KOMÜNİST MİLİTAN HENRY ALLEG
Harry Salem ya da Henri Alleg, Fransız Komünist Partisi (FKP) üyesi Fransız ve Cezayir vatandaşı, Alger Républicain gazetesinin eski müdürü ve Cezayir Savaşı sırasında Fransızların gerçekleştirdiği işkenceleri anlatan La Question (Sorgu) kitabının yazarıdır.
Rus-Polonya kökenli bir Musevi ailenin çocuğu olan Alleg, 1939 yılında Paris’ten Cezayir’e gelir ve Cezayir Komünist Partisine kaydolur. 1946 yılında, daha sonra kendisi gibi sıkı bir komünist militan olacak Gilbert Serfaty ile evlenir. 1951’de Alger Républicain gazetesinin müdürü olur.
1955’te gazetenin Cezayir’de yasaklanmasıyla birlikte yeraltına geçer ve L’Humanité gazetesinde yayınlanmak üzere yazılar yazmaya devam eder.
12 Haziran 1957’de, Fransızların 10ncu Paraşütçü Alayının komandolarınca, bir önceki gün işkencede öldürülen arkadaşı Maurice Audin’in evinde ele geçirilir. Bir ay süresince El-Biar’da tutulur ve “gerçeğin serumu” Pentholal’ın kullanıldığı işkenceli sorgulara maruz kalır. İşkencecilerine “sizden korkmuyorum” diye haykırarak direnir.
İşkenceli sorgulardan sonra, bir ay tutulacağı Lodi Garnizonuna (Medea Vilayeti Draa Essamar), oradan da Alger’deki sivil cezaevi Barbaros’a nakledilir. Hapisteyken, gizlice avukatlarına aktardığı notlarla La Question (Sorgu) kitabını yazar (Türkiye’de 1992 yılında Belge yayınları tarafından yayınlanmıştır). Kitapta tutuklu kaldığı dönemi ve Cezayir Savaşı içerisinde yaşadığı acıları anlatır. Eser Fransa’da yayınlanır yayınlanmaz yasaklanır ama el altından, illegal dağıtım yollarıyla 150 000 nüshası dağıtılır.
“Dünyada olmayacak hiç bir iş yok. İşte 1958 yılı ve bugün Cezayir’de halka, sürekli, yöntemli işkence yapılıyor. Bunu her bir kişi, validen köylüsüne kadar herkes gayet iyi biliyor, ama hiç kimse bu konuda konuşamıyor. Arada tek tük zayıf bir ses duyuluyor. Fakat bir önemi yok bunların. Olan biten karşısında Fransa işgal altındaymışçasına suskun kalıyor. Saf değil, iğrenciz. Vicdanımız rahatsız edilmedi. Yönetici beylerimiz bizi çürüten bir bilmezliğin içinde tutarak suç ortaklarına çevirmek istiyorlar. Herkes işkenceleri duydu, tüm çabalara karşın gazetelere bir şeyler sızdı. Tirajı düşük ama dürüst gazeteler tanıkların anlattıklarını yayınladılar, broşürler elden ele dolaşıyor, askerler geri dönüyor ve anlatıyorlar. Ama özellikle bunlar, ahlakın yozlaştırılmasına yarıyor: Çünkü toplumun ormanı içinde her şey yitiyor ya da körleşiyor.”Jean Paul SARTRE
Yakalandıktan üç yıl sonra « ülkenin dış güvenliğini tehdit etmek » ve « yasaklanmış bir örgütü yeniden toparlama girişiminde » bulunmak suçlamalarıyla toplam 10 yıl hapse mahkum olur. Fransa’ya nakledilerek Rennes hapishanesine kapatılır. Hastaneye sevki sırasında firar etmeyi başarır ve komünist militanların yardımıyla Çekoslovakya’ya kaçar.
Evian Mutabakatları ertesinde önce Fransa’ya, oradan da Cezayir’e geri döner ve Alger Républicain gazetesinin kuruluşuna katkıda bulunur. Houari Boumédiène’in askeri darbesiyle birlikte Cezayir’de “istenmeyen kişi” ilan edilir ve 1965 yılında yeniden Fransa’ya yerleşir. Cezayir Düşü kendisine kucak açan ve eski yoldaşlarına kavuşacağı anavatanına 40 yıl sonra geri dönmesini sağlar.
Alleg, 1990’larda revizyonist yönetimlerin çöküşüyle birlikte birden kalabalıklaşan anti-komünist cepheye kolaycılığa kaçarak katılmamış ve eşitlik ve komünizm utkusuna olan inancından vazgeçmemiştir. Aksine FKP içerisinde Marksist-Leninist kanat içerisinde eşitlik ve özgürlük mücadelesine hız vermiştir.
Fransa’da Komünist Yeniden Doğuş Cephesi Grubu na katılır. 10 Ekim 1992’de Almanya’da yargılanan eski Demokratik Almanya Cumhuriyeti yöneticisi Honecker’e destek için « Honecker Uluslararası Dayanışma Komitesi » adıyla kurulan ve daha sonra « Sınıf Dayanışması için Uluslararası Komite » adını alan (CISC) grubuna üye olur.
17 Temmuz 2013 tarihinde 92 yaşında vefat eder. Ölümsüzlerin Mezarlığı Père Lachaise’de yapılan cenaze törenine katılan yüzlerce kişi onu son yolculuğuna uğurlar. Törende Cezayir Cumhurbaşkanı Bouteflika’nın ve FKP ulusal sekreteri Pierre Laurent’ın sömürgeciliğe karşı mücadelenin bu büyük militanını selamlayan, minnet ve saygı mesajları okunur. Henri Alleg’in Musevi kökenlerinin altını çizen gazete makalelerine cevaben çocuklarından biri Babasının “cemaatçiliği her zaman mahkum eden enternasyonalist bir militan olduğunun” altını çizer.
--
Henri’mizi, Henri Alleg’i hiç unutmayacağız!
Özgür insan, komünist militan, kardeşliğin yönetmeni, bütünleştirici gazeteci, içimizde sızlayan Fransa ve Cezayir’in sade kahramanı Henri Alleg, mahpus yıllarına, işkenceye, ihanete ve bozgunlara rağmen 70 yıllık siyaset yaşamında ideallerine ve ilkelerine hep sadık kalmasını bildi.
Direnişçi olmaya gelince o yaşamının en zor anlarında dahi direnmesini bildi. İşgal altındaki Cezayir’de yasadışı bir militan olarak, Fransızların korkunç işkenceli sorgularına maruz kaldığında, bağımsız Cezayir’i içten bölen iç tartışmalarda, sosyalist ülkelerin üzerine çöken karşı devrim karabasanı süresince hep direndi.
Sömürgeciliğe karşı yürütülen direnişe ilişkin olarak aynı zamanda hem acı dolu hem de onurlu sayfalar yazan birçok yoldaşı gibi Henri de bir cömertlik, yardımseverlik ve alçakgönüllülük abidesi olmasını bildi.
Kasvetli bir Aralık günü, onun eşliğinde kol kola Père Lachaise mezarlığını gezme onuruna sahip oldum.
Bu fırsatla, bir dede torunuyla konuşur gibi ortak tarihimize ilişkin öykülerin yanı sıra yürüttüğü mücadeleye ilişkin birçok anıyı da bana anlatma olanağı buldu.
Bugün ve yarın, milyonlarca torunu barış, adalet ve mutluluk arayışındaki insanlığın tamamlanmamış eserini sürdürmeye devam edecek.
Teşekkürler Henri, seni hiç unutmayacağız.
Bahar Kimyongür – 22 Temmuz 2013
--
Derlememizi Henri Alleg’in 2006’da aldığı siyasi mahkumiyetinden birkaç gün önce Bahar Kimyongür’e gönderdiği mesajla sonlandıralım.
Bahar Kimyongür’ün dikkatine
« Gelecek 28 Şubat’ta kararını açıklamasını beklediğimiz mahkeme ile ilgili olarak duyduğum utancın ve şaşkınlığın ötesinde bir şey söylemek içimden gelmiyor! Bana, Fransa’da barış ve halkların özgürlüğü taraftarlarının, İnsan Hakları ve yalın ifade özgürlüğü savunucularının, “terörizmle” mücadele teraneleriyle mahkemelere çıkartıldığı Cezayir Savaşı sırasındaki karanlık dönemi anımsatıyor. “Terörizm” dedikleri, bugün Türkiye’de yaşandığı gibi, işledikleri tek suç demokrasi ve gerçek özgürlük gibi yüce değerlere bağlılıklarını ifade etmek, cesaretle yoğun olarak başvurulan işkence ve baskıları teşhir etmek olan kadın ve erkeklere karşı girişilen yasadışı uygulamaları haklı çıkarmaya yarayan bir deyimdir.
Aslında, tüm dünyanın gözüne bu büyük ilkelere bağlılık konusunda mangalda kül bırakmayan bir ülkede ve hatta Avrupa’da, size ve arkadaşlarınıza isnat edilen suç, yasalarla güvence altına alınan aynı ilkelere gerçekten uyulması için verdiğiniz mücadeledir. Sizi yargılayan hakimlerin, adaleti ayaklar altına almayı göze alarak suç işleyeceklerini düşünmeye zorlandığımı itiraf etmeliyim. Böylesi bir karar Belçika’ya, sahip olduğu hakkaniyet, konukseverlik ve hoşgörü geleneklerine aykırı olarak, haksız siyasal gerekçelerle, sonuç olarak yabancı bir polis devletinin işlediği suçların ve ortaçağ uygulamalarının üstünü örtmeye çalıştığı imajını verecektir.
Mahkemenin bu noktaya geleceğine inanmak istemiyorum. Sizi şahsen tanıyan ve cesur mücadelenizde, insan hakları davasını savunan örgütlere üye olanlar, üniversiteliler, Belçikalı ve Fransa ve İtalya gibi diğer ülkelerden seçilmişler arasındaki birçok dostumla birlikte, aksine, mahkemenin sizi serbest bırakacağını ümit etmek istiyorum. Binlerce insan olarak bunu talep ediyoruz ve gerçek adaletin ancak bu şekilde sağlanacağına inanıyoruz.
Değerli dostum, yürüttüğünüz haklı mücadelenize ilişkin en içten dayanışma duygularımı sunarım. »
Henri Alleg
(internette yer alan çeşitli kaynaklardan derlenmiştir).