Skip to main content

Türkiye kaygı içerisinde

coup d etat turquie ile ilgili görsel sonucuTürkiye kaygı içerisinde: Erdoğan’ın meydan okumaları ve manevra alanı

« Eğer herkese gücünü göstermek ve onları etkisizleştirmek istiyorsan, kendine karşı bir askeri darbe düzenle ve onun başarısız olmasını sağla!»

Makyavel (Prens)

Türkiye’de bir askeri darbe düzenlendi. İlk bakışta, siyasi yaşamın boyunduruk altında ve Sultan Erdoğan’ı rahatsız edebilecek tek taraf olan ordunun güçten düşürülmüş olması nedeniyle bunun gerçekleşmesinin imkansız olduğu düşünülebilir. Tabii eğer bu askeri darbe Erdoğan’ın haberi olmadan gerçekleşmemiş ise. Ne olursa olsun, eğer başarılı olursa, İmparatorluk kurma girişiminde bu olaydan her türlü şekilde yararlanacaktır. Türkiye’deki başarısız darbe girişiminin ertesi günü basın ajanslarına ve medyalara yansıyan çarpıcı görüntüler ve linç sahneleri sosyal iletişim ağlarında yayıldı. Daha da üzücü olan, linç girişimleri sırasında bazı askerler göstericiler tarafından öldürüldü. 3000’e yakın asker 16 Temmuz’da yakalandı ve 104 asker öldürüldü. Şansölye Angela Merkel Türkiye’yi « Hukuk Devleti » ilkelerine uymaya çağırdı (1).

 
 

Kim bu darbeciler ve onları harekete geçiren nedir?

Türkiye’deki darbe girişimine ilişkin görüşleri sorulan gazeteci Bahar Kimyongür şunları söyledi: « 15 Temmuz Cuma gecesi, Türk Ordusundaki darbeciler Erdoğan Hükümetini devirme girişiminde bulundular. Komplocularla yönetime bağlı güçler arasındaki çatışmaların damgasını vurduğu bir kaos gecesi ertesinde Cumhurbaşkanı duruma hakim oldu. Daha o günden başlayarak 6 000 kişi tutuklandı. Darbeciler hakkında çok az bilgi verildi. Gülen cemaati suçlandı. Bu sufi ilhamlı hareket Müslüman dünyasında çok etkin. Hareketin kurucusu Fethullah Gülen, özellikle birçok yerde bulunan okulların inşaatı için para yardımında bulunan zengin bağışçılar tarafından finanse edildi. Erdoğan’ın partisi AKP’nin iktidara gelişini destekledi. » (2)

« Ama daha sonra iki güçlü adam arasında bir anlaşmazlık ortaya çıktı. 2014 yılındaki telefon dinleme skandalı, AKP içerisindeki yolsuzlukları gün ışığına çıkardı. 2014’ten beri, cemaate üye olmakla suçlanan 1 800 kişi tutuklandı. Bir diğer kesim ise bu darbe girişiminde, ordu içerisindeki Kemalist subayların, Türkiye Cumhuriyetinin kurucu atası Atatürk’ün laik milliyetçiğine bağlı askerlerin parmağı olduğunu düşünmektedir. Ancak bu düşünceyi destekleyecek hiçbir somut veri yoktur (…) Darbeciler bütün siyasi partiler tarafından dışlandı, (…) Darbe girişimi, tüm siyasi partilerin harekatı kınamak üzere ortak bir bildiri yayınlamasına yol açtı. Bu Türkiye’de daha önce hiç görülmemiş bir şeydir. Hala birçok kişi Erdoğan’dan nefret etmeye devam ediyor. Ama “Demokrasi kurtarıldı” sloganı, her ne kadar tamamen aldatmaca da olsa, halkın birçok kesimini bir araya getirmeyi başardı. » (2)

Bunun sonucunda, diye devam ediyor Bahar Kimyongür « Erdoğan’ın yeniden güç kazandığı bir sürece tanıklık edeceğiz. Askeri darbeyi atlatan Cumhurbaşkanı, Türkiye üzerindeki nüfuzunu daha da pekiştirme imkanı bulacaktır (…) Aynı zamanda bunun uluslararası alanda yansımalarına da tanık olabileceğiz. Zaten bir U dönüşü süreci başlatılmıştı. Erdoğan başlangıçtaki “komşularla sıfır problem” doktrinine geri dönüyor gibi görünmektedir. (…) Dolayısıyla da Erdoğan daha akılcı görünmeye başladı. Tabii ki bunda ekonomik boyutun çok büyük etkisi oldu (…) Turizm son yıllarda büyük gelişme gösterdi ve bugün Türkiye’nin GSYİH’nın % 6’sını karşılık geliyor. Ülke, yılda 36 milyon turist ağırlayarak dünyadaki altıncı turistik destinasyon haline geldi (…) Bütün bunlar Erdoğan’ı oyunu biraz sakinleştirmeye yöneltti. Putin’in gönlünü almaya çalıştı ve düşürülen uçak için özür diledi. Aynı şekilde İsrail’le de yakınlaştı. Mısır’daki Sisi ile daha sıkı ilişkiler kurma niyeti içerisinde olduğunu gösterdi. Diplomasideki bu yüz seksen derecelik dönüşte son adım, Suriye hükümetiyle ilişkilerin normalleştirilmesini öngören Başbakan Binali Yıldırım’dan geldi. » (2)

Sonuçlar

Her şeyden önce, gerçek ya da sahte olsun, ama uzun zamandan beri kurtlanmış bir iltihabı patlatmaya imkan veren, yani ABD’deki cemaat önderinin tüm okullarını kapatmak, ona herhangi bir şekilde yakınlık duyan herkesi işten çıkararak muhalefetin ve baş düşmanı Gülen’in işini tamamen bitirme imkanı veren bir öfke söz konusu. Bunun içerideki etkileri ne olmuştur ve uluslararası toplum olarak adlandırdığımız yapı buna nasıl tepki göstermiştir? En hafif deyimiyle, farklı derecelerde olmak üzere herkesin ikiyüzlü davrandığını söyleyebiliriz. « %100 kesin olan bir şey var ki hükümet, Gülen taraftarlarına yönelik çeşitli devlet kurumları içerisinde, silahlı kuvvetlerde ve yargı içeride topyekun bir tasfiye başlatacaktır. Erdoğan daha önce de ABD’den Gülen’i iade etmesi talebinde bulunmuştu (…) İlginç bir şekilde darbe girişimi, özellikle Rusya ile yakınlaşması ve Ankara’nın Suriye’de müdahaleci politikalarının sonlandırılması olasılığı anlamında, Türk dış politikasında değişiklik eğilimlerinin doğduğu bir sürece denk gelmiştir (...) Moskova, Türkiye ile ilişkilerin normalleştirilmesinin Suriye’deki mevcut duruma olumlu yansımalarının olacağına dikkat çekmektedir. Ankara aynı zamanda Suriye ile de ilişkilerini yeniden düzeltme iradesini ortaya koymuştur. » (3)

José Antonio Guttièrez’e göre : « (…) Türkiye birçok askeri darbe yaşadı. 1960, 1971, 1980 ve 1997’de, Milli Güvenlik Kurulunun Necmettin Erbakan’ı istifaya zorladığı sözde “postmodern” darbe. (…) Kötü hazırlanan ve başarısız olan darbe girişimi, Türk Cumhurbaşkanı Erdoğan tarafından “Allahın bir lütfu” olarak tanımlandı (…) Bazıları ise daha da ileriye giderek Türk Cumhurbaşkanının nihayet kendi “Reichstag yangınına” kavuştuğunu, bu olayı otoriter projesini dayatmayı sürdürmek ve ülkede olduğu gibi yurt dışında da kendisine yönelik olarak yükselen eleştirel sesleri susturmak için mükemmel bir fırsat olarak kullanacağını söylediler. » (4)

Birkaç gaz kabarcığı karşılığında Erdoğan’ın Filistin davasını satması

Aynı bakış açısıyla, Sultan Erdoğan’ın İmparatorluk girişiminin öngörülemezliği konusunda 180 derecelik bir U dönüşünden çok söz ediliyor. Erdoğan’ın AKP’si için kutsal olduğunu düşündüğümüz Filistin’in kurtuluşu davası zafer kazanılmadan terk edildi. Sürekli olarak Filistin ve Kudüs’ün gözbebeği olduğunu açıklayan Erdoğan reel politikaya teslim oldu. « Son günlerde, diye yazıyor Richard Silverstein, İsrail ve uluslararası medyalar, Türkiye ve İsrail’in aralarındaki diplomatik ilişkileri yeniden başlatmaya hazırlandıklarını iri puntolarla duyurdular (…) Türkiye, 2010 yılından beri diplomatik ilişkilerin yeniden başlatılması için üç koşul öne sürüyordu: kurbanlarının ailelerine tazminat ödenmesi, İsrail’in özür dilemesi ve Gazze’deki İsrail ablukasının kaldırılması. Basında da yer aldığı gibi bu koşullardan iki tanesi yerine getirilecek. İsrail kurbanların ailelerine 20 milyon dolar ödeyecek. Özür zaten daha önce dilenmişti. Ama İsrail ablukayı kaldırmayı kesinlikle reddediyor ». (5)

« Peki, Türkiye’nin tam olarak eline ne geçti ve Gazze ne kaybetti? Türkiye için çok önemli olan, İsrail’in Akdeniz kıyısı açıklarında büyük miktarda petrol ve gaz çıkarmayı öngörmesidir. Birçok ülke ve militan grup İsrail’in projesine karşı çıkmaktadır. Gazze ve Lübnan bu maden yataklarının bir bölümünün kendi toprakları üzerinde yer aldığını söylüyorlar (…) Türkiye bu mutabakattan ne elde edecek? Söz konusu projenin bedelinin yaklaşık 2 milyar dolarlık önemli bir bölümünü karşılayacak ve Türk topraklarından geçecek olan on milyarlarca dolar tutarındaki gaz ve petrol gelirlerinden belli bir oran alacaktır. Erdoğan’ın Gazze halkına sadakatle bu mali kaldıraç arasında hangisini tercih ettiğini tahmin etmek hiç de zor değil ». (5)

Cadı avı

Dolayısıyla hücum başladı. Erdoğan’ın halkı arındırmak için şimdi eli daha da güçlenmiştir ve kimseyle paylaşmadan sürdürdüğü başkanlık rejimi belki de 15 yıl sonra bir hanedanlığın ilan edilmesiyle sonuçlanacak. Birçok gözlemciye göre askeri darbe önceden tasarlanmıştı: « Ankara’daki küçük Führer, Fethullah Gülen Lubbe rolünde olmak üzere, bize 1933 yılındaki Reichstag oyununu yeniden oynamak istiyor (…) Çok ilginç ve kimsenin dikkat etmediği bir konu var, isyancıların elindeki iki F-16 doğrudan bunu kolayca yapma imkanına sahipken neden Erdoğan’ın uçağını vurmadılar? Konuyla ilgili görüşü sorulan bir askeri kaynağın dediği gibi “bu büyük bir gizem”. İster askeri darbeyi daha önceden öğrenmiş olup bundan yararlanmaya karar vermiş olsun, ister darbeyi bizzat kendisi yönetmiş olsun, sultan Türkiye tarihinin en büyük cadı avlarından birini başlatmış oldu… Gerçek bir Uzun Bıçaklar Gecesi (Nazi Almanya’sında 1934 yılında politik cinayetlerle yapılan tasfiye hareketi -ç.n.) yaşanıyor. Hatta AB, Münih halkından suçlanacaklarının isim listesinin çok önceden hazırlandığını düşünüyor (ve hatta söylüyor). » (6)

Avrupa Birliği Komiseri Johannes Hahn’a göre « ordu, polis ve yargı içerisindeki tutuklama dalgası çok önceden hazırlanmıştı. Başarısız darbe girişiminden sonra Türkiye’deki baskı doruğa çıktı. Türkiye’de orduyu, güvenlik güçlerini ve yerel idareleri sarsan intikam dalgası gün gittikçe genişliyor. Başta İstanbul ve başkent Ankara olmak üzere, başarısız darbe girişimiyle bağları olduğu iddiasıyla Türkiye genelinde 8000 polis memuru açığa alındı. Üstelik hükümet yanlısı bir haber ajansına göre 103 general ve amiral gözaltına alındı. Başarısız askeri darbe girişimi sonrasında Türk İçişleri Bakanlığı içerisinde 9000 memur tasfiye edildi. » (7)

İkiyüzlü itidal çağrısı ve CİA’nın olası suç ortaklığı

Pepe Escobar şunları yazıyor: « Türk Cumhurbaşkanı ve sultan özentisi Recep Tayyip Erdoğan’ın uçağı, Cumartesi gününün ilk saatlerinde İstanbul’daki Atatürk Havalimanına indi, Erdoğan, hükümetine karşı gerçekleştirilen darbe girişiminin “Tanrının bir lütfu” olduğunu söyledi. Anlaşılan Tanrı da Face Time kullanıyor. Çünkü CNN’de şaşkına dönmüş bir sunucu tarafından yayınlanan, belirsiz bir yerden ve iPhone aracılığıyla gerçekleştirilen sembolik bir görüntülü çağrı sayesinde, Erdoğan, taraftarlarından oluşan lejyona sokaklara inme, halkın gücünü gösterme ve devlet televizyonunu işgal eden silahlı güruhu etkisiz hale getirme çağrısında bulunabildi. » (8)

Bu olayda, NATO’nun Ortadoğu’daki düzeneğinin en önemli parçası olan İncirlik Üssünü Türklerle birlikte yöneten ABD’nin darbenin gerçekleşmesine izin verip vermediği sorusu sorulabilir. Pepe Escobar’a göre, « ABD’nin pozisyonu daha işin başından beri çok muğlaktı. Darbe sırasında, Türkiye’deki Amerikan Büyükelçiliği bir “Türk kalkışmasından” söz etti. O sıralarda Suriye konusunu görüşmek üzere Moskova’da olan Dışişleri Bakanı John Kerry de temkinli konuştu. NATO tümüyle sessiz kaldı. Ancak darbe girişiminin başarısız kalacağı kesin olarak ortaya çıktıktan sonra, Başkan Obama ve NATO’lu müttefikleri, resmi olarak “demokratik yollarla işbaşında olan hükümete desteklerini” beyan ettiler. Sultan, arenaya güç kazanmış olarak geri döndü. Kısa bir süre sonra, CNN Türk ekranlarına çıkıp, darbeyi düzenlediğine ilişkin elinde hiçbir somut kanıt olmamasına rağmen Washington’dan Gülen’i iade etmesini istedi. » (8)

Pepe Escobar aynı zamanda darbenin önceden tasarlandığı varsayımını da öne sürüyor: « Ne kadar şaşırtıcı da olsa, bir numaralı varsayım şudur: Erdoğan’ın gizli servisi bir askeri darbenin hazırlandığını haber almıştı ve kurnaz sultan, komplocular çok az desteğe sahip oldukları için darbenin başarısız olacağını bildiği için işleri oluruna bıraktı… (…) Darbe girişimi sonrasının ilk jeopolitik sonucu, Erdoğan’ın, bir kenara fırlatılan eski Başbakan Davutoğlu’nun deyimiyle ‘stratejik derinliğine’ mucizevi olarak yeniden kavuşması oldu. Bu da, yazarın çıkarttığı sonuca göre, yeni Osmanlı projesi hala geçerliliğini korumaktadır ama şimdi daha üstün bir taktik yeniden yönlendirmeye tabidir. Gerçek düşman Rusya ve İsrail değil (hatta ne de gerçekte hiçbir zaman düşman olamamış IŞİD de değil) ama Suriyeli Kürtlerdir. (…) Bu arada sultan’ın kutsal öfkesini küçümsememek gerekir. Yakın zamandaki bütün jeopolitik çılgınlıklarına karşın, İsrail ve Rusya ile ilişkilerini eş zamanlı olarak düzeltmesi pragmatizmin de ötesine geçiyor. Erdoğan, Türk Akımı boru hattı projesinin ve nükleer santrallerin inşaatının tamamlanması için Rusya’ya ihtiyacı olduğunun farkındadır. » (8)

Bir başka varsayım daha var; o da William Engdahi’nin öne sürdüğü, darbenin CİA tarafından gerçekleştirildiğine dair varsayımdır: « Bu darbe girişiminin gerisinde, politik olarak hayatta kalanın önceden öngörülemediği, Gülen’in müritleri umutsuz askeri darbe girişimini gerçekleştirdiklerinde, Türk Cumhurbaşkanı Recep Erdoğan’ın gerçekleştirmek üzere olduğu devasa bir jeopolitik kaymayı içeren çok daha hassas bir öykü şekillenmektedir. Bunun sonrasında tanık olduklarımız, jeopolitik düzenin kilit unsurunu (gelişmekte olan) ortaya çıkaran, olayların sahne arkasını anlamamızı sağlayan bir dizi soru cevaptır. Bu darbe CİA’ya sadık Türk şebekeleri tarafından başlatıldı. Ordunun içerisinde yer alan, Fethullah Gülen Hareketine (siyasi olarak) bağlı bir subay şebekesi söz konusuydu. Gülen, %100 CİA’nin kontrolünde olan ve koz olarak kullanılan biridir. Yıllardır ABD Pensilvanya Saylorsburg’ta sürgündedir, kendisine ABD’nin Ankara eski Büyükelçisi Graham Füller gibi eski üst düzey CİA yetkililerinin yardımıyla ABD’de sürekli oturum izni (green card) ve dolaşım belgesi verildi. (…) Bu sıralarda, Erdoğan eş zamanlı olarak İsrail’le (bugün itibariyle Washington ile sert bir jeopolitik çatışma içerisinde olan) ve aynı zamanda Rusya ile ve hatta Suriye’deki Esat ile ilişkilerini düzelterek Washington’un Suriye’deki Esat karşıtı stratejisini terk etti. » (9)

Sonuç olarak neler söyleyebiliriz?

Topyekun bir hücum başlatıldı! Birçok kişiye göre sufi İslam vaizi Fethullah Gülen’in söylemine sıcak baktıkları söylenen başta öğretim üyeleri, askerler, hakimler ve yöneticiler olmak üzere birçok kesim Erdoğan’ın öfkesine maruz kalacak. Erdoğan, olağanüstü hal sayesinde duruma daha da hakim olacak ve fiilen yaşam boyu başkanlık yapacakmış gibi görünüyor. Hemen hemen bütün büyükelçiliklerin kapatılması gibi Batılı ülkelerin darbe girişimi öncesi ve sırasındaki tavırları, büyük bir olayın beklentisi içerisinde olduklarını gösteriyor. Erdoğan, himayeleri altındaki Fethullah Gülen’in darbe girişimindeki rolüne ilişkin kanıt isteyen ABD’ye meydan okuyarak, kendini gittikçe daha da çok tehlikeye atmaktadır. Olası bir Kürt devletini Suriyelilerin engellemesi umuduyla, Rusya ile ittifak yapıp, Suriye ile barış yapmak için çok çaba sarf etmesi gerekecektir. Eğer darbenin arkasında Erdoğan varsa, Makyavel’in önerisini mükemmel bir şekilde uyguladığını söyleyebiliriz.

Prof. Şemsettin ŞİTUR

(1) https://fr.sputniknews.com/international/201607171026739496-turquie-putsch-gulen-erdogan/

(2) Jacques-Marie Bourget http://prochetmoyen-orient.ch/editorient-du-18-juillet-2016/

(3) Grégoire Lalieu http://www.investigaction.net/3-questions-a-bahar-kimyongur-sur-la-tentative-de-putsch-en-turquie/#sthash.En643cHu.dpuf18 07 2016

(4) http://lesakerfrancophone.fr/les-gagnants-et-les-perdants-dans-la-tentative-de-coup-detat-en-turquie

(5) José Antonio Gutiérrez D. http://www.tlaxcala-int.org/article.asp?reference=18433
_email&utm_medium=_ob_notification&utm_campaign=_ob_pushmail

(6) Richard Silverstein http://www.tlaxcala-int.org/article.asp?reference=18267

(7) https://fr.sputniknews.com/international/201607181026763783-turquie-erdogan-coup-detat-listes-de-suspects/

(8) Pepe Escobar - 17 Temmuz 2016 - http://lesakerfrancophone.fr/la-sainte-colere-du-sultan-teflon

(9) F. William Engdahl: http://journal-neo.org/2016/07/18/behind-the-cia-desperate-turkey-coup-attempt/          

(Cezayirli Profesör Şemsettin Şitur’un 25 Temmuz 2016 tarihinde Overblog’ta yayınlanan makalesinden Türkçeleştirilmiştir http://chems.over-blog.com/2016/07/la-turquie-dans-la-tourmente-les-defis-et-les-marges-de-manoeuvre-d-erdogan.html?utm_source=_ob_share&utm_medium=_ob_twitter&utm_campaign=_ob_sharebar