Skip to main content

Soba aşkına

 

Yaşamı hiçleştiren ölümü bilinçaltımızın dalgalı salamurasına bastırıp unutur gibi yaparak, hız ile yüzeyselliğin buluştuğu bir teknolojiye doğru gözü kapalı koşar adım yönelmiş gidiyoruz. Doğa ve çevresi ile aldı-verdisi olmayan başka türlü edilgen bir ilişkiyi sürdürme inadı, çoğu zaman özezer bir içerik kazanma pahasına da olsa insanı geçmişte, eskinin sade zorluğunda ısrara götürüyor.

 

Devamını oku...

Rastlantısalın krallığı

Para hesabı yapmadığımız dönemlerimizde marangoza pazarlıksız özel olarak yaptırılan tahta yeşil veranda, şimdilerde en küçük lodos esintisinde şirazesinden kurtulup, hemencecik bir tarafa doğru kaykılıveriyor. Tamamen yıkılmıyor; direniyor. Çürümekte olan keresteyi tümüyle dağılmaktan ona sağdan tutunan ya da aslında onu ayakta tutan genç çekirdeksiz üzüm asması kurtarıyor. Devleşen çam ağaçlarının yanındaki beton yığınına yalnızca ben girip çıkıyorum, kedinin bile artık uğramadığı soğuk binada dirime ait en ufak bir işaret yok. Hayıtlı Boğazı’nda muhtarlığın elzem numaralama çalışmasında çardağa tutturduğu mavi renkli yamulmuş küçük mavi plakadaki numaram 13.

 

 

Devamını oku...

Maraton A.Ş.

Pazar sabahının şafağında, ötekileri uyandırmadan sıcak yataklarından sessizce sıyrılarak evlerinin sihirli buğusunu terk etmeyi başaran binlerce Filipides, bir eli kalkanlı, etekli ve yalınayak olmasalar da, sırtlarında renk renk çantaları, eşofman altında şortları ve cafcaflı renkli spor ayakkabılarıyla, elde kalan son ağaçları kesilmek üzere olan gri kentin soğukluğunda, çıkış yapacakları noktaya doğru kararlı adımlarla akın ediyor.

 

Devamını oku...

Varoluş serabı

Yaptığı bir işi son kez yaptığının bilincinde olmak, kesin olarak onun artık ‘sonuncu’ olduğunu bilmek kadar güzel bir duygu var mı? Bir devinimin bir kez daha yaşanılmayacağından emin olmak; bir ihlali yaptığını, mutluluk yanılsamasına kendini son kez kaptırdığını ya da bedeni esir alan acıyı yenerek, upuzun bir yolun zaman atımlı ‘son’ metrelerini koştuğunu bilmek.

 

Devamını oku...

Türk'ün çölle imtihanı

Yedi düvele yayılmış misyoner okullarımızla, kendini insanlığın aydınlanmasına adamış masum cemaatlerimizle, ‘yaratıcılıkta’ ve sömürüde ölçü ve sınır tanımayan cengaver girişimcilerimizle, Türkiye’de kazanabilecekleri gelirin iki ya da üç mislini kazanmak uğruna her türlü köleliğe razı olan örgüt özürlü işçilerimizle yuvarlak Dünya’nın dört köşesine ‘Allah Allah nidalarıyla’ yeniden yayıldığımız şu günlerde, coğrafyanın en uç noktasında karşılaştığı elin gavuru karşısında bir Türk neyiyle övünür dersiniz?

 

 

 

Devamını oku...