Skip to main content

Beyin ve koşu

  Beynin içinde bir oksijen sarmalı

Gittikçe artan bir efor testi sırasında gözlenen ve analiz edilen parametreler, araştırmacıların ve toplumun tümünün ilgi odaklarının gelişimi hakkında ayrıntılı fikir sahibi olmamızı sağlıyor. “Eskiden”, hız, kademelerin süreleri, toplam efor süresi gibi testin tüm değişkenleri dikkate alınıyor ve buradan hareketle, oksijen tüketimi ya da hava alışverişi gibi fizyolojik parametrelerin düzeyleri ölçülüyordu.

Günümüzde, bu testin son kısmını en son güçle tamamlamak üzere hızı arttırmak konusunda seçim hakkı sporcuya bırakılmaktadır. Bu yapılırken aynı zamanda nöronların oksijen tüketimi de ölçülüyor. Yapılan gözlemlerde, yüklenme anı konusunda serbest bırakıldığında sporcunun kendisine bir “örgütlenmiş deli gömleği” dayatıldığında olduğundan çok daha geniş bir şekilde bedenini seferber ettiği gözlemlenmiştir. Aynı şekilde bu koşullar altında, beynin oksijenle beslenmesini daha sonra azalmak üzere maksimum düzeye kadar yükselttiği gözlemlenmiştir. Beynin bu oksijen eşiği, kabaca uzun süredir sözünü ettiğimiz anaerobik eşiğe denk gelmektedir.

Önce beyin

Bir yüzyıldır verdiği sadık hizmetten sonra, kas enerjisi yerini performansın ve onun kaçınılmaz sonucu olan yorgunluğun diğer tasarımlarına mı bırakıyor? Farklı iki büyük sorunsalın, kas ve enerjisinin işgal ettiği yeri alacakmış gibi görünüyor. Genetik ve beyin şu anda gündemin başına yerleştiler. İsviçre’nin Zürih kentinde gerçekleştirilen önemli bir araştırma bize bunu kanıtlıyor.

İsviçreli bilim insanları ekibi bisikletçilerden 5 kilometrelik bir performans göstermelerini istediler. Deney öncesinde ve sonrasında sporculara sinirsel uyarım koşulları altında bir efor testi yaptırıldı. Deney placebo konumunda gerçekleştirildi (enjeksiyon yapıldı ama etkisiz bir madde enjekte edildi) ve ardından aktif kaslardan beyne gelen uyarımları azaltma etkisi yaratan bir madde enjekte edildi.

Sonuç

Kaslardan gelen uyarımların hafifletildiği durumda sporcular başlangıçta daha hızlı gidiyor (gücün +%6’sı kadar) ve sonunda daha yavaş bitiriyorlardı (-%11). Sporcuların kasları eforun ilk yarısında daha çok etkindi. Eforun sonunda ise “sinirsel geri dönüşü olmayan” kaslar laktik aside daha çok doymuş durumdaydılar (11yerine 16 mmol/l/dakika) ve kandaki oksijen oranı ise daha azdı (% 94’e karşı %89).

Bu değişimler organizmanın efor başlangıcında, kasların beyinle “diyalogu” engellendiğinde talebin arttığını göstermektedir. Daha da somutlaştırmamız gerekirse, “beyinsel düzenlemenin” yokluğu yarışın başında daha az dikkate ve yarış sonunda daha güçlü bir “lokal düzenlemeye” (kas yorgunluğu) neden oluyor. Gerçek beynin tahmin edemediği ve ona göre önlem geliştiremediği bir anda ortaya çıkıyor ve gittikçe artan bir yorgunluğa neden oluyor (metabolitlerin artışı…).

Bu sonuç vücudumuzun hiyerarşik bir yapıya sahip olduğunu ve hiyerarşinin en tepesinde, tam da omuzlarımızın üste tarafında beynin bulunduğunu bize anımsatıyor. “Vücudun telaffuz ettiği sözcükler üstteki beyin tarafından duyulmamaya başladığında”, beden aşağıda, özellikle de kaslar düzeyinde daha da yüksek sesle konuşmaya başlıyor. Peki ne mi demeye çalışıyor? “Dur, yeter artık. Çok çalıştım artık bırak da dinleneyim”.

Performansa ilişkin çok güncel olarak yürütülen  “her şey kafada bitiyor” ile alternatifi “beyin hiç önemli değil aslında her şey kaslara bağlı” vizyonları tartışmasında, Zürihli bir ekip bize seçim yapmamayı öneriyor. Beyin (ayarlı başlangıç, koşunun yönetimi) ve aynı şekilde kaslar da duruma bir şekilde müdahale ediyor (lokal düzenleme). Hatta beynin müdahalesinin, performans-acı ikilisini en iyi şekilde kullanabilmek için üst bilişsel merkezin uygun hızı öğrenebilmesine bağlı olduğunu dahi düşünmemiz mümkün. Yani nihayet, kaslar ve beyin barışabilecekler.

Aerobik egzersiz beyin hücrelerindeki kaybı sınırlandırıyor

Otuz yaşından yaşamın sonuna kadar, insan beyni kademeli olarak hücrelerini kaybediyor. Buna bağlı olarak da eş zamanlı olarak bilişsel performanslar da azalıyor. Bu nedenle burada devreye giren mekanizmaları tanımlamak beyindeki “gerilemeyi” azaltma ya da tersine çevirme imkanı verecektir.

Araştırmalar aerobik antrenmanın yaşlılarda bilişsel işlevleri ve “beyin sağlığını” geliştirdiğini ortaya koymuştur. Bu araştırmanın amacı, manyetik rezonans (MR) görüntüleri yardımıyla yaşlılarda aerobik düzeyle beyin dokusunun yoğunluğu arasındaki ilişkiyi incelemekti.

Sonuçlar

* Başka araştırmaları da teyit edecek şekilde, elde edilen veriler yaşla birlikte beyin dokularının yoğunluğunun azaldığını göstermektedir (bu azalma alın, parietal ve temporal kortekslerde gözlemlenmektedir).

* Bu kayıplar kişinin kardiyovasküler durumuna göre değişmektedir. Kişi ne kadar iyi bir kardiyovasküler duruma sahipse, beyindeki doku kayıpları o kadar azdır.

Bu tespit, genelde aerobik egzersizin kardiyovasküler alanda yararlı olduğu kanısını beyin alanına da yayıldığını göstermektedir. Dolayısıyla ölçülü fiziksel  etkinliğin yaşlılar üzerinde genel olarak olumlu bir etkisi vardır diyebiliriz.   

(www.volodalen.com sitesinde Fransızca yazılan yazılardan derlenmiştir.)

KAYNAKÇA :      

.Aerobic fitness influences cerebral oxygenation response to maximal exercise in healthy subjects. Oussaidene K, Prieur F, Tagougui S, Abaidia A, Matran R, Mucci P. Respir Physiol Neurobiol. 2015;205:53-60

.Amann M , Proctor LT , Sebranek JJ , Pegelow DF , Dempsey JA . Opioid-mediated muscle afferents inhibit central motor drive and limit peripheral muscle fatigue development in humans. J Physiol. 2009; 587(Pt 1):271-83.

.Aerobic fitness reduces brain tissue loss in aging humans. Colcombe SJ, Erickson KI, Raz N, Webb AG, Cohen NJ, McAuley E, Kramer AF. J Gerontol A Biol Sci Med Sci 2003 ; 58(2) :176-80. Volodalen’de 2003’te yayınlanan makale.