Skip to main content

Kore Savaşının kökeninin unutulan tarihi

Çoğunlukla “unutulan savaş” olarak adlandırılan 1950 ila 1953 arasındaki Kore Savaşı, Soğuk Savaşın ilk sıcak çatışmaya dönüşen ihtilafı olma hazin onuruna sahiptir. Kore Yarımadasına dışarıdan dayatılan bölünmeden doğmuştur ki bu bölünme Korelilerin birçoğunda hiçbir meşruluğa sahip değildi.

Çeşitli tahminlere göre bu savaş sırasında ölenlerin, yaralananların ve kaybolanların sayısı 3,3 milyonu Koreli (yaklaşık 1,3 milyonu Güneyde ve 2 milyonu Kuzeyde) olmak üzere 4 milyondan fazladır.

1871’de Amerikan emperyalizmi güç kullanarak, Kore’deki Joseon Hanedanlığı ile ticari ilişkiler kurma girişiminde bulunmuştu. Öte yandan Japonya’nın Kore Yarımadasını 1910’da ilhak etmesinden sonra, Amerikan hükümetleri bu bölgeye karşı ilgisiz göründüler.

Ardından ABD ancak 1943 yılında, Japonya tarafından « Korelilerin ihtar edilmesi » karşısında kaygılanarak, Kore’nin « gerekli görüldüğünde » özgür ve bağımsız bir ulus olarak desteklenmesi sözünü verdiler. Bu anlık ilgi, gerçek bir bağımsızlığın kolayca oluşmasına çok katkıda bulunmadı. Bunun yerine, ABD’nin asıl kaygısı, Asya’daki nüfuzlarını yaymak için eski Japon sömürgelerinin denetimini ele geçirmek olmuştur.

İkinci Dünya Savaşının son günlerinde, Amerikan birliklerinin gelişinden bir ay önce Sovyet birlikleri Kore’ye girdiklerinde ABD, yarımadanın 38nci paralelden itibaren bölünmesi önerisinde bulundu. ABD ve Sovyetler Birliği bu « geçici » sınırın iki tarafında ortak olarak Kore’nin « dekolonizasyonunu » kolaylaştırırken, Japon güçlerinin teslim olmasının gözetimi söz konusuydu. Öte yandan 38nci paralelin seçilmesi keyfi değildi.

Kore Savaşının başlamasından 17 gün sonra yayınlanan 1950 tarihli bir memorandumda, geleceğin ABD Dışişleri Bakanı Dean Rusk, bu seçimin « Amerikalıların, Japon birliklerinin teslim oluşunu karşılamak için Kuzeyde olabildiğince uzağa gitme siyasi arzusu ve Amerikan güçlerinin bu bölgeye ulaşma yeteneğinin olası sınırlanmasını bağdaştırmak için » yapıldığını açıklar.

Bir başka deyimle 38nci paralel, ABD’nin Kore topraklarının büyük bölümünü denetimi altına almasını kolaylaştırmak için tercih edilmişti.

Kore’nin yaklaşık olarak dört yıl kadar süren askeri işgali, General John Reed Hodge’un 8 Eylül 1945’te ülke topraklarına adım atmasıyla başlamıştır. Tarihçi James Matray Hodge’un ve aynı şekilde komutasındaki askerler, « Koreli olan her şeye karşı küstah ve küçümseyici » idi.

Ateşli bir anti-komünist olan ve Amerikan denetimi altındaki toprakları bir « düşman bölgesi » olarak gören Hodge, emperyal, otokratik, sömürgeci ve siyaseten baskıcı bir rejim tesis eder. Matray’a göre Korelilerin birçoğuna göre Hodge ve Kore’deki Amerikan askeri yönetimi (İngilizce kısaltmasıyla USAMGİK), « baskıcı bir iktidar piramidinin » tepesinde yer alan Japonların valisi General Haï’nin yerini almıştı.

Hodge’un gelişinden iki gün önce, Japon sömürgeciliğiyle savaşmış yüzlerce Koreli bağımsızlık taraftarı militan Kore Halk Cumhuriyeti’ni (KPR) kurdular. Yeni bölünen Kuzey ve Güney Kore’nin yöneticileri haline gelen Kim İl-Sung ve Syngman Rhee, yeni Kore hükümetini oluşturmak üzere seçilen 55 aday arasında yer alıyorlardı.

Solcu KPR partisi başlangıçta komünist olmasa da, radikal reformlar yapılması çağrısında bulunuyordu. Hodge’un Kore’ye geldiği gün, KPR’nin yayın organı gazete, kadınların topyekun kurtuluşu, günlük sekiz saat çalışma süresi ve bir asgari ücret, toprakların, sanayinin ve bankaların yeniden bölüşümü, ev kiralarının denetim altına alınması, toplantı, din ve ifade özgürlüğü, okuma-yazma seferberliğini de içeren « bir ikinci kurtuluş için toplumsal devrim » yapılması çağrısında bulunuyordu. KPR aynı zamanda ABD, SSCB ve diğer büyük güçlerle işbirliği yapma sözü veriyordu.

Kore Halk Cumhuriyeti ve savunduğu düşüncüler Kore halkı içerisinde büyük destek görmekteydi. George Katsiaficas, Unknown Uprising adlı kitabında, 8 500 Koreli arasında 1946 Ağustos’un Amerikalıların gerçekleştirdiği bir kamuoyu araştırmasında, bunların % 70’nin sosyalizme, % 7’sinin Komünizme, % 14’ünün Kapitalizme sıcak baktıkları ve % 8’inin kararsız olduğunun ortaya çıktığını anlatıyor.

İkinci Dünya Savaşının son günlerinde Japonya diz çökünce Koreliler ülke çapında halk komiteleri kurdular. Aralık 1945’te, köylerde, beldelerde, ilçelerde, illerde ve eyaletlerde oluşturulan 2 500’den fazla komite fiilen yönetimi üstlenmiş durumdaydı. Aynı zamanda 1 000’den fazla yeni sendika da kuruldu. Kasım 1945’te 38nci paralelin güneyindeki bir buçuk milyondan fazla işçiyi temsilen Kore Ulusal Sendika Konseyi kuruldu.

Öte yandan USAMGİK, KPR’nin halk komiteleriyle birlikte çalışmayı reddetti ve birçoğu Japon işbirlikçisi olan işadamları ve sağcı toprak sahiplerini işe aldı. Gazeteci John Gunther’e göre, Hodge ve USAMGİK « sürgün, işbirlikçi, gerici faşist, profesyonel katil ve şüpheli aydınlardan oluşan garip bir karışım » tesis etti.

Kore’ye geleli daha henüz üç ay olmuşken, Hodge 12 Aralık’ta, KPR ve halk komitelerini « halk düşmanı » ilan ederek ve iki yöneticisini tutuklayarak yasaklama yoluna gitti. Bundan dört gün önce grev yasağı getirmiş ve 18 Aralık’ta, % 80’inden fazlası eski Japon işbirlikçilerinden oluşan yeni bir polis kurdu.

USAMGİK’in himayesinde, ABD tarafından Güney Kore’nin daimi lideri olmak üzere seçilen Syngman Rhee solu ezmek için bu yeni polis gücünden yararlandı. Keyfi tutuklamalar, zorbalık, işkence ve siyasi gösterilerin bastırılması yaygın hale getirildi.

USAMGİK ve Rhee’nin baskılarına yanıt olarak, 1 Mart 1946’da bir buçuk milyon Koreli Seul sokaklarında gösteri düzenledi. Yedi ay sonra Koreliler Amerikan sömürgeci işgaline karşı ayaklandı, devrim Busan’daki demiryolu işçilerinin grevinin genel greve dönüşmesiyle başladı. Grev hızlı bir şekilde Daegu ve diğer bölgelere yayıldı.

Gazeteci Mark Gayn’a göre, « yüz binlerce, hatta milyonlarca insanı içine alan büyük ölçekli bir devrim » söz konusuydu. Amerikan Ordusu bunun üzerine bir sıkıyönetim ilan etti ve göstericilerin üzerine ateş açarak 1 000 kişinin ölümüne (kimi kaynak 7 000 ölüden söz ediyor) ve 20 000’den fazla kişinin yaralanmasına yol açtı. İzleyen günlerde 20 000 ila 30 000 kişi tutuklandı ve cezaevine kapatıldı.

ABD, Mayıs 1948’te, yarımada bölünmüş halde iken Korelilerin seçimlere yönelik eleştirilerine rağmen Rhee’nin seçilmesini kolaylaştırdı. BM tarafından onaylanan seçimlerden bir ay önce, Jeju Adasındaki Koreliler seçimlere kitlesel gösteriler düzenlediler, seçim bürolarına ve polis karakollarına saldırdılar. Rhee ve USAMGİK isyanı güç kullanarak bastırmak üzere adaya birlikler gönderdi ve 30 000’den fazla kişiyi katletti.

Ekim 1949’da, Jeju Katliamı karşısında dehşete düşen, Güney Joella bölgesinde, aralarına işçi ve öğrencilerin de katıldığı 2 000’e yakın ilerici asker de Rhee ve USAMGİK’e karşı isyana kalkıştılar. Amerikan birliklerinin desteğini alan Rhee sıkıyönetim ilan etti ve isyanı bastırdı.

Yerleştirdikleri aday iktidarın iplerini elinde tutarken, Haziran 1949’da ABD askeri işgaline resmen son verdi. Öte yandan, bir yıl sonra, Kim İl-sung’un iki Kore’yi birleştirmek üzere taarruza geçmesiyle Soğuk Savaş’ın ilk silahlı çatışması patlak verdi.

ABD, 38nci paralelin Kuzeyindeki kentlere, İkinci Dünya Savaşında tüm Pasifik savaşı sırasında kullandığından daha çok napalm bombası atarak buna sert bir şekilde tepki gösterdi. Kuzey ve Güneydeki tüm Koreli aileleri derinden etkileyen savaş, milyonlarca kişinin ölümüne yol açtıktan sonra çıkmaza girdi.

1953’te bir ateşkes imzalanmış olmasına karşın, hiçbir zaman barış anlaşması imzalanmadı. Dolayısıyla savaş resmi olarak hala devam ediyor. ABD altmış beş yıl sonra Kuzey Kore’yi işgalle ya da imhayla tehdit etmeyi sürdürüyor.

Kim BULLİMORE

(https://arretsurinfo.ch sitesinde 28 Ağustos 2018 tarihinde Kim BULLİMORE imzasıyla yayınlanan Fransızca yazıdan alıntılanmıştır

Özgün kaynak: https://socialistworker.org/2018/08/22/the-story-of-the-forgotten-war-in-korea )