Skip to main content

Kırk yıl sonra aynı yerde: Damur

We Are Lebanon | Lebanon, Beirut lebanon, Natural landmarks  

Maruni George’un eşi Raşel, Kayseri kökenli bir Ermeni. Ablamın okuldan Köroğluyan soyadlı kız arkadaşı gibi, “soyadımız, Türklerin işkence edip gözünü çıkardığı dedemin mirası” filan demiyor. Senin soykırımın, benim soykırımım kavgası yok. Akıcı Türkçe konuşan kadın terzi. Diktiği elbiselerin çoğunun kumaşını Dreyfus mağazasından alıyor. Çok ayıp ama bugün ismini hatırlamadığım benimle yaşıt kızıl kıvırcık saçlı şirin bir kız çocukları var –saçları kızıl mıydı, yoksa ilk aşkım mıydı?–.

 

Daha sonraları kendi başımıza da gideceğimiz Damur ırmağı kıyılarını bize George tanıttı. Sayda’ya giden yoldan ayrılmadan önce, kavşakta yer alan tezgahlardan meyvelerimizi satın aldıktan sonra, Lübnan Dağlarının alt yamaçlarındaki vadide Damur ırmağının serin kıyısında boş bulduğumuz mevkilere araçlarımızı park ederek piknik yapardık. Ara sıra suya kaçan topumuzu, biraz aşağılarda suyun uygun bir noktasında koşarak yetişir yakalardık.

Kıyıdaki bereketli düzlüklerde yer alan muz, mandalina bahçeleri, sebze tarlaları, Damur Irmağı boyu uzanan vadinin başlangıçlarında zeytinliklere, daha sonra da derinleşen vadiyle birlikte makiliklere dönüşüyor. Bu yemyeşil cennet bölgeye Şuf Bölgesi deniyor.

Damur, Beyrut’un 17 kilometre güneyinde yer alan ve çoğunluğu Marunilerden oluşan 25 000 nüfuslu bir Hıristiyan (beldede 5 kilise bulunmaktadır) yerleşimi.

Ülkeyi terk etmemizden iki yıl sonra piknik yaptığımız bölge, kan gölüne dönüşen Lübnan’ın geneli gibi, ABD ve İsrail tarafından kışkırtılan, 15 yıl süren ve 100 bine yakın kişinin ölümüne yol açan iç savaştan nasibini alacaktı. Ketaib Milisleri, yani Lübnan Falanjistleri (Hizb el-ketai’b el-Lübnaniyya) liderlerinden Eli Hobeyka, ki daha sonraları beş bine yakın Filistinli mültecinin katledildiği Sabra ve Şatilla mülteci kamplarında yapılan katliamlara adamlarıyla bizzat katılmıştır, burada üstlenmiş.

Beyrut’tun Karantina mahallesine yönelik katliama (ki 1.500 kişi ölmüştür) karşılık olarak, FHKO, Es Sayka ve El Fetih güçlerinden oluşan unsurlar 9 Ocak 1976’da Damur’u kuşatır, suyunu ve elektriğini keserler. Yörede mahsur kalan Savunma Bakan Şamun’un talebiyle, Lübnan Ordusu’nun çoğu zaman havalanamayarak yerde kalan Mirage III ve Hawker Kurter’leri Falanjistlerin yardıma gelmeye çalışsa da, Cumhurbaşkanı Raşid Karame bunun devamını engeller. 20 Ocak 1976’da yerleşime giren Filistin güçleri, birçoğu Hobeyka’nın ailesinden olmak üzere 600’e yakın Falanjisti cezalandırır. Bu saldırıdan sonra Damur’da yaşayan Hıristiyanların bir kısmı Cuniye ve El Nebaa gibi farklı merkezlere yerleşir, bir kısmı ise yurtdışına kaçar.

1982’de bölgeye acıdan başka bir şey getirmeyen İsrail’in Hava Kuvvetleri o dönem Filistinli milislerin elinde bulunan yerleşimi bombalar. 2006’da Hizbullah karşısında diz çöken İsrail’in savaş uçakları, Beyrut-Sur yolu ve Damur Irmağı üzerindeki çok sayıdaki köprüyü ve birçok altyapıyı bombalar.

2011 yılında, Beyrut’tan günübirlik geldiğim Damur Irmağı vadisinin 26 kilometre derinliğinde, 850 metre rakımda yer alan Beiteddine Sarayı’na ve Dar-ül Kamer Manastırı’na gitmiyorum.

Damur, Beyrut’a 10 dakika mesafede ülkedeki nadir kum plajıyla, deniz sporları imkanlarıyla, ırmak boyunca sıralanan lokantalarıyla ziyaretçilerin ve yerel halkın ilgisini çekmeyi sürdürüyor.

Bölgenin başına gelen felaketlerin en korkuncu ise 1500 hektar ormanın ve tarım arazilerinin yanıp kül olduğu Ekim 2019’daki büyük orman yangını olmuş. Öyle ki yangın söndürme çalışmalarına Kıbrıs Rum kesiminden iki yangın söndürme uçağı bile katılmış.

Su akmaya devam ediyor; zeytin ağaçları yerinde. Sislerin içindeki anısı, yanı başımda bugüne kadar anlatılagelenlerin aklımda kalanından ibaret olan günler gibi, insanlar da dört bir yana savrulmuş: iki yanı turuncu kare plakalı BMW 2002, arabanın orta yerine yerleşen bedenim, suya kaçan top, katliam tanımayan kahkahalar, kulak tıkadığımız sarı mermili altı patların sesi, lezzetli muzlar, afiyetle yenen yemekler, dost kahkahaları, bir süre sonra anılardan bile silinecek, bizimle, varoluşumuzla birlikte yok olacak.

Hiç var olmamış, hiç yokmuş gibi.