Le Monde’un revizyonizmi küflü peynir tadında
Le Monde gazetesi, son dört yıldır Suriye’deki çatışmalarla ilgili olabilecek en saçma sapan karikatürlere bizleri alıştırdı. Ama geçen 8 Eylül’de, gazeteci Maxime Vaudano, « Suriye’de IŞİD mi, Beşar Esat rejimi mi daha çok insanın ölümüne neden oldu? » başlıklı kitapçığıyla edep sınırlarını zorladı. Kısa ve bilgi fakiri metin, derinlikli bir makaleden daha çok zihinleri bulandırmayı hedefleyen bir propaganda broşürüne benziyor. Le Monde gazetesi, vitrini çekici kılmak ve ona rumuzumsu bir bilimsel derinlik katmak için metni « Camembert » peynirine benzeyen bir grafikle süslüyor. Ardından hipnotize etme yeteneği olan bir sihirli formüle sarılıyor: Suriye’deki kayıpların %80’i hükümet güçlerinin eseri! Ve böylece ortaya konan oyun da tamamlanmış oluyor. Fransız Hükümetinin, müdahale yanlısı solun ve NATO yanlısı analistlerin koro halinde saf dezenformasyon masalından ibaret olan aynı reklam sloganını tekrarlaması için bu kadarı yeterli zaten. Açıklayalım.
RSDH (Réseau Syrien des Droits de l’Homme) Suriye İnsan Hakları Örgütü), dezenformasyon yaptığını kabul eden bir STK
« Le Monde »‘un uyanık gazetecisi, uydurmalarla dolu kağıt parçasını bize yutturabilmek için sözüm ona « Suriye’nin Dostları » (ABD, Kanada, Körfez petromonarşileri, Fransa, İngiltere, Türkiye) tarafından mali olarak desteklenen Suriye Ulusal Koalisyonunun yan kuruluşu Suriye İnsan Hakları Örgütünün (RSDH) verilerini temel alıyor. Egemen medyalar tarafından güvenilir bir kaynak olarak kabul edilmesine rağmen OSDH (Observatoire Syrien des Droits de l’Homme ) Suriye İnsan Hakları Gözlemevi yerine RSDH’yi referans alma tercihi çok da masum sayılamaz.
Propagandacı Ignace Leverrier ölmeden önce (geçen 21 Ağustos’ta vefat etti), Esat ile suç ortaklığı yapmakla suçladığı OSDH’ye karşı bir propaganda kitapçığı kaleme aldığından beri, Suriye’de savaşın en ateşli taraftarı gazeteciler bu örgüte kuşkuyla yaklaşıyorlar. (1) OSDH’ye yüklenmek için, Le Monde’un müteveffa akıl hocası ve yalancısı Ignace Leverrier, kaynak belirtmeden « Suriyeli muhaliflerden » aldığı bilgilere dayanıyor. Ona göre, OSDH Müdürünün güvenilebilirliğine gölge düşüren kanıtlardan biri, sözüm ona Alevi kökenli olmasıdır. Leverrier her ne kadar çoğulcu ve demokratik bir Suriye’yi savunuyor gibi görünse de, gerçek adı Usama Ali Süleyman olan Rami Abdülrahman’ın Alevi kimliğini bir « kötü niyet » göstergesi olarak değerlendirebiliyor.
Halbuki, genel olarak savaş bağlamında etkinlik gösteren bütün STK’larından gelen bilgileri sık eleyip ince dokumamız gerekiyorsa da, RSDH’ye oranla OSDH’nin yayınladığı sayıların görece olarak daha güvenilir olduğunu söylememiz gerekir çünkü en azından çok sayıda Esat yanlısı asker ve sivil kayıplara yer verme dürüstlüğünü göstermektedirler.
Başkanları Fadıl Abdülgani’nin bizzat itiraf ettiği gibi, RSDH, hükümet yanlısı kurbanları hesaba dahi katmamaktadır. « Jihad Academy » (2) adlı Suriye karşıtı propaganda kitapçığının yazarı Nicolas Hénin, « RSDH’nin Başkanı rejim saflarındaki kayıplara ilişkin çok az bilgi toplayabildiğini kabul etmektedir » diyerek durumu teyit etmektedir.
Dolayısıyla, bilgi eksikliği gibi bir gerekçeyle Esat yanlısı binlerce kurbanı tek kalemle sildiği için, Le Monde « gazetesi » tarafından yayınlanan peynir biçimindeki grafik düpedüz sahtekarlıktır. Tam bir kapkaç hamlesidir.
Özetlememiz gerekirse: Le Monde ve Libération, tamamen muhaliflerin kayıp sayılarından oluşan muhalifler tarafından iletilen sayılarla büyük başlıklar atmaktan kaçınmamaktadır. Ve bunu da birileri bizlere nesnellik dersleri vermek için kullanmaktadır. Le Monde’un pis kokulu meşhur Camembert peynirini yayınladığı gün, ahlakçı sol mal bulmuş mağribi gibi konunun üstüne atılıyor ve bizlere Esat’a karşı çıkmak ya da IŞİD ile eş zamanlı olarak Esat’ı da mahkum edilmesi gerektiğini bizlere hatırlatmaya kalkışıyor. Neden mi? El Kaide’nin Suriye kolu El Nüsra Cephesi’nin Şam’ı fethetmesine imkan vermek için…
Esat’ın varil bombalarına karşı yürütülen propaganda, Suriye’ye karşı yürütülen savaşın silahıdır
Savaş doğası gereği öldürüyor ve Suriye’de savaş daha çok masumların ölümüne neden oluyor.
Dolayısıyla Suriye’deki savaş diğer tüm savaşlar gibi kirli bir savaştır.
Savaşan taraflar halkın içinde yerleşik olduklarından, cephe hattının iki tarafında da karşılıklı hasarlar çok fazladır.
Bu karmaşık kirli savaşta, Suriye Ordusu cihatçılara karşı varil bombası gibi el yapımı ve çok etkili bir silah kullanmayı tercih etti.
Yer altı tünellerine karşılı etkili olan bu silah iki yanı keskin bir bıçak gibidir. Tehlikeli teröristleri öldürürken, aynı zamanda ayrım gözetmeden yetişkin ve çocuk silahsız sivillerin de ölümüne neden olmaktadır.
Cihatçılar kendi cephelerinden, tüneller içerisinde patlayıcılar patlatmadıklarında, Esat yanlısı mahalleleri füzelerle, havan toplarıyla ve « cehennem topları » adı verilen düzeneklerle fırlattıkları patlayıcı dolu gaz tüpleriyle bombalıyorlar. Daha da kötüsü, kalabalıklara rastgele ateş açan keskin nişancılarla yaşamı felce uğratıyorlar.
Endüstriyel boyutta işlenen bu suçlar batılı medyaların çok fazla ilgisini çekmiyor gibi görünüyor.
Halbuki, savaşın başından beri Halep’in batısında ya da Nubbol ve Zahra gibi Şii yerleşim bölgelerinde, Şam’ın çevresinde, Deraa ya da Hasekiye’de, Humus ve Hama’nın hükümet yanlısı köylerinde, İdlib’in Fua ve Kefraya Şii yerleşimlerinde, Bab Tuma Hıristiyan mahallesinde ya da Jaramana gibi Dürzi bölgelerinde, İslamcı isyancıların ateşi altında binlerce sivil katledildi.
Medyalarımız, intihar saldırılarına, tuzaklı araçlarla yapılan saldırılara, sivillerin pusuya düşürülmesine ya da kitlesel infazlara karşı nedense pek öfkelenmiş gibi görünmüyor.
Sadece Suriye Ordusunun (ve çok daha az bir oranla IŞİD’in) işlediği cinayetler ilgilerini çekiyor.
Şimdi biraz da Esat’ın varil bombalarıyla ilgili olarak RSDH’nin bize neler söylediğine bir göz atalım.
2014 Ağustos ayı içerisinde silahlı grupların kontrolü altındaki bölgelere 1591 varil bombasının atıldığı belirtiliyor. Bu varil bombalarının toplam 115 kişinin ölümüne neden olduğu söyleniyor (3).
Eğer 1591 varil, toplam 115 kişinin ölümüne neden olmuşsa bu tek bir kişiyi öldürmek için Esat’ın kabaca 14 varile ihtiyacı olduğu anlamına gelmektedir. Tam bir hesapla 13,8 varil.
Tabi ki, bu varil bombalarının yol açtığı insan kayıplarına üzülüyoruz ve Suriye Ordusunun bu tür silahlar kullanmaktan vazgeçmesini canı gönülden biz de istiyoruz.
Bunun için cihatçıların hükümete yakın mahalleleri bombalamaktan vazgeçmesi gerekiyor.
Ancak hükümet güçlerinin denetimindeki sivil bölgelere yapılan atışlar ne yazık ki her geçen gün daha da artıyor.
Üstelik hiçbir batılı STK Esat karşıtı grupların silahlarını bırakması için çaba göstermiyor.
Varil bombalarının ya da savaş uçaklarının kullanımının yasaklanmasının tek başına akan kanı durdurmayacağı aşikardır.
Aksine çok güç dengelerini tersine döndürecektir.
Özellikle de hükümet yanlısı yurttaşlara karşı daha çok suç işlemesi için Esat karşıtı gruplara fırsat sunacaktır.
İnsanlar bir kez savaşmaya kararlı olduktan sonra basit bir kaşık bile kolaylıkla silaha dönüşebilir.
Dolayısıyla barışa ulaşmak için savaşın araçlarına değil savaşı doğuran nedenler üzerine yoğunlaşmak gerekir. Tabi eğer asıl amaç buysa.
Özellikle RSDH’ye göre var olan tek seçenek Esat’ın teslim olmasıdır.
Başka bir deyişle, dünyadaki bütün devletlerin terörizmle mücadele etme hakkı vardır; Esat rejimi hariç.
Bu tavır, kelimesi kelimesine Londra, Paris, Washington, Ankara, Doha ve Riyad’ın resmi bakış açısıyla örtüşmektedir.
Ve bütün bunlara karşın RSDH utanmadan « hükümet dışı » sivil toplum kuruluşu olduğunu iddia etmektedir.
Suriye Ordusu sadece bir yılda 20.000 ve 2000 gün süren savaş süresince ise toplamda 94.000’ten fazla kayıp verdi
Hükümet güçleri tarafında ölen asker ve silahlı sivillerin sayısını tam olarak belirleyebilmek zordur.
Bunun asıl nedeni, Suriye Ordusunun, savaş halinde olan tüm ordular gibi birliklerinin moralini bozmamak için kayıplarını gizliyor olmasıdır.
Askeri kayıplar konusundaki bilgisizliğimiz, aynı zamanda bizim medya ve hükümetlerimizin siyasal açıdan zararlı olacak bir gerçekliğe fazla ilgi duymuyor olmasından kaynaklanmaktadır.
Dahası basınımız « Esat’ın oyununa gelmemek için » çoğu zaman hükümet yanlısı kayıplardan söz etmekten kaçınmaktadır.
Medyalarımız bir kesime sansür uygulayarak, bir tarafta çok iyi iyilerin, diğer tarafta ise çok kötü kötülerin olduğu, Walt Disney’e parmak ısırtacak bir savaş senaryosu üretmektedirler.
« Ilımlı » olarak adlandırılan isyancıların hükümet yanlısı Suriyeli güçlere ve Suriyeli sivillere karşı işlediği suçlar ise radar ekranından tamamen kaybolmuş görünmektedir.
Durum böyle olunca, hükümet tarafındaki insan kayıplarına ilişkin olabildiğince eksiksiz bir bilanço elde edebilmek için, kaçınılmaz olarak OSDH kaynaklı bilgileri ve cihatçı propagandayı çakıştırmak zorundayız.
Araştırmalarımız sonucunda çatışmaların başlangıcından beri hükümet yanlısı güçlerin (sivil ve asker) çok kayıp verdiğini tespit edebiliyoruz.
Örneğin, askeri mevzileri (kavşak noktaları, stratejik tepe, garnizonlar, arama noktaları…) saldırıya uğradığında ordu personel kaybediyor. En iyi hallerde ordu, yoğun kayıplar verme pahasına da olsa bu mevzileri karşı saldırılar düzenleyerek geri alabiliyor.
Hala aydınlatılamayan nedenlerle, Le Monde’daki makalede anılan RSDH tarafından yayınlanan insan kaybına ilişkin bilanço sadece bir yıllık bir süreci, Ağustos 2014’ten Ağustos 2015’e kadar olan dönemi kapsamaktadır.
Savaşa ilişkin bu zaman dizini yanlış bir seçimdir, çünkü raporu yayınlayanların niyetinin aksine son bir yılda görülmemiş kayıplar veren Suriye hükümetini haklı çıkarmaktadır.
Gerçekten de Ağustos 2014 ila Ağustos 2015 arasında IŞİD, Ahrar El Şam, Nusra Cephesi ya da ÖSO taraftarı İslam Ordusunun saldırıları sonucunda 20.000’den fazla Esat yanlısı yaşamını yitirmiştir.
4 yıl süren savaş boyunca, 2014’ün Ağustos ayı Esat yanlılarının en çok kayıp verdiği aydır.
Sadece 2014 yazı bile Suriye Hükümeti için acıyla doludur. Temmuz sonunda, IŞİD’in saldırısı sonucunda, Humus’taki El Şaar gaz sahasında 500’den fazla hükümet yanlısı can verdi. Çatışmalarda ölen ya da cihatçı grup tarafından infaz edilen 500’den fazla insan arasında mühendisler, gaz sahasındaki şirket çalışanları, güvenlik personeli, askerler ve Ulusal Savunma Güçlerine (NDF) üye gönüllüler bulunmaktaydı.
RSDH tarafından özellikle seçilen dönemi, sadece Uluslararası Af Örgütü, HRW, Reuters ya da AFP bültenlerini esas alarak incelememiz bile, Le Monde’un çarşaf gibi yayınladığı Camembert peynirinin tamamen fantezi olduğunu anlamamıza yetecektir.
Daha iyi anlayabilmek için, « hükümet yanlısı » olarak tabir edilen sivil ve askerlere karşı işlenen bazı suçları yakından gözlemleyelim.
4 Ağustos 2014’te IŞİD Mzeiraa’daki İsmaili azınlığa üye on bir kişiyi katleder. Çocuklar da dahil aynı aileden yedi kardeşin tümü infaz edilir.
Yine 2014 Ağustos’unda, IŞİD, Deyr-ez Zor’daki Granij, Ebu Hamam ve Kaşkiye köylerinde Esat yanlısı Şaytat aşiretine mensup 700’dan fazla kişiyi katleder.
2014 Ağustos’u, Rakka’da 480’e yakın askerin çatışmalarda öldürüldüğü ya da infaz edildiği aydır. IŞİD, Rakka kırsalında konuşlu üç askeri üs olan 17nci Tümeni, 93ncü Alay ve Tabkah Üssünü tek tek ele geçirir. Esir alınan tüm askerler infaz edilir.
RSDH’nin geçen yıl boyunca raporlarında sansürlediği ya da küçümsediği başka olayları daha sıralayalım: (5)
Eylül 2014: Hama kırsalında, Mharda Köyüne karşı roket atışı sonucunda birçok asker ve sivil öldürülür. Kuneytra cephesinde El Nusra Cephesi ve Güney Cephesi bileşeni müttefiklerinin saldırısı sonucunda onlarca asker öldürülür.
Ekim 2014: Teröristler Humus’ta çoğunluğu Alevi olan Akrama mahallesindeki bir okula saldırırlar. 49 çocuk öldürülür. Yaralı öğrencilerin bir bölümü patlamadan birkaç gün sonra yaşamını yitirir. Aynı zamanda, Deraa kırsalında El Harra’da onlarca asker El Nusra Cephesi tarafından öldürülür.
26 Ekim 2014: Halep’teki Yeni Suryan Mahallesindeki El Kemal Okuluna karşı « cehennem topuyla » terörist saldırı düzenlenir: en az 2 ölü, 26 yaralı.
27 Ekim 2014: Halep Hamdaniye’de El Kemal Okuluna karşı « cehennem topuyla » düzenlenen saldırıda 4 çocuk ölür.
28 Ekim 2014: IŞİD Humus’un doğusundaki El Şaar gaz sahasına bir kez daha saldırır. Aralarında mühendis, görevli ve bekçilerin bulunduğu 60’a yakın sivil ve asker hükümet yanlısı öldürülür.
6 Kasım 2014: El Nüsra Cephesi önderliğindeki 2000 cihatçı Deraa’daki 52nci alayı ele geçirir. 20’den fazla asker ölür.
9 Kasım 2014: Şam’ın kuzeyinde 5 mühendis (4’ü Suriyeli ve biri İranlı) infaz edilir.
Aralık 2014: Deyr-ez Zor’da IŞİD’in hükümet yanlısı mevzilere karşı düzenlediği saldırıda Suriye Ordusu 52 kayıp verir.
14 Aralık 2014: Teröristler Idlib’teki Vadi Deif ve Hamdiye adlı iki üssü ele geçirirler. İki askeri üssün alınması öncesinde ele geçirilen 13 kontrol noktasında ise en az 31 asker öldürülür.
31 Aralık 2014: Halep’in Şahba Mahallesinde El Endülüs Hastanesine karşı terörist saldırı. En az iki sivil öldürülür.
1 Ocak 2015: Halep’te hükümet taraftarı Şehitler Mahallesine (El Şuheda) bir terörist grup tarafından 4 adet roket fırlatılır:13 ölü, 18 yaralı.
Ocak 2015: El Kaide’nin denetimindeki Fetih Ordusu, ülkenin merkezinde Hama’da hükümet kontrolündeki köyleri yağmalar. Saklabiye, Curin, Salhab ya da Maharda’da öldürülen sivil ve asker sayısı tam olarak bilinmemektedir. Onlarca insanın öldüğü tahmin edilmektedir.
Şubat 2015: Hizbullah destekli Suriye Ordusu, Ratyan Köyü ve El Mallah çiftliklerinden hareketle Halep’in Kuzey Doğusundaki Nubbol ve Zahra Şii yerleşimlerinin çevresindeki kuşatmayı delmeyi dener. Saldırı başarısız olur. 134 hükümet askeri öldürülür.
31 Mart: IŞİD Hama’daki Macube (Müslüman ve Hıristiyanların barış içinde bir arada yaşadığı) köyüne karşı saldırı düzenler. Aralarında kadın ve çocukların yer aldığı 30’dan fazla kişi kurşuna dizilir, yakılır ya da başları kesilir.
2015 Mart ve Ağustos ayları arasında Kuzey-Batı cephesinde (Cisr el Şugur, Mastumah, Eriha ve İdlib ve Gab ovasında) Fetih Ordusunun saldırısı karşısında Suriye Ordusu 900’den fazla kayıp verir.
25 Nisan 2015’te, İdlib kırsalındaki Alevi İştebrak Köyüne Fetih Ordusunun düzenlediği saldırıda aralarında küçük çocukların da bulunduğu sayıları 36 ila 137 arasında kişiyi katledilir.
OSDH’nin 24 Mayıs 2015’te yayınladığı bir rapora göre, 22 Nisan ve 23 Mayıs tarihleri arasında Cisr El Şugur ve çevresinde, aralarında 90 subay, 11 general, 11 albay, 3 yarbay, 10 binbaşı, 25 yüzbaşı ve 29 teğmenin bulunduğu 261 Esat yanlısı asker ve milis öldürülür.
13 Mayıs 2015’te, Sukna yerleşiminden (Humus kırsalı) harekete geçen IŞİD Palmira savaşını başlatır. IŞİD saldırısını Karyatayn ve Cazal gaz sahalarına kadar genişletir. Burada da, hükümet güçleri bine yakın kayıp verir. İnançları nedeniyle ya da « rejimle işbirliği yaptıkları » gerekçesiyle infaz edilen siviller bu sayıya dahil değildir.
300 hükümet taraftarı esir alınmış ya da kayıp ilan edilmiştir.
11 Haziran 2015’te El Kaide, İdlib’te Kalb Lavzah köyünde 23 Dürzi’yi katleder.
2015 yazı boyunca, Deraa ve Kuneytra’da Güney Cephesine mensup cihatçılar tarafından onlarca hükümet yanlısı asker ve milis öldürülür.
23 Ağustos 2015’te, cihatçılar Adra Hapisanesi mahallesini bombalarlar ve 10 yurttaşın ölümüne neden olurlar.
9 Eylül 2015’te El Kaide önderliğindeki cihatçı koalisyonu, Ebu Duhur askeri üssünün alınışı sırasında 200’e yakın asker katledilir.
Aslında, Şubat 2015’ten beri Suriye Ordusu savunma konumundadır. Savunması olanaksız ve ücra yerlerdeki hedeflere karşı, insan kaybına yol açma olasılığı olan ve gereksiz yerlere kara saldırısı yürütmekten kaçınmaktadır (6). Düşmanın yorulması ve teslim olması umuduyla darbeleri karşılamak, saldırıları geri püskürtmekle yetinmektedir. Her zaman daha iyi silahlanmış ve daha deneyimli olan 120.000 terörist karşısındaki bu geri çekilme stratejisi, sürekli insan ve toprak kaybeden Suriye Hükümetine pahallıya mal olmaktadır.
OSDH’ye göre, 2000 gün süren savaş boyunca bugüne kadar 94.000’den fazla asker, Esat yanlısı milis ve yabancı gönüllü (Lübnanlı, Filistinli, Iraklı ya da Afgan) yaşamını yitirdi. Bu da savaşta verilen toplam kayıp sayısının (250.000 ölü) üçte birinden fazlasına karşılık geliyor.
Bu ürkütücü sayı Roubaix kentinin toplam nüfusu kadardır.
Görüldüğü gibi Suriye sorununa ilişkin gerçekler, sahibinin sesi RSDH ve Fransız medyalarının servis ettiği siyah beyaz söylemden çok ama çok daha farklıdır.
BAHAR KİMYONGÜR
Notlar
(1) « Suriye’ye bakış » blogunda OSDH Müdürü Rami Abdülrahman’ın kaybolan güvenilirliği, 19 Ağustos 2014.
(2) Nicolas Hénin, Jihad Academy, Fayard Yayınları, 2015, sayfa 110.
(3) RSDH’in varil bombalarının kullanımına ilişkin kampanya videosuna https://www.youtube.com/watch?v=cNjmkzKWaTo linkinden ulaşılabilir.
(4) Graneydj, Ebu Hamam ve El Kaşkayi’de Şaytat Aşiretine mensup 700 kişinin katledilmesi için http://www.lepoint.fr/monde/syrie-l-ei-a-tue-plus-de-700-membres-d-une-tribu-en-2-semaines-16-08-2014-1854336_24.php
(5) Bu tam bir liste değildir. Şam, Haseke, Suveyda ya da Lazkiye’deki sivil ya da asker kayıpları içermemektedir.
(6) Halen Suriye Ordusunun yürüttüğü tek etkili saldırı, Şam’ın batısında Zabadani’deki cihatçı karargahına karşı girişilen saldırıdır. Saldırıya Ulusal Savunma Güçleri (NDF), Lübnan Hizbullahı ve Filistinli milisler destek vermektedir.
(Investig’Action www.michelcollon.info sitesinde 17.09.2015 tarihinde Bahar KİMYONGÜR imzasıyla yazılan Fransızca yazıdan Türkçeleştirilmiştir.)