Skip to main content

Doğrulama yanlılığı ya da Pentagon binlerce sivilin ölümünü nasıl meşrulaştırıyor

ABD'nin Irak, Suriye ve Afganistan'daki savaşlarının neden olduğu sivil kayıpları ortaya çıkaran, New York Times’te yayınlanan son makale dizisi, kamuoyunda öfkeye neden oldu. Yayınlanmamış yüzlerce sayfalık Pentagon belgeleri, daha önce askeri planlamacılar ve politikacılar tarafından, Taliban ve IŞİD savaşçılarına yönelik hava saldırılarının sivilleri korumak amacıyla özenle gerçekleştirildiğine ilişkin iddiaları çürütüyor. Aslında, bu saldırılar, daha önce kabul edilenin çok daha üzerinde, yüzlerce, hatta binlerce sivilin ölümüne neden oldu.

 

Hataların kabul edildiği nadir durumlarda, bu kaçamak yanıtları ve ihmalleri ağırlaştırıcı bir durum, bunların hiç ya da çok nadiren soruşturulmasıdır. Çoğunluğunu çocukların oluşturduğu bu sayısız can kayıplarının sonucunda hiçbir Amerikan askeri veya sivil yetkili cezalandırılmadı, suçlanmadı ve hatta yeniden eğitime tabi tutulmadı. Ve kurbanların ailelerine ya da hayatta kalan ve yaralarından dolayı engelli kalanlara herhangi bir tazminat ödenmedi.

Bu mülakatlar çok önemli olmakla birlikte beni rahatsız eden bir şey var. Aslında beni en çok öfkelendiren şey, « doğrulama yanlılığı »na yapılan vurgu, yani The Times muhabirlerinin özetlediği « önceden var olan bir kanıyı doğrulayacak şekilde bir bilgiyi yorumlamaya çalışma » şeklinde özetlediği psikolojik eğilimdir. Bu makalelerde vurgulanan örnekler arasında, « az önce bombalanan bölgeye koşan insanların sivil ilk yardımcılar değil, IŞİD savaşçıları olduğu » veya « motosikletli adamların » motosikletle dolaşan sıradan kişiler değil, eğitim yapan savaşçılar olduğu şeklindeki yanlış değerlendirmeler yer alıyor. The Times’te verilen başka bir örnekte, istihbarat servislerinin « ağır silahlarla donatılmış koyu renkli araç » kullanan şüpheli bir terörist hakkındaki bilgiler, bir « hava destek unsuru » tarafından silahsız bir mavi arabanın ve onu izleyen beyaz minibüsün imha edilmesini haklı çıkarmak için kullanıldı. Öldürülen yedi kişinin hepsinin daha sonra IŞİD’in bölgeyi terk etmelerini emrettiği siviller olduğu anlaşıldı. Kurbanlardan biri annesinin kollarındaki küçük bir çocuktu. Bu durumda, bu bir « doğrulama yanlılığı » değil, açıkça cinayettir.

Florida'da (ikamet ettiğim yer) cinayet, « bir insanın, yasal bir gerekçe olmaksızın, fiilen, tasarlayarak ya da özen eksikliği ve ihmal nedeniyle ölümü » olarak tanımlanır (stat. §782.07). Bugün itibariyle Florida'da her yıl yaklaşık 100 taksirle öldürme vakası kaydediliyor. Bunlar; trafik kazaları, yetişkinlerin taksirle silah kullanmaları, ateşli silahlarla oynayan çocuklar ve « diğer 34 taksirle öldürme vakası »dır.

« Cinayet, bir insanın taammüden kanuna aykırı olarak öldürülmesidir. Bu cinayetler iki türdür: ani öfke veya tutkunun etkisi altında taammüden cinayet; ya da suç teşkil eden, hukuka aykırı bir fiil olan taksirle adam öldürme; ya da kanuna uygun bir fiil olup da ölüme sebebiyet verebilecek nitelikte olan, kanuna aykırı bir şekilde adam öldürme ya da gerekli önlem ve ihtiyat olmaksızın adam öldürme ».

Amerika Birleşik Devletleri'nde öldürme ve cinayetler normalde federal mahkemelerde değil eyalet mahkemelerinde yargılanır. Tek istisna, federal bir ajanın öldürülmesi, suçun federal bölgede veya bir banka soygunu sırasında işlenmesidir.

Birleşik Askeri Adalet Yasası'nda cinayet suçu (madde 119) şu şekilde tanımlanmıştır:

« 1. Bu maddeye tabi olan herhangi bir kişi, öldürme veya ağır bedensel zarar verme niyetiyle, uygun tahrikin neden olduğu ani bir öfke içerisinde bir insanı kanuna aykırı olarak öldürürse, taksirle adam öldürme suçunu işler.

2.- Bu maddeye  tabi herhangi bir kişi, öldürme veya ciddi bedensel zarar verme kastı olmaksızın bir insanı öldürür -

3. kusurlu bir ihmal; ya da (2) bir suç işler veya işlemeye teşebbüs ederse… adam öldürmeden suçludur ve askeri mahkeme tarafından cezalandırılır ».

Cinayet, uluslararası hukukta özel olarak tanımlanmış bir suç değildir. Ancak yukarıda tanımlandığı gibi cinayete karşılık gelen açıkça tanımlanmış « savaş suçları » vardır. Bu savaş suçları, Uluslararası Ceza Mahkemesi’ni (UCM) kuran Roma Tüzüğü’nün 8. maddesinde şöyle tanımlanmıştır:

 (IV) Tahmin edilen somut ve doğrudan askeri avantajlara kıyasla, aşırı olacak şekilde, sivillerin yaralanmasına veya ölmesine veya sivil nesnelerin zarar görmesine yol açacağı ve geniş çapta, uzun vadeli ve ağır bir biçimde doğal çevreye zarar vereceğinin bilincinde olarak saldırı başlatılması;

(V) Savunmasız veya askeri hedef oluşturmayan kent, köy, yerleşim yeri ve binaların bombalanması veya bu yerlere herhangi bir araçla saldırılması.

(Çin, Irak, İsrail, Libya, Hindistan, Katar ve Yemen'in yanı sıra Amerika Birleşik Devletleri, kimi zaman UCM ile işbirliği yapsalar da, Roma Tüzüğü’nü imzalamamışlardır).

Yakın zamanda New York Times’te yayınlanan makaleler, ABD ordusunun « sivil ölüm ve yaralanmaya » neden olacağından emin bir şekilde saldırıları başlattığı vakaları teker teker sıralıyor. Bu saldırılar, « suç oluşturan ihmal » veya « ihtiyat ve özen eksikliği »nin sonucuydu ve yasal gerekçeleri yoktu. Yerel, federal, askeri ve uluslararası hukuka göre, bu bombalamaların planlayıcıları ve uygulayıcıları taksirle öldürme veya savaş suçlarından suçludur.

Kuşkusuz, ben avukat değilim ve bu yasaların sade dilinin uygulanabilirliği mahkemede sınanmalıdır. Ancak New York Times'ın editörleri ve yayıncıları da, ne de gazetecilerle birlikte « doğrulama yanlılığının gerçek bir sorun olduğu » konusunda hemfikir olan Merkez Komutanlığın sözcüsü Yüzbaşı Bill Urban da birer psikolog değildirler.

« Doğrulama yanlılığı » ifadesi, 1960'larda bir bilişsel psikolog olan İngiliz Paul Cathart’ın tümdengelim mantığı konusunda yaptığı bir dizi deney sonucunda ortaya çıktı. Katılımcılardan 2-4-6 dizisinin altında yatan en basit kuralı belirlemelerini istedi. Bunların çoğu, kuralın çift sayılar veya iki ile artan sayılar için olduğunu varsayarak başarısız oldu. Aslında 1,14,32 dizisinde olacağı gibi, sadece artan sayılar söz konusuydu. Böylece, katılımcıların ilk izlenimlerini doğrulamaya zorlandıklarını, buradan da « doğrulama yanlılığını » ortaya koydu. Ve buradan da kavram yayılma imkanı bulmuştur. Sezgisel teorilere, Bayes olasılığına, bilgi işlemeye, maliyet-fayda analizine ve hatta evrimsel psikolojiye karşı test edilmiştir. Bugün de hala yalan haberleri, aşılara karşı güvensizliği, borsaların davranışlarını ve şimdi de New York Times'da cinayetleri veya savaş suçlarını açıklamak için kullanılıyor.

Aslında, Mason'un özgün deneyi, deneklerinin önemli bir bölümünün üç basamaklı dizinin altında yatan kuralı çabucak çıkarsayabildiğini ve diğerlerinin çoğunun ise bunu ikinci denemede yapabildiğini gösterdi. Daha sonraki araştırmalar, birçok insanın ilk inançlarını tümüyle sorgulayabildiğini kanıtladı. Hatta birçoğu, özellikle de bunun için ödüllendirildiklerinde, bunu yapmaya heveslidir. Başka bir deyişle, bir albay bir çavuşa kendisinden beklenenin masum sivillere yönelik insansız hava aracı saldırılarını önlemek olduğunu açıklarsa, bu tür saldırıların azalması ve hatta belki de tamamen ortadan kalkması olasıdır. « Doğrulama yanlılığı » bu haliyle –kişinin ilk izlenimine uymaya yönelik sözde doğuştan gelen psikolojik eğilim– mevcut değildir. Karar verme süreci her zaman belirli bir bağlamda gerçekleşir ve çok belirli toplumsal, tarihsel, ideolojik ve kurumsal etkenlere bağlıdır.

Bazı durumlarda, « doğrulama yanlılığı » değerli bir koz olabilir. Bilinç psikologları Klayman ve Ha, « olumlu » bir yanlılığın, özellikle acil bir durumda hızlı karar vermeye ulaşmak için yararlı ve hatta gerekli bir metodoloji olabileceğine inanıyor. Orta yaşlı bir adam aniden sol koluyla uzatır, göğsünü tutar ve yere yığılırsa, birinin nefesini kontrol etmesi, ona bir aspirin vermesi ve acil yardım çağırması iyi bir fikirdir. Herhangi bir başka bilginin yokluğunda, geçmiş tecrübe ve bilgilerimizden yararlanmaktan başka ne yapabiliriz? Ancak « doğrulama yanlılığı », Washington'daki askeri ve sivil yetkililerin veya Nevada'daki Creech Hava Üssü'ndeki silahlı insansız hava aracı operatörlerinin eylemlerini hiçbir şekilde haklı çıkaramaz. Karar verme süreçlerinde « doğrulama yanlılığını » uygulamak isteselerdi, insansız hava aracı saldırılarından tamamen vazgeçmeleri gerekirdi! New York Times'ın bildirdiği gibi, Irak, Afganistan, Suriye ve hemen hemen her yerde sivil nüfusa yönelik ölümcül hava saldırılarına ilişkin yüzlerce Pentagon raporu bulunmaktadır. İHA planlayıcıları ve operatörleri tarafından doğru bir şekilde uygulanan yanlı veya olumlu doğrulama, onları savaş suçu işleme olasılığına karşı uyarmalıdır.

Aslında, ABD ordusu tarafından Orta Doğu, Orta Amerika ve Güneybatı Asya'da işlenen savaş suçları ve cinayetlere ilişkin birçok kanıt bulunuyor. Vietnam'da, çoğu hava bombardımanıyla olmak üzere, ABD Silahlı Kuvvetleri tarafından yaklaşık 600.000 sivil öldürüldü. ABD'nin 1990 ile 1999 yılları arasında Irak'a yönelik yaptırımları, yaklaşık 500.000 çocuğun ölümüne neden oldu. Halen Afganistan'da, ABD yaptırımlarının bir sonucu olarak, nüfusun yaklaşık % 60'ı yetersiz besleniyor. Brown University’ye bağlı Watson Enstitüsü'nün « The Cost of War Project » başlıklı çalışmasına göre, 11 Eylül'den sonra başlayan tüm savaşlar, nüfusun yerinden edilmesi ve hastalıktan kaynaklanan ölümleri saymazsak, yaklaşık 300.000 sivilin ölümüyle sonuçlandı. Başka bir deyişle, son yirmi yılda insansız hava araçları saldırıları, bombalamalar ve diğer savaş eylemleri nedeniyle sivillerin ölümü, yürütülen politikaların yalnızca öngörülebilir değil, hatta beklenen bir sonucuydu. Dolayısıyla bu ölümler « doğrulama yanlılığının » sonucu değildi, durum bunun tamamen tersiydi. Emperyalizmin, kayıtsızlığın ve ırkçı saldırganlığın ürünüydüler. Bunlar, yargı sistemimizin –yerel, ulusal, askeri ve uluslararası– verilebilecek en ağır yaptırımları öngördüğü taammüden adam öldürme eylemleri, yani savaş suçlarıdır.

Stephen F. Eisenman, Northwestern University'de Fahri Sanat Tarihi Profesörüdür ve Gauguin's Skirt (Thames ve Hudson, 1997), The Abu Ghraib Effect (Reaktion, 2007), The Cry of Nature: Art and the Making of Animal Rights'ın (Reaktion, 2015) ve diğer birçok eserin yazarıdır. Aynı zamanda çevre adaleti için kar amacı gütmeyen Anthropocene Alliance'ın kurucu ortağıdır. Sanatçı Sue Coe ile birlikte, halen Rotland Press, American Facism Now adlı kitap dizisinin ikinci bölümünün yayınını hazırlamaktadır.

Kaynak: Confirmation Bias – CounterPunch.org

(investigaction.net sitesinde 10 Ocak 2022 tarihinde Stephen F. Eisenmann imzasıyla yayınlanan yazıdan Türkçeleştirilmiştir - https://www.investigaction.net/fr/le-biais-de-confirmation-ou-comment-le-pentagone-justifie-la-mort-de-milliers-de-civils/

)