Skip to main content

Nueva cancion

 Bir ülkenin, bir mücadelenin müziğini yaparlar, yürekte dalgalanan bir tür bayraktır onlar. Ezgileriyle, sözleriyle, yüreğimize, bilincimize bir daha silinmemek üzere kazınırlar. Adım adım umudu ördüğümüz uzun sokak günlerimizde, direnişlerde, çatışmalarda, imece mevsiminde, sokakta, tarlada, fabrikada, en sıkıntılı çıkmaz anımızda, bilincimizi pekiştirip, ruhumuzu yenileyerek ansızın yardımımıza koşarlar.

 
 

Güç, şevk, umut ve cesaret kazandırırlar. Ansızın dudaklarımızın arasından sıyrılan güçlü bir ıslık, düşmanın yüzüne vurulan şamar, ite köpeğe verilebilecek en öz ve en şiddetli yanıt olurlar.      

Sevgili Saygı Ağabey, daha önce cezaevinden yeni çıkan Ahmet KAYA için yaptığı gibi, Aysel Ablamız aracılığıyla bizi bu kez Yeni Türkü’nün BİLSAK’ın küçücük salonunda vereceği dinleti için de çağırıyor. İlk kez tanıştığımız Buğdayın Türküsü ve Akdeniz Akdeniz albümlerinden canlı olarak çaldıkları sıcacık ezgilerle bambaşka dünyalara uçuyoruz. İlk işimiz, daha önce Ruhi’nun İMECE kasetlerinin tümünü edindiğimiz, Beşiktaş’taki ‘kasetçi’ arkadaşlarımızdan kasetlerini satın almak oluyor. Yeni Türkü akımının ezgilerinin büyüsüne kapılıp, bir süre sonra aynı yerden Inti Illimani ve Victor Jara’nın, plastik kutu içerisindeki tanıtım kağıtları siyah beyaz fotokopiyle çoğaltılmış krom kasetlerini alıyoruz. Yeni Türkü Hareketine o dönemlerde yönelik hissettiğim sempatinin siyasi yönü ağır bassa da, derinlerde yine de bizim halk müziğimizle de ortaklaşan kültürel ve sanatsal yönlerinin olduğunu kabul etmek gerekir. Bu benzeşimlerin de etkisiyle, müzik ve mücadele serüvenleri birebir örtüşmese de Şilili Inti Illimani grubunun Grup Yorum, Victor Jara’nın Ruhi Su, Quilapayùn’un ise Yeni Türkü’yle ortak yanları olduğu söylenebilir. İşyerindeki FH85 SONY müzik setinden kasetlerini çaldığımda, 12 Eylül’ün sessizlik koşullarında siyasi görüşleri ne olursa herkes yabancısı olmadığı tınılara bir şekilde ısınıveriyor.

Sonra da albümleriyle, mücadeleleriyle, konserleriyle yaşadıklarımızla koşut anılarıyla birlikte ilerlediğimiz, ezgileri unutulmaz dualar gibi anlığımıza işleyen, ömür boyu birlikte yol aldığımız, yaşam gibi zamanla değişen, bayrağı birbirine devreden Yorum yolcuları. Yeni Türkü hareketini diğerleri gibi ‘olduğu haliyle’ aynen taklit etmeyen, halkın örgütlü gücüyle bütünleşmiş, yerel ezgilerle Kürtçeyi cesur bir biçimde harmanlayan, konumları ne olursa olsun kurulduğu ilk günden bugüne yaratılan mirasla birlikte, soluyan, gelişen, kendini geliştiren, baş eğmez, devasa bir kültür hareketidir Grup Yorum.        

“Yukarıdan aşağıya uzanan ülke”nin, yeryüzündeki tüm coğrafik şekilleri ve özellikleri topraklarında barındırdığı için kendi başına bir gezegen sayılabilecek Şili’nin dağlarından sıyrılan ezgilerdekine benzer tınılar kolayca beğenimizi kazanıyor. “Şarkısız devrim olmaz” şiarıyla yola çıkan Allende’nin ülkesi Şili’de ortaya çıkan Nueva Cancion yani Yeni Türkü protest müzik akımı, faşist diktatörlüğe karşı direnişin simgesi olmuştur. Giderek yaygınlaşarak da, Arjantin, Brezilya, Ekvator, Kosta Rica, El Salvador, Guatemala, Nikaragua, Paraguay, Uruguay, Venezüella, Küba, Peru, Meksika gibi ülkelerde hızla yaygınlaşarak Latin Amerika halklarının devrim mücadelesi içerisinde yer edinmeye başlamıştır. 

Köyden kente göçün de etkisiyle “Yeni Türkü Hareketi” türünde daha çok yerel ve folklorik ezgiler baskındır. Bir türlük devrimci kırsal şarkı biçimidir. İspanyolca söylenen ezgilerde kullanılan enstrümanların başında tüm kıtada yaygın olan başta gitar gelir. And Dağlarının flütü Quena, Pan flüt Zampoña, on telli Charango ya da Cajòn yoğun olarak kullanılan diğer çalgılardır. Çok seslilik de yine bu müziği çekici kılan bir öğedir.  

Yeni Türkü Hareketinin şarkıları genellikle politik temalar üzerinedir: Yoksulluk, köylülük, emekçiler, emperyalizm, demokrasi, insan hakları ve tabii ki devrimci mücadele. Ancak bu politik temaların yanı sıra kırsal halka ait folklor ürünlerinin en güzel örnekleri de çok sesli olarak harmanlanarak yeniden yorumlanmaktadır.

Inti Illimani’nin enstrümantal ezgileri, çöl ortasında ‘dağ sıkıntısı’ çektiğim günlerde beni her zaman ferahlatıp, irtifa kazandırırmıştır. Grubun yorumladığı başta Venceremos, El Pueblo Unido Jamas Sera Vincido, Chile Resistencia, Victor Jara’nın Te recuerdo Amanda, Canto Libre gibi parçalar hâlâ bıkmadan, yorulmadan dinlediğim ezgiler arasındadır. Bizim dingil entellerin çok eleştirdiği ‘slogan sözler’, politik mesajla müziğin, sanatın çoğunlukla yer değiştirmesi, kimi zaman bağımlılık noktasına da gelen, kişisel ilgimin gücünü hiç değiştirmemiştir.    

Nueava Cancion Hareketinin temsilcileri arasında aklıma gelen isimler arasında Meksika’dan Fernando López, Meksika’dan Óscar Chávez, Arjantin’den Mercedes Sosa, Şili’den Quilapayùn, Violette Parra, Illapu, Inti Illimani ve Victor Jara’yı sayabilirim.    

Şili Komünist Partisi üyesi olan kırsal kökenli Victor Jara, yaşamıyla ‘devrimci sanatçı’nın nasıl olması gerektiği sorusuna gösterilecek en güzel örnektir. Allende iktidarı döneminde, faşizme karşı yürütülen örgütlü mücadele içerisindeki yerini pekiştiren Jara askeri darbenin gerçekleştirildiği 11 Eylül 1973 günü Teknik Üniversite’ye bir açılış için giderken askerler tarafından kaçırılıp, Allende taraftarı diğer militanlarla birlikte rehin tutulacağı Ulusal Stadyuma götürülür. Askerler karşısında boyun eğmez, direnir, işkenceci faşist askerlerin yüzüne marşlar haykırır. Pravda Gazetesinin Şili’deki muhabiri Vladimir Çernisev’e göre, “gitarıyla birlikte stadyuma getirilir. Şarkı söylemeye başlar. Diğer tutuklular silahların gölgesinde ölüm tehdidi altında ona eşlik etmeye başlarlar, Sonra bir subayın emriyle askerler dipçikleriyle Jara’nın ellerini kırarlar. Gitar çalamaz ama şarkı söylemeyi sürdürür. Bir dipçikle kafası parçalanır ve ardından diğer tutsaklara ibret olsun diye elleri kesilip tribünlerin önüne asılır”. Bugün bu stada Victor Jara adı verilmiştir ama türküsü hiç susmaz. 12 Eylül’ün karanlık zindanlarında, bugüne kadar özü itibariyle çok fark arz etmeyen işkencehanelerde yankılanmaya devam eder.

Aleyhinde açılan davalarla, baskılarla yıldırılmaya çalışılan yürekli ses Aşık İhsani, Amerikan Faşist Cunta sonrası pasaport alamadığı için Türkiye’de kaybettiğimiz Ruhi Su, üyeleri defalarca tutuklanan, kasetleri, konserleri yasaklanan Grup Yorum bizim örgütlü, yerli Jara’larımızdır.

Küresel kapitalist kuşatmanın gittikçe daraldığı ve sürekli biçim değiştirdiği günümüz ortamında, her zamankinden daha etkili bir biçimde ihtiyacını duyumsadığımız ‘yeni insan’a giden yolda, ticaretleşmemiş, alınıp satılmayan, pazarlanmayan bir yeni kültürün ezgisine ihtiyaç artıyor. Bunca boş gürültünün, köpek ulumasının, benzeşen sesin ortasında…