’ın siyasal sorunlarına müdahalesini teşhir etmek için Atina’da geniş katılımlı bir demokratik gösteri düzenledi. Gösteri 3 Aralık 1944’te, yani Alman işgal kuvvetlerinin ülkeyi terk etmesinin üzerinden henüz altı hafta geçmişken düzenlendi. Gösteriyi örgütleyenler protesto yürüyüşünü bir genel grevin öncüsü olarak gördüklerinden, İngilizlere karşı barışçıl yollarla karşı çıkma niyetlerinin altını çizmişlerdi. Bu sabah, saat 11.00’i biraz geçince 200 ila 600 kadar gösterici Parlamentonun pencerelerinin altında kalan Syntagma Meydanına geldi. Bayram havası içerisinde bir bölümü kadın ve çocuklardan oluşan bu küçük gruba, polis barikatlarında geciktirilen 60 000 kişiye yakın bir kitlenin katılması öngörülüyordu. Yüzlerce kişi meydana doğru ilerlerken, polislerden ve aralarında muhtemelen LOK üyelerinin bulunduğu milislerden oluşan bir sıra silahlı adam yollarını kesti. Makineli tüfekli İngiliz askerleri ve polisler çevredeki binaların çatılarında konuşlanmıştı. Gözle görülür bir gerginlik hakimdi.
« Vurun şu piçleri » emri verildi ve barışçıl gösteri aniden bir kan gölüne döndü. Her yöne dağılan göstericiler kurşun yağmuruna tutuldu. Tanıkların ifadesine göre kurşunlama bir saat kadar sürdü. Aralarında 6 yaşında bir çocuğun da bulunduğu 25 gösterici öldü, 148’i yaralandı. Birkaç dakika sonra ana yürüyüş korteji olay yerine vardı. Şaşırtıcı bir şekilde sükunet içerisinde kendine hakim olan 60 000 gösterici, ağırbaşlı ve tefekkür içerisinde vurulan yoldaşlarının bedenleri çevresinde toplandılar. Ölenlerin kanlarının bulaştığı pankartlardaki sloganlarda Britanyalıların Yunanistan’ın iç işlerine müdahalesine son verilmesi talepleri yer alıyordu. Birçok göstericinin elinde Yunan ve ABD, diğerlerinde ise sosyalizmin kızıl bayrağı bulunuyordu. İngiliz bayrağı hemen hemen yok gibiydi. Churchill, Londra’da Atina’da gerçekleştirilen vahşetle ilgili açıklama isteyen Avam kamarasının öfkesiyle yüzleşmek zorunda kalıyordu. İngiliz Başbakanı yaşanan olayların « dehşet verici » olduğunu kabul etmekle birlikte, silahlı insanlarla dolu bir kentte bu kadar çok çocuğu yürüyüşe getirme kararını saçmalık olarak niteliyordu. Aşırı sağcı gizli ordunun Syntagma Meydanı katliamındaki rolü konusunda bugüne kadar hiçbir araştırma yapılmamıştır.(1) »
Yunan meçhul asker anıtının bulunduğu meydan Yunanistan tarihi boyunca siyasal gösterilerin odak noktası olmuş. Mayıs 2011’de meydan demokrasi talep eden ve ülkede yaşanan krizin sonucu ortaya çıkan yoksulluğu protesto eden yurttaşlar tarafından 20 gün boyunca işgal edilmiş.
Syntagma’da ölen demokrasi, yaşayan direniş
« Çolakoğlu Hükümeti, 35 yıl boyunca devletten hiçbir yardım almadan karşılığını ödediğim emekli maaşıyla yaşayan bir vatandaş olarak hayatta kalmama ilişkin tüm olasılıkları ortadan kaldırdı. İlerlemiş yaşım başka şekilde tepki göstermeme olanak vermiyor ama eğer bir Yunan vatandaşı eline kaleşnikov alırsa onu desteklerim. Hayatta kalmak için çöp sepetlerini karıştırmak zorunda kalmamak için yaşamıma bu şekilde son vermek dışında başka bir çözüm görmüyorum. Geleceklerini yitirmiş gençlerin bir gün silaha sarılacağını ve 1945’te İtalyanların Mussolini’ye yaptıkları gibi Syntagma meydanında alçaklara baş eğdireceklerine inanıyorum. Dimitris Christoulas ».
4 Nisan 2012’de, onursuz bir yaşam yerine şakağına sıktığı tek kurşunla erdemli bir ölümü tercih eden, evli ve bir kız babası 77 yaşındaki emekli eczacı Dimitris Christoulas’ın bıraktığı notta bunlar yazıyor. Dimitris’in eylemi o dönem yerli ve yabancı medya kuruluşlarının çoğu tarafından değerlendirildiği gibi umutsuz bir intihar, bir kaçış değil tersine bir direniş çağrısıydı. Kızı Emmi’nin sözleriyle « hayatına son veren eylem de yaşamı boyunca inandığı ve yaptıklarıyla tamamen tutarlı olan bilinçli bir politik eylem oldu. Ülkemizde, Yunanistan’da bu açık gerçekleri katlediyorlar. Kimileri için, ‘Chimera’nın şımarık çocukları’ olan bizler için, yaşadığımız koşullarda intiharın anlamı kaçış değil, bir uyanış çığlığıdır »(2).
Atina Syntagma Meydanında Dimitris’in tetiğe asıldığı ağaç altı çimenlikte ve Selanik’te binlerce kişinin katıldığı büyük gösteriler düzenlenir. Olayları aktaran Yunan ve yabancı medyaları, Dimitris’in eyleminin, iktidardaki koalisyonu oluşturan iki parti olan Yeni Demokrasi (oylarda %48 azalma) ve PASOK’un (%74 azalma) oylarında büyük oranda düşüşe neden olarak, Mayıs 2012’deki genel seçimler üzerinde çok etkili olduğu değerlendirmesinde bulunurlar. Bu iki partinin koalisyon hükümeti, Dimitris Christoulas’ın ölmeden önce bıraktığı notta Yeoryos Çolakoğlu’nun 1941’deki Nazi yanlısı işbirlikçi hükümetine benzetilmişti.
Lukanikos’un anısı
Syntagma Meydanı ve gösteri deyip de, Yunanistan’da gerçekleştirilen eylemlerin simgesi haline gelen ve halka zulmeden polisin karşısına dikilen Lukanikos adlı şerefli sokak köpeğini anmadan geçmek olmaz. 2008’de 16 yaşındaki Alexis Grigoropulos’un polis tarafından katledilmesi sonrasında gelişen isyanın hep ön saflarında yer alan, Yunanca “sosis” anlamına gelen Lukanikos’un 2010’da bir gösteri sonrasında faşist Altın Başak taraftarlarınca kaçırılıp bir köprüden atıldığı ve ayaklarının kırılarak iç kanama geçirdiği anlatılıyor. Başına gelenlere aldırmayıp aksine sınıf kini katmerlenerek daha da bir kararlılık kazanan ve polisin tekmelerine ve göz yaşartıcı gaza rağmen direniş geleneğinden vazgeçmeyen, Times Magazine’e (Time Magazine 2011 Top 100 arasına girmiş) bile konu olan Lukanikos, aldığı darbelerden ötürü 2012’de olaylardan uzak durmak zorunda kalmış ve 2014 21 Mayısında bakımını üstlenen bir eylemcinin evinde, kanepenin üzerinde uyurken kalp durması sonucu 10 yaşındayken ölmüş.
Direniş kokan bu yazıyı Theodorakis’in Livaneli ile söylediği, Yunanistan dağlarında faşizme karşı elde silah savaşmış bir Partizanın dilinden yazılan hüzünlü şiirle bitirelim.
Yapayalnız bu dünyada
Düşlerinde o günler
Neye yarar hayal kurmak
O yıllar gitti gider
(Şimdi 86’larda
Evsiz barksız
Kimseye tek kelime etmeden
Ve her şeyden utanarak
Yalvarır meleklere
Bir kök salmaya
Ve ölümden kaçmak için
Süre kazanmaya
Arnavutluk dağlarında
Sert bir sigarayla
Bir fotoğrafın var bende
Sahte bir gülücük dudağında)
(1) http://osmansoysal.com/yazilarim/muhtelif/425-yunanistan-in-gizli-savasi.html
(2) http://sendika10.org/2012/04/olen-demokrasi-kalan-direnis/ , Foti Benlisoy’un çevirisi