Skip to main content

Fransa Apartheid'in en büyük destekçisiydi

 FRANSA GÜNEY AFRİKA’DAKİ APARTHEID’İN EN BÜYÜK DESTEKÇİSİYDİ

De Gaulle’cü alışveriş çok basitti: Fransa Güney Afrika’ya yapılan silah satışlarına ilişkin konulmuş ambargoyu yok sayıyor ve buna karşılık Güney Afrika da Fransa’ya enerji üretimini arttırması ve vuruş gücünün güçlendirilmesi için sivil ve askeri kullanım amaçlı uranyum sağlıyordu. 

İki sıkımlık bir polemik Ulusal Cephe’nin Güney Afrika’ya yönelik tutumunu sorguluyor. Jean-Marie Le Pen, Nelson Mandela’nın serbest bırakıldığı sıralarda, söz konusu olayın kendisini « ne üzdüğünü, ne de mutlu ettiğini », çünkü « mevkileri ne olursa olsun teröristlere yönelik bir tür güvensizlik duyduğunu » açıklıyordu. Eski ırkçı kocakarı söylemi.

Ancak her şeyi Le Pen üzerinde odaklaştırmak büyük bir hata olur. Tarihte yaşanan birkaç olayın hatırlattıkları aslında tüm sistemin çürümüş olduğunu gösteriyor. Önce De Gaulle’cu Fransa, ardından Giscard’ınki, Apartheid döneminde ne yazık ki Güney Afrika’nın en büyük destekçisi olmuştur.

1963’teki Birleşmiş Milletler Dönemeci

BM 1963’ten itibaren, iki kararla birlikte Apartheid’le mücadelede açık bir şekilde tavır aldı.

İlki, tüm üye devletleri Güney Afrika’ya silah, mühimmat ve askeri araç satış ve tedariki durdurmaya davet eden7 Ağustos 1963 tarih ve181 numaralı Güvenlik Konseyi kararıdır.

İkincisi ise, tüm üye devletlerin Güney Afrika’ya petrol tedarikini yasaklayan 13 Kasım 1963 tarih ve 1899 (XVIII) sayılı Genel Kurul kararıdır.

Dolayısıyla o andan itibaren, artık rejimin ırkçı ve suçlu niteliği hakkında herhangi bir şüphe olmamalıydı ve özellikle de ve en başta Güvenlik Konseyi üyesi, Afrika’nın her yerinde var olan, oluşturduğu şebekelerle eski imparatorluğunu yöneten Fransa için.

Ancak Fransa sırf ırkçıları memnun etmek için BM’de yukarıdaki kararlara  muhalefet edecektir. Geçici görevli General De Gaulle için alışverişin bekası her şeyin önünde geliyordu: nükleer enerjinin kontrolünü sağlamak için her yol mubahtı.

 

De Gaulle BM ile dalga geçiyor, suçu göemezden geliyor ve Apartheid’i destekliyor

De Gaulle’cu alışveriş çok basitti: Fransa Güney Afrika’ya yapılan silah satışlarına ilişkin konulmuş ambargoyu yok sayıyor ve buna karşılık Güney Afrika da Fransa’ya enerji üretimini arttırması ve vuruş gücünün güçlendirilmesi için sivil ve askeri kullanım amaçlı uranyum sağlıyordu.

Güney Afrika’nın uranyumu Fransız nükleer endüstrisinin başarısı için vazgeçilmezdi. İştiraki COGEMA aracılığıyla, CEA böylece, Uluslararası Atom Enerjisi Ajansı'nın denetimi dışında satın alınan, ihtiyacının yarısına karşılık gelen bir rakamla, yıllık 1000 tonluk uranyum sevkiyatından on yıldan fazla bir süre yararlandı. Bunun karşılığı ise çift oldu.

İlk olarak, silah satışları. Fransa’nın oylarıyla alınan BM kararlarına rağmen, bu yıllar, askeri malzeme teslimatının düzenli olarak arttığı bir dönem olmuştur!   Güney Afrika tecrit edilmişti ve bu pazar da çok cazipti; Fransız Hükümeti yıpranmış savunma ve saldırı silahları ayrımı gerekçesinin ardına sığınıyordu; Güney Afrika gerçekte bağımsızlık savaşları karşısında Fransız askerlerinin deneyiminden yararlanmak isterken bu çok gülünç kaçıyordu. De Gaulle  ve Pompidou dönemlerinde, Güney Afrika silahlanma alanında en iyi 3 üncü müşteriydi; Dassault ve SNECMA ceplerini doldurdular.

Ardından ticaret hacmi arttı.  Müreffeh ve Avrupa’da lanetlenen Güney Afrika, Fransız Şirketleri için ağza düşen pişmiş armut oldu. 1975’te, Fransız Dış Ticaret Merkezi (CFCE) bir bilanço yaptı: « Gelişmiş Batılı ülkeler arasında Fransa, Güney Afrika’nın tek gerçek destekçisi olarak kabul ediliyor. Bu ülkeye savunması için vazgeçilmez silahları sağlamakla kalmıyor, uluslararası örgütlerin oylamaları ve görüşmelerinde bir iyilik perisi ya da hatta bir müttefik rolünü üstleniyor ».

 

Giscard hızlandırır...

1974 yılında seçilen Giscard d’Estaing, bu mirasa coşkuyla sahip çıktı ve silah satışı anlaşmalarını çoğalttı, petrol şoku ortamında uranyum ithalatını ikiye katladı ve Mayıs 1976’da Koeberg anlaşmasıyla nükleer santraller sattı. Ama bu anlaşma bardağı taşıran son damla oldu ve Dünya çapında oluşan tepkiler nedeniyle Fransa Güney Afrika’yı terk etmek zorunda kaldı. Ancak bu tutum iki Agosta tipi denizaltı dahil olmak üzere mevcut sözleşmeleri etkilemez.

Suçluyla yapılan bu suç ortaklığına, yarı-komünist yarı terörist Güney Afrikalı siyahların davasını şeytanlık olarak göstermeye çalışan güçlü bir lobi faaliyeti eklendi. Bu etkinliğin merkezlerinden biri, De Gaulle’cü Raymond Schmitlein yönetimindeki, eski Konsey Başkanı Pierre Raynaud’nun Onursal Başkanı olduğu Fransa Güney Afrika Parlamento Dostluk Grubuydu. Başkanlık daha sonra, 6 Temmuz 1974’te kendi kentiyle Cap şehri arasında kardeş şehir anlaşmasını imzalayan milletvekili Jacques Médecin’e geçti. Komünist Milletvekili Virgile Barel’nin sorusunda, İçişleri Bakanı Michel Poniatowski 10 Ağustos 1974 tarihli Resmi Gazete’de yanıtladı: « Fransız belediyeleriyle yabancı belediyeler arasındaki kardeşlikler konusunda kararı sadece yerel örgütler verebilir. Bu konuda hiçbir yetki ve sorumluluğu olmayan devlet, bu kardeşlik anlaşmalarına ne onaylayarak ya da onaylamayarak, ne de onları mali açıdan destekleyerek müdahale edebilir. Üstelik devlet sorumlularının bu alana yapacağı herhangi bir müdahale 31 Aralık 1970 tarih ve 70.1297 sayılı Yerel Yönetimler ve Yerel Özgürlükler Yasasına aykırı olur.»

1974 yılında, genç Valery Giscard d’Estaing, Apartheid rejimiyle işbirliğini pekiştirirken Jacques Médecin’i ödüllendirmekten çekinmedi. Hatta Médecin’i Turizmden sorumlu Devlet Bakanı olarak atadı.   

(Investig’Action sitesinde 9 Aralık 2013 tarihinde Gilles DEVERS imzasıyla yayınlanan Fransızca yazıdan Türkçeleştirilmiştir http://michelcollon.info/La-France-etait-le-meilleur.html)