Oligarşi ve medyaların Yenidili (I.Bölüm)
Yorum : Yenidil, halktan çok önemli bir şey elde edilmesi imkanı sunar: Rıza. Bu dil, iyiliksever, cömert ve hayırsever değerler adına en ağır kötülüklerin yapılmasına olanak vermektedir. Sorunsal çok basittir: Şiddete başvurmadan ve zorlamadan halka reddetme eğiliminde olduğu bir şeyi nasıl kabul ettirebiliriz? Bir uzlaşma ve rızayı nasıl sağlayabiliriz? Örneğin, her türlü olumsuz çağrışımdan arındırmak için özü itibariyle kötü olan bir şeyi yeniden adlandırarak işe başlar, ardından da ona evrensel olarak olumlu olarak kabul edilen bir dizi nitelemede bulunuruz. Böylece adalet, doğruluk ve özgürlük kavramları, otoritenin görünen yüzünün söylemlerinde değişmeksizin yerini alır. Adalet, doğruluk ve özgürlükten söz eden konuşmacıya karşı çıkarsak, ne yazık ki çok yaygın olan basit bir bilişsel eğilimle, madrabazın (çünkü söz konusu olan budur) çığırtkanlığını yaptığı değerlere de karşı çıktığımız değerlendirilecektir.
Ve samimi olmamız gerekirse, kimse de gerçekten böyle olmasını istemez. Dolayısıyla da sonuç olarak ahlaki kaygılarla, işittiğimiz sözcüklerin yeni anlamını kabul ediyoruz.
Ve sonuç olarak, yeniden adlandırılan korkunç şeylere arka çıkarak ve bir anlamda kabullenerek, biz de bir açıdan dolaylı olarak bütün bu kötülüklerden sorumlu hale gelmiyor muyuz? (scott.net)
--
« Yenidil» deyimi, George Orwell’in 1984 (*) (1949) adlı kitabında karşımıza çıkıyor.
« Newspeak», 1984 romanında anılan Oceania adlı hayali ülkenin totaliter sisteminin önemli bileşenlerinden biridir. Sistem aşağıdaki ilkelere dayanır:
-Halkın yaygın bir şekilde gözetimi (Snowden’in ifşaatları);
-Sizi izleyen ve kapatılamayan televizyon (tele-ekran = internet mi?);
-Gerçeklik Bakanlığı (Partinin çizgisine göre, sürekli olarak geçmişin yeniden yazımını üstlenen);
-Aşkın yasaklanması, zira eşitliğin aksine tercihin kendisi, bir suçtur.
Newspeak, insanların « düşünceye karşı suç » işlemelerini önlemeye yöneliktir: bu dil içerisinde, insanların partinin çizgisiyle çelişebilecek düşünceleri kavramsallaştırmalarını önlemek üzere, bazı sözcükler gönüllü olarak ortadan kaldırılmıştır. Newspeak, Océania’nın korkunç zulmünü pozitif terimler kullanarak tanımlar (« özgürlük, köleliktir ») ve aynı zamanda partinin düşman olarak belirlediklerini şeytanlaştırmaya da yarar (« nefretin çeyrek saati »).
Bugün Orwell’in öngörüsü Batılı ülkelerde gerçeğe dönüşmüştür.
Biz de, medyaların her yerde hazır ve nazır olduğu (kamusal alanlarda gittikçe daha çok televizyon bulunuyor ve her birimiz günde ortalama 3 saatimizden fazlasını [yani uyku ve iş haricindeki müsait zamanımızın %38’ini] televizyon karşısında geçiriyoruz; 2003 yılında 4 ila 14 yaş arasındaki çocuklar, ortalama 2 saat 18 dakikalarını televizyon karşısında geçiriyorlardı) yaygın bir gözetim rejimi altında yaşıyoruz. Aynı şekilde propaganda da her yerde karşımıza çıkıyor:
- Reklam propagandası, zira reklam, propagandanın aslıdır (bkz Edwards Bernays, Propaganda, 1928; Bernays Freud’ün yeğenlerinden ve Amerikan reklam dünyasının babalarından biriydi). Reklam, Kapitalist Sistem içerisinde iki işlev üstlenir:
*Sürekli olarak alışveriş bağımlılığını kışkırtmak;
*Sınıf bilincini yok etmek, bireyselleşmeyi geliştirmek (ve tüketimi, kapitalizmin yol açtığı tüm toplumsal sıkıntılara çareymiş gibi sunmak).
- İdeolojik Propaganda: Bugün Batı’daki egemen liberal/özgürlükçü/kozmopolit ideolojinin hizmetinde (Sistem her ne kadar siyasal ideolojiler devrinin kapandığını öne sürse de, bu nedense sadece Batı’da böyledir).
Yenidil oligarşinin ve özellikle de medyaların dilidir. Burada ideolojik bir dil söz konusudur çünkü Batının Oligarşik Sisteminin ideolojisini dile getirmektedir.
Gerçeğin inkarı ve sihirli efsunlama
Yenidil’in öğretisel temelleri Michel Foucault’dadır; daha sonra ABD’de ırksal azınlıkların koşullarının geliştirilmesi kapsamında yeniden ele geçirilmiştir. Foucault’ya göre dil doğası itibariyle ideolojiktir ve Kapitalist Sisteme özgü değer yargılarını ve güç dengelerini yansıtır. Bu aksaklık sadece Marksizmde söz konusu değildir çünkü gerçekliğin bilimsel, dolayısıyla da nesnel bir tanımlamasıdır…
Sözde azınlık savunucuları bu uslamlamayı yeniden ele geçireceklerdir. Siyasal açıdan uygun olma, halkın belli kesimlerinin rencide edilmesi olasılıklarını azaltmak için dilbilgisel düzeltmeden sözde ayrımcı olmadığı iddia edilen ideolojik düzeltmeye geçişi gerektiriyor. Dil olabildiğince kibar ve tarafsızdır (kör yerine « görme engelli »). Amerikan feministleri de sözde cinsiyetçi söz hazinesini köşeye sıkıştıracak ve sözcükleri dişileştirecektir (spokeman yerine spokewoman, v.b. gibi).
Bugün, bu tutum medyalarca, örneğin göç ya da İslam konusunda her türlü ayrımcılıktan (her türlü « fobiden ») ve « her türlü amalgamdan kaçınmak » gibi, amaçları kapsamında yeniden ele geçirilmiştir. Dilin ideolojik olacağı gerekçesiyle, gerçekliği ideolojiye uydurmak için sözcüklerin anlamları dahi değiştiriliyor. Dilin de ideolojik açıdan uygun olması, yani XXnci yüzyıl sonunda Batı’ya egemen olan liberal/özgürlükçü/kozmopolit ideolojiye uygun olması gerekir.
Kuşkusuz, her şeyden önce inkara dayanan bir sihirli tutum söz konusudur (çevrimizdeki dünyanın ve insan doğasının inkarı). İdeolojiyi yalanlayan gerçeklik, kullandığımız sözcüklerle inkar edilir. Sanki siyasi olarak düzgün olan dil, şeylerin ve insanların doğasını değiştirmeye muktedir bir tür sihirli efsunlamaya dönüşüyor gibidir (bu sanki « aslında ırk diye bir şey yok » demekle insan çeşitliliği ve bunun insanlar tarafından algılanışı ortadan kalkacakmış gibi).
Bu tabii ki safça bir yaklaşımdı, çünkü olgular ideolojiden daha güçlüdür. Öte yandan bu iyi ki böyledir çünkü oligarşinin gün geçtikçe gerçeklikten uzaklaştığı için gittikçe daha gülünçleşen, siyasi olarak düzgün olanın radikalleşmesine tanık oluyoruz (örneğin: « Fransız cihatçılar », « Belçikalı cihatçılar » ya da « Fransız kökenli Belçikalılar »; aynı zamanda bkz 30.11.2015 tarihli Le Monde gazetesi: « Flaman Abdelmalek’in beyninin yıkanması »).
Yenidil iradi olarak gerçekleştirilen bir değişikliktir.
Siyasi olarak düzgün olanla dile bağlı başka fenomenleri birbirine karıştırmamak gerekir:
* Dilin doğal gelişimi (Fransız Akademisinin düzenleyiciliğinde): büyük ebeveynlerimizle aynı dili konuşmuyoruz (artık tayyare demiyoruz);
* Pathos: yani hiçbir şey söylemeyerek konuşma sanatı (bkz ENA belgesi);
* Jargon: (bkz Robert Bauvais’nin 1970’te yayınlanan Hexagonal’ı) Basit şeyleri tanımlamak için kuralcı bir söz dağarcığını kullanmayı gerektirir. Hexagonal, Fransa’da teknokrat sınıfının güç kazanmasını dile getiriyordu.
Yenidil, dilin doğal gelişiminin değil ama aksine iradi olarak değiştirilmesinin sonucudur (örneğin aşırılığa kaçarak sözcükleri dişileştirme kararı verdiğimizde).
Bu dile dair ve dil aracılığıyla gerçekleştirilen bir aldatmacadır (Michel Legris, Le Monde tel qu’il est, 1976; Michel Legris 2008 yılında ölmüştür).
Yenidil, Orwell’in Newspeak’i ile aynı işlevleri görür:
* Gerçekliği değiştirme, yani var olan gerçekliği gizleme girişiminde bulunmak;
* İktidarı elinde bulunduran oligarşinin istediği çizgiye uygun hareket etmesi için halkı yeniden eğitmek;
* Bunun aslında bir ideoloji değil de olağanlık (olguların ya da « değerlerin » olağanlığı) olduğuna inandırarak egemen ideolojiyi yaymak.
Yenidil medyatik oligarşinin dilidir, çünkü medyalar Batı sistemi içerisinde merkezi bir rol oynarlar.
Gerçekliğe ekran işlevi gören (örneğin meteoroloji, oysa bunun için pencereden dışarıya bakmak yeterlidir) ve siyasal personelin ön elemesini yapan medyalardır (medyatik kutsama demokratik kutsamadan daha önemlidir). Bu nedenle medyatik dezenformasyonla (kasten yanlış bilgilendirme – ç.n.) ve yeniden bilgilendirme konularıyla ilgilenen Fondation Polémia, artık propaganda medyalarının kullandığı yenidil’le ilgilenmeye başlamıştır: çünkü yenidil bir dezenformasyon aracıdır.
Bugüne kadar üç adet Yenidil Sözlüğü (Dictionnaires de Novlangue) yayınlanmıştır:
- 300 sözcükten oluşan ilki 2009 yılında;
- 500 sözcükten oluşan ikincisi 2013 yılında;
-1 000’den fazla sözcükten oluşan üçüncüsü 2015 yılında.
Bu gelişim birçok anlama gelmektedir:
- Propaganda medyalarının kullandığı dili inceledikçe, ideolojik olarak önyargılı olan niteliği daha çok belirginleşiyor;
- Gerçeklik ideolojiyi yalanladıkça, propaganda medyaları olguları gizlemeye kalkışmak için yenidil’e daha çok başvuruyorlar;
- İlk basımlar sonrasında, Polemia’ya yapılan katkılar nedeniyle sözlük zenginleşmiştir.
Michel Geoffroy – 10.12.2015
http://www.polemia.com/la-novlangue-la-langue-de-loligarchie-et-notamment-des-medias-premier-episode-introduction/">Polemia
Yazı işlerinin notu :
(*) « 1984 ya da özgün adıyla Nineteen Eighty-Four, George Orwell’in sürükleyici bir romanıdır (Hindistan’da doğmuş İngiliz yazar, Eton Üniversitesi mezunu).
Üç bölümden oluşan kitap 1948 yılında yazılmıştır ancak kitabın ismi için yayınevinin sansürü nedeniyle Orwell son iki sayının yerini değiştirmek zorunda kalmıştır. Sadece Eurasia, Eastasia ve Oceania adlı üç süper devletin yönetiminde olan bir dünya hayal ediniz ».
(réseau international sitesinde 4 Ocak 2016 tarihinde Michel Goeffroy imzasıyla yayınlanan Fransızca yazıdan Türkçeleştirilmiştir http://reseauinternational.net/novlangue-la-langue-de-loligarchie-et-des-medias-partie-1/)