Afrika, İktidar Aygıtı ve Büyü
Yeryüzünde, görünmez dünyanın siyasetle en çok sıkı fıkı olduğu yer herhalde Sahraaltı Afrika’sıdır. Sarayların arka bahçelerinden, murabutlara, fetişçilere ve diğer büyücülere doğru kısa bir yolculuk yapacağız…
Dikkatli olmakta yarar var: içine dalacağımız bölge bataklık, üstelik klişelerle ve önyargılarla mayınlanmış bir arazidir. Ve doğal olarak da –biraz da haksız yere- geleneklerin tutsağı ve zaman içerisinde değişmeden olduğu yerde sayan bir Afrika imgesine gönderme yaptığı için de, burası siyasal olarak pek dürüst bir alan sayılmaz. Halbuki, görünmez dünya ve büyücülerden, sihirbazlardan, fetişçilerden murabutlardan, şifacılardan, sangomaslardan, ngangaslardan ve ndokislerden oluşan halkı, bu kıta üzerinde özel ve kamusal hayatın her zamankinden çok yadsınamaz gerçekleridirler. Hatta o kadar gerçektirler ki, kimi zaman ekonomik ve siyasal oyunun ortasında, sermaye sahiplerinin ve büyükelçiliklerin sözünü ettiği Afrika’nın bir göz aldanması olup olmadığını kendi kendimize sormak bile mümkün olabilir. İktidar sahiplerinin gizemciliğe başvurması kuşkusuz sadece Afrika’ya özgü bir olay değildir. Asya’da bu çok da nadir görülen bir olay değildir ve her ne kadar sıkı bir şekilde gizlense de, Fransa’da Cumhurbaşkanı Mitterand ve Chirac’ın yanı sıra Edgar Faure gibi IVnci Cumhuriyetin tanınmış şahsiyetlerinin bu büyüleyici evrenin devamlı “müşterileri” olduklarını kimse inkar edemez.
Arap-Müslüman dünyasında, II.Hasan, Kaddafi ya da Ürdün Kralı Hüseyin gibi bugün artık siyaset sahnesinde olmayan liderler bu bilinmeyen yolları çok aşındırdılar ve kendi istekleriyle görünmez dünyayla aracılık edenlere danıştılar. Tabii bu yola başvuranlar sadece onlar değil. Ancak Sahraaltı Afrika’sında olduğu kadar başka hiçbir yerde bu kültürel görüngü böylesine kök salmış değildir. Siyasi rakiplere karşı “korunmasız” bir politik kariyer noktası olan bölgede, Senegal’den başlayıp Güney Afrika’ya kadar, savunma amaçlı bu tutum kimi zaman cinayet amaçlı büyücü etkinliklerine bile dönüşebiliyor. Bu bağlama bazen evliliklerin, futbol karşılaşmalarının, hastalıkların, ölümlerin, şirket yönetimlerinin ya da dolandırıcılıkların da dahil olduğu görülebilmektedir. Kesin olan bir şey var ki, bağımsızlıklar döneminde yaygın olan düşüncenin aksine, elektrik kullanımının yaygınlaşması ve eğitim düzeyinin yükselmesiyle birlikte büyücülük ortadan kalkmamıştır. O da kendini ekonomik ve siyasal gelişmeye uyarlamıştır. Elli yıl sonra, hatırı sayılır bir düzeye ulaşmıştır.
Murabutlar
Tek parti ve kadiri mutlak önderler döneminden doksanlı yılların başına kadar, «ömür boyu başkanlar» yakın çevrelerine çekinmeden murabutları ve fetişçileri topluyor; toplumsal mevki kazanmada vazgeçilmez aracılık kurumlarına dönüşen cemaatlere kolayca üye olabiliyorlar. Houphouët, Mobutu, Eyadéma, Ahidjo, Bokassa, Sékou Touré… Çoğu zaman kanlı ve acımasız olan siyasal savaşım, büyücü avına sıklıkla başvurduğundan liste oldukça kalabalıklaşıyor. Bu durumda muhaliflerle “karanlık güçler” kolayca birbirine karışabiliyor. Daniel Arap Moi, Hastings Banda ve çok ilerici Mathieu Kérékou ve Thomas Sankara, “baykuşları”, “yılanları” ve diğer “çift bağalı kaplumbağaları” ihbar etmek için zoolojik ve gizemli bir dilden yararlanan son yöneticiler olmayacaklardır.
Unita’nın önderi Jonas Savimbi, rakiplerinden bazılarını büyücülükle suçlayarak infaz ettirmiş ve hatta en ağırbaşlı önderlerden biri olarak sayabileceğimiz ANC’nin sürgündeki lideri Jonas Savimbi, ezeli rakibi Zulu önderi Buthelezi’ye –Ebedi olanın önündeki büyük fetişçi- karşı taraftarlarını «bulala aba thakathi!» («büyücüleri öldürün!») sloganıyla kışkırtmaktan çekinmiyordu. Ancak bugüne dek, eski Zaire’de Mobutu Sese Seko kadar hiç kimse gizemli dünyanın girişimcilerinden yardım almaya kalkışmamıştır. 1990’lı yıllarına ortasında, yaşamı kanser tarafında kemirilen mareşalin son günlerinde, yakın çevresi tarafından Senegal, Moritanya ve Mali’den büyük paralarla kiralanan murabutlar, Kinşasa’daki Intercontinental Otelin tam bir katını işgal ediyor ve Dominique Sakombi Inongo ve Nguza Karl-I-Bond’un tanıklıklarına göre çürümekte olan bu muz cumhuriyeti tamamen büyücülük üzerine kuruluydu. Bilmem bu konuda sizi ikna edebilmek için, görevinin esenliği uğruna şeytanla yaptığı bir anlaşma çerçevesinde, cesetlerin yanında uyuduğunu halk önünde itiraf eden bir bakanı hatırlatmamız yeterli olur mu? Eğer günün birinde bir rejime «büyücü iktidarı» tanımı yapılacaksa, herhalde bunu en çok hak eden Mobutu yönetiminin son yılları olacaktır…
Yazgı ve giz
Daha çok demokratikleşen ve gittikçe daha çok küreselleşen kıtanın birçok yerinde genç politik kadroların işbaşına gelmesiyle işler biraz değişmiş sayılabilir mi? Şimdilik hiçbir şeyden bu kadar emin olamayız. Bu tür geleneksel yöntemlerden medet uman siyasal lider ya da kanaat önderlerinin sayısı günümüzde azalmış gibi görünse de, bunların zamanla internet kullanımına da uyum gösterdiklerini gözlemlediğimizi belirtmemiz gerekir. Bamako’dan Brazzaville’e, bu yönden müdahalenin yapılmadığı bir seçim, şefaat dilenmeyen bir bakanlık görevlisi ve böylesi bir kozdan yararlanmayan bir askeri darbe görmek mümkün değildir.
Seçim öncesi dönemlerde ya da yeni hükümetlerin kurulması arifesi de keza bu uygulamalar için çok uygun ortamlar sayılır. Büyüler yapılır ve bozulur, büyülerden korunmak için «zırhlar» oluşturulur, hayvanlar canlı canlı gömülür, her türden kaynatılmış sıvılar içilir, hacamatlar yaptırılır ve Kamerunlu, Gabonlu ve hatta Güney-Afrikalı, Kenyalı ya da Nijeryalı dedikodu gazeteleri, kimi zaman küçük çocuklara yönelik törensel bir tarzda işlenen cinayetleri veya seri cinayetleri aktarmayı kendilerine özel bir görev edinirler.
Rahipler, din adamları ve imamlar dahil sosyal aktörlerin hemen hemen hepsi, kimilerinin dinsel yöntemlerle büyüden kurtulmayı denediği görünmeyenin uğursuz gücüne inanıyorlar. En az mistik alandaki karma yeni girişimciler işleri öylesine kolaylaştırmışlar ki artık gündüzleri elde İncil çoban, geceleri ise elde muska dolu küçük heybeleriyle ortada dolaşıyorlar. Bu hastalık herkese öylesine nüfuz etmiş ki, buna inanmayan politikacılar bile sadece taraftarlarını ve çevrelerini teskin etmek için kendilerini kandırmaktan çekinmiyorlar. Büyücülük bugün de varlığını sürdürüyor çünkü milyonlarca insan buna inanıyor ve büyüye başvuruyor ve her ne kadar akıldışı olsalar da olaylar, inandığımız andan itibaren kesin ve gerçek oluveriyorlar.
Büyü
Bazı küçük farklılıklar dışında, bağımsızlık sonrası kuşağın Devlet Başkanlarının (ve sevgili eşlerinin) kendilerinden öncekileri kıskanmalarına çok da gerek olmadığı ortada. Zulu nazarlıklarına çok aşina olan Güney Afrikalı Jacob Zuma ve Houphouët-Boigny’nin yattığı Cocody’nin başkanlık konutundaki odasına girmeyi reddeden Fildişi Sahilinden Laurent Gbagbo, yoldan çıkmış büyücülerden korkarak kükürt kokulu papazlardan yardım dileniyordu. Biri sihirli küçük bavulu olmaksızın sarayından dışarıya adımını atmıyor, bir diğeri konuşma yapacağı kongre sarayına bitişik bir odada fetişçi ordusunu saklıyor, bir üçüncüsü ise muhatabı üzerinde hakimiyet kurabilmek için her bir kabulden önce koruyucu bir balsamla ellerini sıvıyor, bir dördüncüsü ise özel banyosunda garip içerikli sıvılarla dolu çarpıcı küçük şişelerden oluşan bir koleksiyon bulunduruyor. Bu “boş inançları” siyasal olarak uygunsuz görenlerin tümü ya da hemen hemen hepsi, her yeni hükümet kuruluşunda, her yeni siyasal karar anında ve her yer değiştirdiklerinde, bu sanatın uzmanlarına başvurmaktan kaçınmıyorlar. Bu gizli ve sıra dışı dünyanın danışmanları ortak olarak bir tür gölge Başbakan işlevi görmektedirler. Görev ve etkilerini korumak için benzer uygulamalardan medet uman Başkanın yardımcıları genellikle bu gizli danışmanlardan korkar ve onlardan nefret ederler.
Gün geçtikçe daha da görünür olmaya başlayan bir dünyada görünmeyene ilişkin bu ilginin nedeni ne olabilir? Coşkulu politikacılar arasındaki vahşi rekabet arenasında, Afrika’daki demokratikleşme hareketlerinin gelişimi ve çok partili yaşamın ortaya çıkışı büyü pazarının misliyle katlanması sonucunu doğurdu. Siyasal açılım, kârlı işleri kapmak içi birbirileriyle rekabet eden gizli güçlerin ve bu alandaki profesyonellerin gelişimine elverişli bir belirsizlik ve kararsızlık alanının doğmasına yol açtı. En çok parayı ödeyene en etkili «ilaç» ilkesinden hareketle, iktidar sahiplerinin en iyi büyücülere sahip olduğunu kabul etsek bile, muhaliflerin de –özellikle Orta Afrika’da- özellikle kendi köylerinden ve etnik gruplarından kaliteli büyücüler istihdam etme şansı olabiliyor.
Kayırıcılık ve giz
Her ne kadar iktidarlar eskisi gibi, karanlık ortaçağ büyücülerinin yinelenen dedikodularını besleyecek biçimde artık kapalı oturumla iş görmeseler de, devletin zirvesinde alınan kararların –televizyonda yayınlanan bir bildiriyle ilgililere duyurulan bakanlar kurulu düzenlemeleri gibi- öngörülmez, hantal, kimi zaman mantıksız ve çoğunlukla öznel olan yanı, büyücülüğe başvurarak bunları açıklama yolunu en geçerli yöntem yapmaktadır. Aynı olgu gelişme halindeki ülkelerin zenginleşme yarışında da geçerli; hukuksal düzendeki yetersizlikler nedeniyle, ihalelerin kazanılmasında ya da rekabetin düzenlenmesine ilişkin geçerli olan ölçütlere pek uyulmamakta ve daha çok aşiret bağı, kayırıcılık ya da kıskançlık gibi pek nesnel olmayan zorunluluklar dikkate alınmaktadır.
Ekonominin, büyük bankaların klimalı ofislerinin ya da petrol şirketleri binalarının mikroptan arınmış dünyasında, bir kararnamenin hükümlerini daha iyi anlayabilmek için görünmez dünyanın şifre çözücülerinin yeteneklerinden medet umulması ya da ihaleye katılan bir teklif sahibini felç etmek üzere büyücülere başvurulması çok yaygın bir uygulamadır. Aynı şey Dünya Bankası ya da IMF görevlisi sempatik Avrupalılar için de geçerli olabilmektedir. Kamerun’da bu alanda çok başarılı olmadıkları bilinen Betis’ler için, Bamilekeli girişimcilerin finansal başarısı çoğu zaman onlara karşı çok özel büyücülük çeşitlerinin kullanımıyla açıklanmaktadır.
Giz
Afrikalı büyücü ve ekonomik gelişme arasındaki bu olağanüstü karşılıklı uyum ve bütünleşme yeteneğini daha iyi kavrayabilmek için siyasete biraz daha yakından bakmak gerekecektir. Yetkililer için olduğu gibi anonim olanlar için de en tedirgin edici komploların, köyün ötesinde, asıl ailenin kendi içerisinde, özel yaşamın bağrında düzenlendiği gerçektir. Her iki Kongo ve Gabon’da olduğu gibi, örneğin bir amcanın yeğenini «yemeye» ya da bir bakanın iktidarını daha da sağlamlaştırmak uğruna kendi öz çocuklarından birini «vampirleştirmeye» kadar varabilecek boyuttaki tehlikeli saldırılar, hayal ürünü olgular değil sık başvurulan suçlamalar ve maalesef kimi zaman öldürücü gerçeklerdir. Her siyasetçi kadın ya da erkek, çoğu zaman yarım sözcüklerle anlaşılan, anıştırmanın kural ve yanlış anlamanın çoğunlukla trajik olduğu aile bağının bu karanlık yönünden nasibini mutlaka alıyor.
Bu inanç şekli kolayca ortadan kalkmayacak şekilde toplumda yer etmiş olsa da, yeni tekniklerin genelleştirilmesi, kullanımlarını azaltmak yerine aksine iktidar sahiplerinin yardım dilediği büyücü kastını genişletse de, kıta halkının kamusal faaliyetlerin şeffaflaşmasına yönelik talebiyle birlikte iktidar büyüsünün bir tür meşruluk kazanması dahi söz konusu olabilir. Halkın inançları inatla süregelip, giz devletin uygulamalarında içselleştikçe büyü gizemli işlevini sürdürmeye devam edecektir. Ancak iktidarlar şeffaflaşma gereği duydukları oranda, eylemlerinin büyücülük yönünden açıklamasının otomatik niteliği azalacak ve gittikçe gizemlerini yitirecektir. Bu hareket sürmektedir ve Afrika’da gizemciliğin dirençli noktası olan özel yaşam ve gündelik büyücülüğünün dışındaki uygulamaların kriz ve belirsizlik döneminde sıkıntı içerisinde olacağı kesindir.
Kennedy’nin Johnson tarafından öldürüldüğünü, 11 Eylül’ün aslında hiç olmadığı ve Mohamed Merah’ın Fransız istihbarat servislerinin bir elemanı olduğu iddialarının çoğaldığı, zehirli bitkilerin, imalarla, yorumlarla ve karartmalarla bezenmiş komplo teorilerinin boy attığı, muskalı Başbakanlarının gizlendiği «büyüden arınmış» Batı’da olduğu gibi…
ÖZEL SÖZLÜK
MİSİL : Silahlanma anlamında bu terim uzaktan kumandalı ve kendi gücüyle çalışan bir silahı anlatır. Büyücülükte alanında ise hemen hemen benzer bir anlamı vardır. Misil, büyücü tarafından gönderilen bir büyüdür. Her etnide buna verilen ad farklıdır: Kotonu’da Çakatu, Dodoma’da Uşavi, Kinşasa’da Koloka, Kamerun Edea’da sông…
FETİŞÇİ: Animist rahip.
BÜYÜCÜLÜK: Kaderi etkilemek için doğaüstü güçleri yardıma çağıran kimse.
BÜYÜ: Doğaüstü güçleri yönetme sanatı. Büyü diğer kişilerin iyiliğine yönelik ise beyaz, başkalarına zarar vermek amacıyla yapılıyorsa kara büyü olarak adlandırılır.
MUAYENE: Hekimlerde olduğu gibi, kaygıları anlatmak için fetişçiye, murabuda ya da büyücüye muayene olmaya gidilir.
KURBAN: Dileklerin kabul edilmesi için ruhlar tarafından şart koşulan ödemedir.
BÜYÜLEME: Bir kişinin kaderini belirlemeye yönelik sihirli işlem.
KORUMA: Tılsımlar, muskalar ve nazarlıklar kötü kadere ya da hastalık, kurşun, bıçak gibi daha çok fiziksel saldırılara karşı koruma sağlarlar… Metal yüzük, deri bileklik ya da iksir, her büyücünün kendine göre bir reçetesi mevcut.
SANGOMAS: Zulu yerlilerinde şifacı.
NGANGAS: Orta Afrika’da Fetişçi ya da büyücü.
NDOKIS: Orta Afrika’da büyücü.
François SOUDAN’ın www.jeuneafrique.com sitesinde Fransızca yayınlanan 10.07.2012 tarihli yazısından derlenip Türkçeleştirilmiştir.