Skip to main content

Çin'de İslam

JPEG - 70.1 ko Nüfusu bir milyar dört yüz milyona ulaşan bugünkü Çin’de halkın %92’sini, tarihi Çinliler olarak kabul edilen Huaksia etnik grubundan gelen Han’lardan oluşmaktadır.

 
 
 

Halkın geri kalanı, azınlıkta kalan ve uzak topraklardaki göçebe imparatorlukların mirası olan 55 ayrı etnik gruptan oluşmaktadır. Bu ulusal azınlıklardan nüfusu yaklaşık yirmi milyon kişiye ulaşan on tanesi Müslüman dinine bağlı cemaatler oluşturuyorlar. Bunların yarısının dili Türk ve Türk-Moğol’dur (Uygurlar[1], Kazaklar, Kırgızlar, Bao’anlar, Dongxianglar, Tatarlar, Özbekler ve Salarlar), birkaç bini Farsça konuşurlar (Tacikler), Çince konuşan Huiler ise diğer yarısını oluştururlar.[2]

İsmaili Şii olan Tacikler hariç, diğer Müslüman azınlıklar Sünni ve Orta Asya, Hindistan ve Çin’den oluşan geniş toplulukların dahil olduğunu Müslüman dünyanın bu bölümünde çoğunlukla olduğu Hanefidirler. 

Çin’deki ilk Hıristiyan dini olan Nesturilik gibi İslam da VIIInci yüzyıl başlarında İpek Yolunu kullanan Arap ve İranlı tüccarlar aracılığıyla yayıldı. Ama ancak XIIIncü yüzyıldan itibaren, Moğol işgali altında, Çince konuşan Müslüman cemaatlerin ortaya çıkması, bazen baskıdan kaçan Orta Asya ve Basra Körfezi Müslümanlarının bölgeye gelişiyle gerçekleşmiştir.

Xi’an büyük camisini [3] inşa eden Hui’ler, Müslüman tüccar ya da askerlerin torunlarıdırlar. On milyona yaklaşan kişi sayısıyla Çin’deki en önemli ikinci azınlığı oluşturmaktadırlar. Çin’in Kuzey batısındaki Ningxia özerk bölgesi halkının çoğunluğunu oluşturan bu halk, Çin topraklarındaki birçok bölgeye dağılmıştır. Hui Müslümanlarına ait bir ibadet yerinin gezmek, Han’lardan çok da farklı olmayan ve aynı dili konuşan bu Çinli yurttaşları daha yakından tanıma fırsatı verecektir.

Xi’an Büyük Camii

Xi’an Büyük Camii [4], geleneksel Iran ve Arap kentlerinde olduğu gibi, küçük Pazar, dükkan ve lokantalara ev sahipliği yapan dar sokakların bulunduğu, kentteki Müslüman mahallesinin yakınında yer almaktadır. Tarihsel ve kültürel sit alanı olarak ilan edilen ve Shanxi Eyaleti yönetimi tarafından koruma altına alınan yapı, Çin’deki toplam 40 000 caminin en büyüğüdür. Tang hanedanlığı (618-907) döneminde 742 tarihinde inşa edilen yapının tamamı aşama aşama Song (960-1279), Yuan (1280-1368), Ming (1368-1644) ve Qing (1644-1911) hanedanlıkları dönemlerinde tamamlanmıştır.

Müslüman ülkelerindeki mimariye yakınlaşan günümüz camilerinin aksine, Xi’an camii, kendisine tamamen farklı kılacak şekilde Çin’e özel geleneksel bir tarzda düzenlenmiştir. Dört bahçeli avluya bölünmüş, 13000 m2’lik dörtgen bir sur içerisinde yer almaktadır. Camiyi oluşturan ve İslami mimariyle Çin pagodalarının geleneksel tarzını buluşturan on köşkün toplam yüzölçümü 6000 m2’dir. Bunların hiçbirinde minare bulunmamaktadır. Çin camilerinde olduğu gibi ezan caminin girişinde okunmaktadır.

İlk avluya, XVIInci yüzyıldan kalma bir ahşap kapıdan geçerek girilmektedir. Burada, Ming ve Qing hanedanlıkları döneminden kalma antika mobilyalarla döşenmiş, kapının sağında solunda dağılmış bulunan birçok köşk bulunmaktadır. Kenarları “at başı” tarzında kalkık duran sundurmalarında bol süslerle verniklenmiş birçok kiremit katmanı bulunmaktadır.

İkinci avluda beş bölümden oluşan bir köşk bulunmaktadır. Ana giriş kapısının üzerinde Çince Cennet Avlusu yazan bir hat yer almaktadır. İki dikilitaşta Çin İmparatorunun geleneksel simgesi olan ejderhalar yontulmuş.

Üçüncü avluda, üzerinde Arapça bir yazıt bulunan Ay dikilitaşını barındıran İmparatorluk Köşkü vardır. Ünlü bir imam tarafından yazılan yazıda Hicri Takvim hesabı anlatılmaktadır. Avlunun ortasına yerleştirilen Tefekkür Kulesi camiyi oluşturan yapıların en yükseğidir. İki kattan, üç sundurması ve sekizgen çatısıyla cahil turist rehberleri tarafından çoğunlukla caminin minaresi olarak anlatılmaktadır.

Resmi Kabullerin yapıldığı köşkte, her ikisi de günümüze kadar çok iyi korunmuş, Ming Hanedanlığı döneminden kalma el yazımı bir Kuran, Qing döneminden kalma Mekke planı bulunmaktadır. Yine aynı avlu içerisinde birbirine çok yakın konumda olmak üzere, Abdest Köşkü, Kabul köşkü ve mimarisi kanatlarını açmış bir Zümrüdü Ankayı andıran Phenix köşkü yer almaktadır.

Son avlu içerisinde ise bin kişilik kapasitesiyle, köşklerin en büyüğü olan asıl cami dua köşkü bulunmaktadır. Renkli vernikli kiremitleriyle örtülü çatısı İslami dönemi çağrıştırmaktadır.   

Çin’in yabancı ziyaretlere kapılarını yeniden açtığı yıl olan 1976’dan beri, arlarında devlet başkanları ve başbakanların da bulunduğu, yüze yakın ülkeden gelen çok sayıda Müslüman olmak üzere toplam 10 milyon kişi ziyaret ediyor.  

Kıyafete ilişkin herhangi bir zorunluluk gerektirmeyen ziyaretim sırasında, bahçeyi gezen bazı turistlere rastladım. Köşklere giriş, özellikle de namaz anında olmak üzere farklı nedenlerle günde birçok kez kapatılıyor. Başlarında geleneksel takkeler bulunan bir grup yetişkin, hocalarıyla birlikte ders alacakları avlu girişinde mola vermişler. Çin camilerinde sürdürülen eğitim, Müslüman cemaatleri için çok büyük bir önem taşıyor. [5]

Az ötede, on iki yaşında bir erkek çocuğu, yanında babası ve genç kardeşi olduğu halde bana Fransızca laf atıyor. Bunların hiçbirinin başında takke yok. Kendini İslamı uygulayan bir ailenin çocuğu olarak bana tanıtıyor. Ardından bana hararetle Fransa’yla ilgili sorular soruyor. Tek çocuk kuralının Han soyundan gelen yurttaşlara zorla dayatıldığı ve hatta ulusal azınlıklara ait ailelerin çok az çocuk sahibi olduğu bir ülkenin vatandaşı olarak özellikle Fransız ailelerinin yapısıyla ilgileniyor. Ailelerin %20’ye yakınının üç ve üzerinde çocuk sahibi olduğu öğrenince çok şaşırıyor.

Namaz kılınan bölümün önünce, mekanı gelecek namaza hazırlamakla meşgul olan Caminin bakımından sorumlu bir görevliyle sohbet ediyorum. Bana başörtülü kadınların yokluğunun, Çin’deki Müslümanların kendi camilerine sahip olması ve bunların her birinin, resmi olarak imamlığa kadar kolayca yükselebilen ahong (Farsça namazı yöneten anlamına gelen akhund’dan türetilen)olabilen kadınlar tarafından idare edilmesinden kaynaklandığını anlatıyor. Çin’deki Müslümanlar, biri Kuran’dan, diğeri ise yerel Çin geleneklerine dayanan iki ada sahipler.

Michel FERREIRA

Bu makalenin yazımında başvurulan kaynakça temel olarak, Ocak 2012’de vefat eden, Çin Müslüman Dünyası uzmanı, Paris’teki CNRS (Ulusal Bilimsel Araştırma Merkezi) Araştırma Müdiresi Elisabeth Allès’in eserleridir.

Notlar :

[1] Uygurlar çoğunlukla, Doğu Türkistan adıyla da bilinen ve Çin topraklarına 1949 yılında katılan Xinjiang (Sincan) Özerk Bölgesinde yerleşiktirler.Dini pratikleri, her ne kadar bir ılımlı İslam biçimine ait olsa da, Çin Hükümetince çok sıkı bir biçimde denetlenmektedir.

[2] Çin’de 2000 yılında gerçekleştirilen nüfus sayımından alınan sayılar.

[3] Çin’deki tüm dinler, ulusal bir yapı altında örgütlenmişler. Müslümanlar için bu yapı, 1953 yılında kurulan Çin İslam Örgütüdür.

[4] Bu kent, İmparator Qin Shi Huang’ın çömlekten yaptırdığı devasa ordusuyla dünya çapında ün yapmıştır.

[5] Yakın zamana kadar, din bilgisi farsça aktarılıyordu. Kültür Devriminin sona ermesinden sonra, Müslüman Dünyaya karşı gerçekleştirilen yeni açılımla birlikte dini eğitimde Arapça Farsçanın yerini almıştır.

(La Revue de Téhéran Dergisinin Temmuz 2013 tarih ve 92nci sayısında Mireille Ferreira imzasıyla yayınlanan Fransızca yayınlanmıştır)