Paris Komünü ve Alger
Gustave Flourens, 1865 yılından itibaren demokrasi yanlısı fikirleri geliştirmek üzere Girit’e gitmeye başlar. Gustave, Türk Hükümetinin kısa bir süre yasaklayacağı Etoile d’Orient gazetesinin kurucusudur.
1870 burjuvazisi için, « kızıl hayaletin » bizzat dirilmesi anlamına geliyordu ve durmaksızın onun saldırısına maruz kalıyordu. Blankist eğilimli Flourens, Jenny Marx tarafından şu sözlerle hayranlıkla karşılanmıştır: « Gustave Flourens çok saygın bir kişiliğe sahip; hassas ve coşkulu yüreğini ezilenlerin, yoksulların ve muhtaçların davasına adamış; asil yüreği bütün uluslar, bütün kabileler için atıyordu. »
Coğrafyacı Elisée Reclus’nün de dikkatini çekmişti: « Sandığımız gibi her zaman uyumayan ama düş kuran hareketsiz Doğu’yu canlandırmak istiyordu. »
Victor Hugo 1870 yılında, John Brown’un darağacı önünde, daha sonra genç Louise Michel’i da etkileyecek olan, Küba’nın keşfine çıkan sömürgecilere karşı “Siyahların Yemini” başlıklı bir şiir yazacaktır.
Les Lettres Républicaines gazetesinde, Louis Napoléon Bonaparte rejimini ağır bir şekilde mahkum eden, özellikle de 1868 ila 1869 yılları arasında Cezayir emekçi sınıflarına çektirdiklerini konu alan yazılar yayınlandı. Aynı gazete o dönem sömürgecilerin Cezayir Valisi Mac Mahon’u ve onun « her türlü haklara sahip yurttaş adacıklarına » dönüştürülmek üzere küçük kolonlara araziler hibe etme iradesini de hedef alıyordu.
Cezayir’deki Fransız birlikleri tarafından özellikle de Kabili bölgesinde yapılan baskınları yine buradan öğreniyoruz.
Komün döneminde daha sonra Paris Meydanının askeri sorumlusu haline gelecek sipahi Eugène Razoua’nın beyanları dikkatimizi çekiyor. Gazetede şunları yazıyordu: « Cezayir’imiz öylesine güçlü bir yaşam kudretine sahiptir ki, ister insan ister eşya olsun her türlü engel karşısında dimdik ayakta durmasını bilir ».
Delescluze bıraktığı yerden devam ediyor: « Bize Arap ırkının Fransız geleneklerine ve yasalarına karşı direnç gösterdiği söylenecektir. Bu gerekçe bizi etkilemeyecektir: bizim için hiçbir şey, gerekçelerini ortadan kaldırarak bu karşıtlığı sona erdirmek kadar basit olamaz; Fransızların oluşturduğu geniş aileye girerken Araplara koşullar dayatılmaya görsün ve Cezayir çok yakın zamanda siyasal, entelektüel ve ahlaki ilerlemeleri gibi refahlarını engelleyen son engellerin de ortadan kalktığını görecektir. »
Komünarların sorumlularının yaptıkları açıklamalar arasında Jean Bruhat’ınki dikkat çekmektedir: « Ama bu adamlar XVIIInci yüzyılda gelişen geleneklere dayanan açıklamalarla idare ediyorlardı. »
Devrini tamamlamış bir tarihi geçmişi bugünden hareketle incelediğimizde birçok çelişki bulabiliriz. Komün döneminde elde silah Ulusal Muhafız birliğinde çarpışan Elysée Reclus’nün Cezayir’e dair farklı olumlu görüşleri vardı; şunları söylüyordu:
« Fetheden ulusun fethini daim kılmak için çok çaba sarf etmesi; yıllık ek harcama bütçesini delmenin yanı sıra paradan daha değerli hazinesini yani insanları kurban etmesi gerekiyordu. Cezayir’de yaşanan olayların Fransa tarihinde yankı yaratmaması imkansızdı.» Cezayir’deki Müslüman halklarının yaşamını büyük sempatiyle tanımlıyor ve Fransız sömürgecilerin vahşetine işaret ediyordu: « Şimdi hala birçok adaletsizlik yaşanmakta ve galipler zayıflar karşısında güçlerini her zaman kötüye kullanmaktadırlar. » Diğer yandan Reclus gelecekteki Fransız Afrika’sından başka, bir şekilde Cezayir’in bağımsızlığını öngörmüyordu.
Fransız hakimiyeti bir emrivakidi ve her ne kadar çoğunlukla tersi tekrarlanmış olsa da, Cezayir’in Fransız topraklarına katılması tarihi bir olgudur. Sömürgeci siyasetin vahşi yöntemlerine karşı ortaya çıkan ve cılız kalan tek tük müdahalelere karşın, Fransız sosyalist devrimci hareketi, Friedrich Engels’in Fransız sömürgecileri ağır bir şekilde mahkum eden yargısına yaklaşmayı ne yazık ki başaramadı: « Cezayir’in Fransızlar tarafından ilk kez işgal edilmesinden beri ve bugüne kadar, bu zavallı ülke arkası gelmeyen katliamlara, talanlara ve şiddet uygulamalarına sahne oldu. »
Özgürlüğüne düşkün olan ve Fransız hakimiyetine karşı duydukları kini yaşamlarından daha üstün gören Kabil kabileleri korkunç yöntemlerle, mallarının ve meskenlerinin ateşe verildiği, hasatlarının ayaklar altında çiğnendiği baskınlarla ezilmişlerdir. Hayatta kalabilen zavallı insanlar ya katledildiler ya da her türlü şiddete maruz bırakıldılar.
1830 yılında işgal edilmesinden beri, Cezayir’e çok sayıda spekülatör ayak bastı ve bunların sayıları sürekli olarak arttı.
1866 yılında 265 070 yerli nüfusa karşı 22 600 göçmen nüfustan söz ediliyordu.
1870’te Birinci Enternasyonalin, güney Fransa Ligi sorumlusu André Bastelica’nın yönetimindeki bir seksiyonu Başkent Alger’de görev yürütüyor ve özellikle başkentteki işçi sınıfının desteğiyle ayakta kalıyordu.
Komünün etkisi
4 Eylül’ü 5 Eylül 1870’e bağlayan gece Paris’te devrimin ilanı, başkent Alger’de İkinci İmparatorluğa karşı devrimci gösterilerin düzenlenmesine neden oldu. İşsizler, küçük burjuva unsurlar ve Fransız göçmenler devrime katıldılar. Şehirde devrimci komiteler oluşturuldu.
Ardından Cezayir’in birçok kentinde Demokratik Kulüpler ortaya çıktı. Prudhoncular, Furyeristler ve yeni jakobencilerden oluşan, yönetimini küçük-burjuvaların yerine getirdiği bir cumhuriyetçi dernek kuruldu. Fransız milliyetçiliğinin etkisinden kurtulamadıklarından, bunlar yerli halka yönelik olumsuz bir tutum takındılar ki bu da yerlilerin bağımsızlıkları lehinde inisiyatif almalarını yasaklayan çelişkili hareketlere neden oldu (Prudhoncular bağımsızlık özlemini tamamen yok sayıyorlardı).
24 Ekim 1870 tarihinde Fransız Hükümeti General Chanzy’yi Cezayir’in sivil valisi olarak atadı. Fransız unsurlarının yanı sıra çok sayıda Arap’ın da katıldığı bir gösteri sonrasında görevinin başına geçmesi engellendi. Hükümet Sarayını ele geçirdiler ve Fransız delegasyonunu Alger açıklarında demirlemiş bir gemiye sığınmak zorunda bıraktılar.
2 Eylül 1870’te, Sedan’ın düşmesi sonrasında, özellikle Alger, Orléansville (şimdiki Chlef şehri) ve Oran gibi önemli kentlerde Hükümetin istifası talepli büyük bir devrimci hareket oluştu.
Mart 1871’de yeni oluşturulan Paris Komünü Cezayir’de bir isyana neden oldu. Kabili bölgesi topyekun ayaklandı ve askeri birliklerin boşalttığı Başkent Alger’yi tehdit etmeye başladı. Yeni vali Amiral De Gueydon’un isyanı yatıştırması birkaç hafta sürdü.
Ancak daha sonra Cezayir Ulusal Hareketi / MNA’nın (daha sonra da FLN / Ulusal Kurtuluş Cephesi) nüvesini oluşturacak Kuzey-Afrika Yıldızının oluşturulmasıyla birlikte bağımsızlık mücadelesinin yolu bir kez çizilmişti artık.
Ve bundan tam 90 yıl sonra Cezayir kaçınılmaz olarak bağımsızlığına kavuşacaktı.
GILBERT BERTOLINI
(http://www.commune1871.org/ sitesinde 13 Nisan 2012 tarihinde Gilbert BERTOLINI imzasıyla yayınlanan Fransızca yazıdan Türkçeleştirilmiştir http://www.commune1871.org/?La-Commune-de-Paris-et-l-Algerie )