Skip to main content

Everest: Dünyanın çatısı nasıl zengin turistlerin çöp kutusuna dönüştü?

Oksijen şişeleri, çadır kalıntıları ve insan dışkıları: Everest'e tırmanan zengin turistler artlarında tonlarca atık bırakıyor. Bunların büyük zorluklarla aşağıya indirilmesi sorunu tam bir baş ağrısına dönüşmüş durumda.

Terk edilmiş eski çadırlar, paslanmış oksijen şişeleri, delinmiş eldivenler, dağcı kaskları ve plastik, çok sayıda plastik. Burası bir açık hava çöplüğü değil, dünyanın en yüksek dağı Everest'in eteklerindeyiz.

Mayıs 2023'te rehber Tenzi Şerpa, İnstagram hesabında 7.900 metre yükseklikte kurulu ve çöplerle kaplı 4. kampa ilişkin bir video yayınladı. Basında geniş yer bulan bu paylaşım küresel çapta öfkeye yol açtı. Oysa dağcılar onlarca yıldır Everest'i bir çöp kutusu olarak görüyor.

Zengin Batılılar ve Asyalılar, dünyanın çatısına ulaşmak, bir selfie çekmek, ardından ekipmanlarını, pisliklerini ve hatta yeri geldiğinde bu aşırı fiziksel sınamaya direnemeyen arkadaşlarının cesetlerini de geride bırakarak aşağıya inmek için 60.000 ile 120.000 Euro arasında para ödüyorlar.

Nepal zirvelerinde bu kadar çok atığın olmasının nedeni, tırmanışların büyük bir lojistik gerektirmesidir. Yüzlerce insan için kilometrelerce ip, buz kazması, krampon, uyku tulumu, çadır ve gıda malzemesine ihtiyaç var. Geçtiğimiz yıl yaklaşık 478 kişi Everest'e tırmanmaya çalıştı. Yalnızca yürüyerek veya helikopterle ulaşılabilen bu ıssız bölgede her zaman daha fazla konfor beklentisi içerisinde olan varlıklı müşterilerdir bunlar.

« Everest'e tırmanmaya gelen herkes bir hizmet satın alır »

Bugün, deniz seviyesinden 5.364 metre yükseklikte bulunan ana kamptaki tesisler, geçmiş dönem dağcılarının gösterişsiz çadırlarından daha çok lüks pansiyonlara benziyor. Klima, düz ekran televizyon, özel tuvalet, kral yatak, elektrikli battaniye, spa, 4G, her gün tedarik edilen taze sebzelerden pişirilen yemekler... Havaalanına sahip son yerleşim olan Lukla ile ana kamp arasında motorlu taşıt yolu bulunmadığı için, bu malzemelerin tamamı uçurumlu yollar boyunca erkeklerin ve yakların sırtında taşınıyor. Aynı zamanda düzenli helikopter uçuşlarıyla hava yolu da kullanılıyor.

Gazeteci ve Himalaya business (Paulsen yayınları) kitabının yazarı François Carrel, « Bugün endüstriyel bir modeldeyiz » diye açıklıyor. « Everest'e tırmanmaya gelen herkes bir hizmet satın alır. Deniz seviyesinden 8.000 metre yükseklikte yemek servis edilir. Bu yiyeceğin oraya nasıl ulaştığı ve atıkların ne olacağı sorunu müşterinin umurunda değildir. Anahtar teslim bir turizm hizmeti söz konusudur. Bu müşteri, lojistik kaygıların kendi sorumluluğu olmadığını düşünüyor. »

Her sezonun başında, « icefall doctors » olarak adlandırılan Şerpa ekipleri, Khumbu buzulunun tehlikeli yarıklarını geçmek için merdivenlerin yanı sıra müşterilerin yamaçlarda kendilerini çekmek için kullandıkları sabit ip hatlarını döşemek üzere ilk tırmanışı yaparlar. Ana kamptakinden daha sade olan, içinde çadırlar, uyku tulumları, sobalar ve erzak bulunan dört yüksek kampı da kuranlar onlardır. Ekipmanlar yerleştirildikten sonra müşteriler ana kampta tırmanış için uygun hava durumunu beklerler.

Bazen koşullar elverişsiz olarak süre gider ve bunlardan bazıları zirveye ya da yoldaki dört kamptan birine ulaşamadan bölgeden ayrılır. 20 yıldır dünyanın en yüksek zirvelerine temizlik tırmanışları düzenleyen dağcı Breffni Bolze, « tümü tırmanmaya hazır olan ancak insanların şu ya da bu nedenle bundan vazgeçmesi nedeniyle kullanılmayan hayalet çadırlarla karşılaştım » diye açıklıyor.

Terk edilmiş bu ekipman oldukça pahalı: Bir uyku tulumu yaklaşık 1000 Euro, bir çadır 500 Euro, bir oksijen tüpü ise 500 Euro. Breffni Bolze, « ancak tırmanış ekspedisyonu için ödenen toplam tutarla karşılaştırıldığında bu rakamlar önemsiz kalıyor » diyor. Bu nedenle dağcılar, eşyalarını geri getirmek için yorulmak yerine her şeyini dağda bırakmayı tercih ediyor. « Yorgunluk ve tehlikeli olabilecek hava şartları etmeni var. Bazen hızla aşağıya inmeniz gerekir ve daha hızlı ilerlemek için bazı eşyalarınızı geride bırakabilirsiniz », diye açıklıyor Breffni Bolze.

Kimi Şerpalar bazen ikinci el olarak satılmak üzere vadiden malzeme topluyor, özellikle de oksijen tüplerini. Zirveye tırmanma adaylarının çoğu tecrübeli dağcılar değildir ve bazıları aklimatizasyon için gerekli zamanı ayırmıyor. Sonuç olarak yoğun bir şekilde oksijen kullanıyorlar. Ağırlıkları 3 ila 5 kilo arasında değişen ve boşaldıklarında karın üzerine bırakılan, bazen de şerpalar tarafından kurtarılan oksijen tüpleridir bunlar.

Şerpaların sonu mu?

Breffni Bolze şöyle devam ediyor: « Onlar bizden daha güçlü, daha dirençli ve bu işi daha iyi yapabiliyorlar. » Yukarı Khumbu vadisinden gelen bir etnik grup olan Şerpa halkı, genetik olarak yüksek irtifaya karşı güçlü bir direnç yeteneğine sahiptir. Ancak yine de çığ, kaya veya buz bacası yani devasa buz bloklarının düşmesi tehlikesiyle karşı karşıyadırlar.

2023'te dağa tırmanmaya çalışırken ölen on sekiz kişiden altısı Şerpa idi. Şerpaların çalışma koşulları o kadar ağır ki bazıları mesleğin artık genç Nepallileri cezbetmeyeceğine inanıyor. Business Insider adlı medya kanalında yayınlanan bir belgeselde, Şerpa rehberi Phurba Wangcchu, okula gitmediği için başka seçeneği olmaması nedeniyle bu mesleği tercih ettiğini anlatıyor. Çocuklarının onun izinden gitmesini istemiyor ve önümüzdeki on yıl içerisinde artık Şerpaların olmayacağını söylüyor.

Bu arada yetkililer devamlı olarak Şerpaların çalışma koşullarını iyileştirmek ve tırmanışları belli kurallara bağlamak için ellerinden geleni yapma sözü veriyor. Bu yıl ilk kez olmak üzere dağcılar bir dışkı torbası taşımak zorunda kalacaklar. Bu, diğer zirveler için zaten mevcut olan ve zorunlu hale gelen bir yükümlülüktür.

Everest'in eteğindeki Pasang Lhamu kırsal yerleşim belediye başkanı Mingma Şerpa, geçen Şubat ayında BBC'ye verdiği mülakatta « dağlarımız pis kokmaya başladı » dedi. « Kayalarda insan dışkılarının görüldüğü ve bazı dağcıların hastalandığı yönünde şikayetler alıyoruz. Bu kabul edilebilir bir durum değil ve imajımızı zedeliyor. »

« Dağlarımız pis kokmaya başladı »

Dağcılar tırmanış sırasında ihtiyaçlarını gidermek için düz yerler ararlar ki bu da bu coğrafyada oldukça nadirdir. Dolayısıyla herkes aynı küçük köşeyi kullanmak durumunda kalıyor. Ve yüksek irtifada bıraktıkları dışkılar ayrışmıyor. Breffni Bolze, « oraya gittiğinizde buranın pislikle kaplı olduğunu görüyorsunuz, o kadar çok var ki ayaklarınızı nereye koyacağınızı şaşırıyorsunuz » diye itiraf ediyor.

Son yıllarda buzlar önemli ölçüde eridi ve onlarca yıllık insan dışkısı gün yüzüne çıktı. « Bu bir sağlık sorunu haline geliyor çünkü içmek ve yemek pişirmek için kampların etrafındaki karı toplayıp eritmek zorundayız. Kar dışkı ve idrarla kirlenmişse hastalanma tehlikesi ortaya çıkıyor » diye devam ediyor Breffni Bolze.

Dışkılarla ilgili bu yeni düzenlemeye, François Carrel gibi bazı gözlemciler şüpheyle bakıyor. Zaten zirvede ekipmanlarını bırakan müşteriler, (ağır) dışkılarını aşağıya indirmeyi kabul edecekler mi? « 8.000 metredeyken fiziksel ve zihinsel kapasiteniz azalır; Kakanızı yönetmek karmaşık bir hal alır » diyor François Carrel. Şerpalar zengin müşterilerinin dışkısını taşımayı kabul edecekler mi? « Bazı şerpalar kaka torbası taşıyıcısı durumuna indirgenmek istemiyor. »

Son olarak, çanta geri getirildiğinde ağırlığının henüz kim tarafından kontrol edileceği bilinmiyor. Bu görev Sagarmatha Pollution Control Committee  (SPCC) görevlilerine düşüyor. 1991 yılında kurulan bu STK, çeşitli yönetmelikler yayınlayarak bölgedeki atık yönetiminden sorumludur. Örneğin, 2014'ten beri dağcılar 4.000 dolarlık depozitoyu geri almak için dönüşlerinde sekiz kilo çöp getirmek zorunda kalmaktadır. Ancak gerçekte bu kurallara çoğu zaman uyulmuyor.

Ana kampa sekiz saatlik yürüyüş

« Fransa'daki kadar denetim gücüne sahip olmayan bir devletle karşı karşıyayız. Nepal'de denetimden sorumlu devlet personeli, sahte bir raporu görmezden gelebilir veya kabul edebilir, » diye açıklıyor François Carrel.

Yine uygulaması zor olan bir başka yeni kural: Her dağcı grubu tırmanış sırasında ölen insanların cesetlerini aşağıya indirmek zorunda kalacak. Halen Everest'te 200'e yakın kadavra bulunmaktadır. Nepal ordusu geçtiğimiz Nisan ayında beş kişiyi geri getirmek için bir tırmanış düzenledi. Çok hassas bir operasyon. « Arazi çok engebeli. Yarıklar arasında yol almanız gerekiyor. 1. Kamp’tan ana kampa ulaşmak için sekiz saatlik bir yürüyüş gerekiyor. Bunu bir de cesetleri taşıyarak yaptığınızı aklınıza getirin » diyor Breffni Bolze.

İnsan cesetlerini ve daha genel olarak çöpleri Himalayaların sonsuz karları üzerine bırakmak eskiden beri süregelen bir uygulamadır. Jean-Michel Jorda'nın Everest Green belgeselinde açıklandığı gibi, ilk kaşifler her şeyi yarıkların içine atıyorlardı. Daha 1993 yılında bile, dağcı Pierre Royer'in çektiği bir fotoğrafta dağın yamaçlarının eski oksijen tüpleriyle kaplı olduğu görülebiliyordu. O zamanlar Everest'in yamaçlarındaki atık miktarının 17 ton kadar olduğu tahmin ediliyordu. On yıl sonra, 2003'te Libération'da yayınlanan bir makalede, 40 yıllık keşif çalışmaları sırasında on altı ton malzemenin terk edildiğinden söz ediliyordu. Bugün itibariyle 35 ton rakamına ulaşıldı.

Bugün durum daha da kötüleşti çünkü artık daha fazla turist zirvelere tırmanmak arzusunda. 2010'da verilen izin sayısı yaklaşık 200 iken, bu yıl sayı 388'e ve 2023'te 478’e kadar yükseldi. Bir tırmanış izninin maliyeti kişi başı 11.000 dolardır. Bu fiyat 2025 yılında 15.000 dolara yükseltilecektir. Geçen yıl Nepal hükümeti bu izinlerden 5 milyon dolardan fazla para kazandı. Nüfusun dörtte birinin yoksulluk sınırının altında yaşadığı bir ülkede bu önemli bir mali katkıdır.

Sektördeki bazı aktörlerin talep ettiği kotaların uygulanması konusu bu yüzden pek gündeme alınmamaktadır. Himalayalar'daki atık sorunuyla ilgilenen ilk Batılı kadın olan Marion Chaygneaud-Dupuy, « bu, ülkenin ekonomik kalkınmasından ödün verilmesi anlamına gelecektir » diye anlatıyor. Bayan Chaygneaud-Dupuy 2016 yılında dağın Tibet tarafına bakan kuzey yüzünün temizlenmesi amacıyla Clean Everest projesini başlattı.

Marion Chaygneaud-Dupuy halen Nepal'de çalışıyor ve Everest yolu üzerinde yer alan, ülkenin en eski Şerpa köyü olan Pangboche'de bir atık yönetimi ve geri kazanım merkezi inşa etmek isteyen Grenoble'lu genç mimar ve mühendislik öğrencilerinden oluşan bir ekibe yardımcı oluyor. Tri Haut pour l'Everest adı verilen proje, sahadaki altyapı eksikliğini gidermeyi hedefliyor. « İyilik yapma niyetiyle hareket etsek bile, ortada atığı işleyecek somut bir sistem yoksa atığı doğru bir şekilde yönetmemiz mümkün olamaz. Asıl sorumluluğun tırmanışları yöneten profesyonellere ait olduğunu düşünüyorum » diyor Marion Chaygneaud-Dupuy.

« Başkaları yaparsa biz de yaparız »

Görüştüğü tüm acenteler ona aynı şeyi söyledi: « Başkaları yaparsa biz de yaparız. » Makineye ilk olarak kimin çalıştıracağını ve her şeyden önce kimin çöplerini azaltmayı kabul edeceğini ve dolayısıyla bazı tırmanışların konforunu azaltmayı kabul edeceğini henüz bilmiyoruz. « Dağcılığın geleneksel değerlerinden uzak, endüstriyel bir hizmet etkinliği içerisindeyiz. Dünyanın tüm turistik yerlerinde olduğu gibi burada da çöp var. Temizlik ekibi olmadan Versailles Sarayı da temiz olmazdı » değerlendirmesinde bulunuyor François Carrel.

Bu yüksek rakımlı çöp kutularının indirilmesi çok zor olduğundan çöpü neden kaynağında azaltmıyoruz? Marion Chaygneaud-Dupuy, « bir tırmanış etkinliğinin hazırlık aşamasında bu sorulara değinilmiyor » diyor. « İnsanlar bir düşün içerisinde gibidirler, gözleri sadece zirveye ve kişisel projelerine odaklanmıştır. Bunun gerisinde yer alan tüm lojistiğin farkında değildirler  ». Bilinçsiz turistler daha uzun süre dünyanın çatısının yamaçlarını kirletmeye devam edeceklermiş gibi görünüyor.

Laury-Anne CHOLEZ

(reporterre.net sitesinde 13 Mayıs 2024 tarihinde Laury-Anne CHOLEZ imzasıyla yayınlanan Fransızca yazıdan Türkçeleştirilmiştir https://reporterre.net/Everest-comment-le-toit-du-monde-est-devenu-la-poubelle-de-riches-touristes)