Paavo Nurmi
19 Temmuz 1952; Helsinki’de, Olimpiyat Oyunları açılış törenlerindeyiz. Olimpos’tan getirilen olimpiyat ateşi birazdan stadyuma varacak. Elden ele getirilen meşaleyi son bölümde taşıyan koşucunun adını kimse bilmiyor.
Uzun süre yağan yağmurdan göle dönmüş stad girişinden tanıdık bir yüz içeriye dalıveriyor; mikrofonda ismi yankılanıyor. Finlandiya atletizminin efsanevi ismi : Paavo Nurmi.
“[...] Helsinki oyunlarını izlemeye gelen kalabalık, kel kafalı, beyaz tenli ve çarpık bacaklı bir tür ulu küçük yaşlı adamın koştuğunu görür: Öylesine içten gülüyordu ki, girişiyle birlikte devasa stadı birden aydınlattı.” Tüm bir ulusun zafer abidesi olan Paavo Nurmi’nin burada bulunması bir rastlantı değildi. Bu çok özel atlet, uzun yıllar boyunca tüm Finlandiya ulusunu dünya çapında en iyi şekilde temsil etmişti. Zafer Koşmaya başladığı ilk günlerden 1934’te katıldığı son yarışa kadar, Paavo tam 20 dünya rekoru kırdı, olimpiyat oyunlarında ise toplam 9 altın ve 3 gümüş madalya kazandı. 1920’deki Anvers Olimpiyat Oyunları, onun Finlandiya’da yıldızının parlamasını sağladı. Oyunlarda 3 altın madalya kazandı ve 5000 metrede Fransız Guillemot’nun gerisinde kalarak ikinci oldu. 1924’te Paris’te orta mesafede dünya çapındaki üstünlüğünü herkese kabul ettirdi. 3000 metrede ekip, 1500 metre ve 5000 metrede (her iki final yarışı arasında sadece 45 dakika boşluk vardı!) ise ferdi olarak birinci oldu. Ancak elde ettiği en çarpıcı zaferi, cross country yarışında elde etti. 45°C’ye yakın bir sıcak havada koşulan ve 38 katılımcıdan sadece 15’inin varış noktasını gördüğü yarışı inanılmaz bir rahatlıkla birinci bitirdi. Dört yıl sonra Amsterdam’da 10000 metrede birinci ve 5000 metre ve 3000 metre engellide iki kez de üçüncü oldu. Kazandığı Olimpiyat madalyalarının dışında, Paavo 20 dünya rekoru kırdı. Salonda koşulan 2 mil mesafesinde kırdığı ulusal rekor, ondan sonra ancak 1996’da kırılabilmiştir! Bu inanılmaz başarı tablosu rastlantı sonucu değildi. Paavo Nurmi antrenman alanında yepyeni bir dönemin müjdecisi olmuştur. Antrenman Paavo koşu sporuyla 15 yaşında tanıştı ve haftada 2 saat çalışmaya başladı. O dönemde çok yavaş gelişme kaydediyordu; çok sonraları kötü antrenman yüzünden zaman kaybettiğini kabul edecektir. 20 yaşından itibaren, kendi geliştirdiği çok sıkı bir antrenman sistemini uygulamaya başladı. Yürüyüş, koşu ve İşveç jimnastiğinden oluşan günde üç seanslık bir çalışmaya alıştırdı kendini. Bu antrenman seansları, yaklaşık on kilometre yüksek tempo yürüyüş, esneklik kazandırıcı jimnastik hareketleri, pist üzerinde parçalı (fraksiyonlu) koşular, doğada yapılan footing’den oluşuyordu. Bu antrenman, o dönemde 1500 metrede en iyi koşucuların yaptığı çalışmadan yaklaşık üç misli daha fazlasını içeriyordu. Bir başka yenilik olarak, iklimin çok sert olmasından dolayı genelde çok tercih edilmemesine karşın, kışın daha çok antrenman yapıyordu. Bu şekilde çalışmaya başladıktan sonra hızlı bir gelişim kaydetti ve Anvers Olimpiyat Oyunları’nda bunu teyid etti. Mühendislik eğitimi alan Paavo Nurmi, antrenman olgusunu sistematik olarak ele alan ilk atletlerden biri olmuştur. Daha ilk başlardan itibaren düzenli ve geliştirici bir antrenman tarzını yapılandırmayı başardı. O dönemde gerçekleştirdiği müthiş çalışma birçok yoruma konu oldu. 1924’te Gabriel Hanot, “Sporların aynası” adlı kitabında, “beden ve ruhları kahramanlaştıracak düzeyde, yaptığı sporun, uyguladığı antrenanının, elde ettiği sonuçlarının kölesi miydi?” diye yazacaktır. Nurmi’nin en büyük gücü, hız temposuna ilişkin bilgisinde gizliydi. İlkesi şuydu: “eğer zamana karşı koşuyorsanız, sprint yapmanız şart değildir. Düzenli ve destekli bir koşu ritmini sürdürerek bitiş çizgisinden önce rakiplerinizden sıyrılın.” Bu düşünceleri, Fransızların 1924’teki olimpik çalıştırıcısı tarafından da teyid edilmiştir: “Onun için ne ayarını bozmak söz konusuydu, ne de hızlanma. İnsan düzenliliğiyle başarıya ulaşır. Nurmi hem bir dansçı, hem de önden çekildiği hissi uyandıran bir robot. Hareketi rahat, duruşu dengeli; kafası ve beli dik. Adımının zeminle buluşması, dizin çok önde konumlanmasıyla gerçekleşiyor. Bacak bükülmüştür; beden hiçbir zaman kendini büyütmeye çalışmaz, gelişmeye çaba harcar. Nurmi gerçekten de ekonomik koşucunun prototipidir”. Çok sonraları, koşuculuğu bırakmasının üzerinden bir hayli zaman geçtikten sonra, antrenmanlarında, özellikle de hız çalışması konusunda hatalar yaptığını kabul edecektir. “Hız çalışmasının ne olduğu konusunda hiçbir fikrim yoktu. Elde ettiğim sonuçlarda kaydettiğim yavaş gelişim, büyük olasılıkla antrenmanlarım sırasında hız çalışması yapmamış olmamdan kaynaklanıyordu” (1919’da aktardığı görüşler). Halbuki Paavo’nun antrenman programı pist üzerinde gerçekleştirilen sprintleri içeriyordu. Ancak ne yazık ki bunlar antrenmanlarının sadece küçük ve önemsiz bir bölümünü oluşturuyordu. “Yaptığım en büyük hata, yarışın sadece tek bir yönüne ağırlık vererek anrtenman yapmamdı”. Çok niceliksel çalışma yapması sonucunda, dayanıklılık açısından çok güç kazanmıştı ama niteliksel çalışması çok yetersizdi. Bununla birlikte, o dönemdeki genel uygulamayla karşılaştırıldığında, antrenmanları sayesinde diğer koşuculara, ona 1500 metrede dünya rekorları kırma olanağı veren önemli bir fark elde etti. Nurmi’nin antrenman tarzındaki yenilikçi zorlukta, insanoğlunun tüm kişiliği ifadesini buluyordu. Ölçülü bir irade 1973 yılındaki cenaze töreni sırasında, eski bir yüksek atlama şampiyonu olan Finlandiya Cumhurbaşkanı, onun kişiliğini çok iyi özetleyen bir konuşma yaptı: “Nurmi, inatçı, samimi, direngen ve inanılmaz sertlikte bir karakter adamıydı. Ona hazırlığını kılı kırk yaran bir titizlikle düzenleme imkanı veren benzersiz bir zekaya ve nadir görülen bir öngörüye, her türlü koşula karşın gücünü yitirmeyen iradesi sayesinde önceden tasarladığı planları uygulama gücüne sahipti”. Benzersiz sportif başarılarının yanı sıra, Paavo Nurmi atipik bir kişiliğe sahipti. Paavo gazetecilere içini dökecek, kamuoyu önünde duygularını ifade edecek türden biri değildi. Dönemin ünlü Finlandiyalı gazetecisi Jukola şöyle yazıyor: “Onda insan doğasına aykırı, ciddi ve hatta vahşi bir yön vardı ama kendi imkanları ve çelik iradesiyle dünyayı fethetmesini bildi”. 1967 yılında, Ron Clarke onunla ilgili olarak şöyle yazar: “Finlandiyalılar bile (sporcular, gazeteciler) onu yeterince tanımıyorlardı. Bir sfenks, bulutlar arasındaki bir tanrı gibi gizemliydi. Sanki sürekli olarak dramatik bir rolü oynuyor gibi bir hâli vardı. Öte yandan onun hakkında söylene gelen efsaneleri doğrulayan bir insandı ve muhtemelen de bunların ortaya çıkışını bizzat varlığıyla cesaretlendirdi...” Ona “pistlerin Buster Keaton’u”, “Finlandiyalı hayalet” adını vermişlerdi”. Bu içedönüklük, Nurmi’nin ülkesinin yardımına koşmasına engel olamadı. 1940’ta, savaşa girmeye direnen Finlandiya’ya destek olmak için yardım toplamak amacıyla, 10000 metreyi 30 dakikanın altında koşmayı başaran ilk atlet olan Taiso Mäki ile birlikte ABD’ye gitti. Kimi dönemlerde, bazı Finli atletleri çalıştırmak üzere asıl mesleği olan müteahhitliğe ara verdi. 50’li yılların sonunda geçirdiği miyokard enfarktüse karşın sürdürdüğü profesyonel faaliyetlerine, 1967’de geçirdiği yeni bir kalp krizine kadar sürdürdü. Bir yıl sonra, kalp damar hastalıkları üzerine bir araştırma merkezi kurdu. Para, Nurmi’nin yaşamında kuşkusuz önemli bir motivasyon kaynağı olmuştur. Birçok kez koşucu yeteneğini paraya dönüştürmekten çekinmedi. 1920 Olimpiyat Oyunlarında kazandığı başarının desteğiyle, ABD’ye gidip, toplantılar, gösteri koşuları ve turnelerle edindiği ünü satmayı becerdi. Hatta işi öylesine abarttı ki 2 mil mesafesinde, 300 metrede bir değişerek koşan tüylerle süslü Kızılderililer ile bile yarışıyor gibi yaptı! Nurmi’nin çok amatörce davranmadığı kesindi. Onun için “çok düşük nabızlı ve ödemesi peşin olmak üzere çok yüksek tarifeli” deniyordu. Bir gösteri sırasında, organizatör üzerinde sözleştikleri ücretin dörtte birini ödemeyince, dörtte üçlük bölümü koştuktan sonra yarışı bıraktı (ne kadar para, o kadar koşu!). Bu para “tutku”su, amatör ruhun revaçta olduğu bir dönemde kısa sürede gözden düşmesine yol açtı. Finlandiya Atletizm Federasyonunun tüm çabalarına karşın, Los Angeles Olimpiyat Oyunları öncesinde, IAAF tarafından yaşam boyu Olimpiyatlara katılmama cezasına çarptırıldı. Bu karar, muhtemelen maratonda kazanacağı bir altın madalyayı başarı tablosuna eklemesine engel oldu. Nurmi, 1934’te 10000 metredeki son yarışına katıldı; bu mesafede 1920 yılından beri onu kimse geçmeyi başaramamıştı. Spor yaşamından sonra, iş hayatında da çok başarılı bir kariyere imza attı. Koşuculuktan edindiği para (özellikle de ABD’de gerçekleştirdiği turneler sırasında) ve düzenliliği sayesinde, inşaat sektöründe servet kazandı. Paavo Nurmi, kör ve kulakları sağırlaşmış bir durumda, 2 Ekim 1973 tarihinde vefat etti. En son pist turunu 19 Temmuz 1952 Pazar günü, olimpiyat meşalesini yakmak üzere Helsinki Stadında koştu. Adım aralığı kuşkusuz aynı değildi, koşu ritmi daha düşüktü, ancak yüzünde yankılanan gülücük, derinliklerinde hâlâ yüceliğini hatırlatmak ister gibiydi.