Skip to main content

Dağı yutmak

Eskiden ayda bir sadece kurşuni bir dolunayın gecenin yeni yerleşen karanlığına yükseldiği Gümüş Dağı sırtlarında, çoktan içerisine daldığımız bir cehennemin uyarı işaretleri gibi, kuşbakışı yaklaşık on kilometrelik bir hat boyunca artık eş zamanlı olarak yirmi üç tane kırmızı ışık parıldıyor. Her bir devasa rüzgar türbininin kuyruğunda bulunan uçak ikaz lambaları vurdumduymazlığımızı ısrarla kafamıza vurmak üzere aralıklı olarak gündüz beyaz, gece kırmızı ışıldıyor. Heybetiyle bizi hep kutsala sürükleyen koskocaman bir dağ kütlesi maskaraya dönüştürülmüş, bir seks malzemeleri dükkanının neon ışıkları gibi yanıp sönüyor.

 

Teslim bayrağı gibi zirve hattına çakılan bu işaretler Ulusoy Enerji ve Akış Enerji Üretim Şirketi ortaklığına ait Aralık 2020’de tamamlanan toplam 103,5 MWm kurulu güce sahip SÖKE Rüzgar Enerji Santrali’ne ait. Tıpkı sadece yüzde sekizi geri dönüştürülebilen plastiğin sarı renkli geri dönüşüm kutusuna atılınca birden ortadan kalkacağı yanılsaması gibi, buna da kulağa hoş gelecek bir biçimde yenilenebilir enerji diyorlar. Doğru, kullanılan enerji beleş ve kendini bedava yeniliyor ancak bu tesislerin oluşturulması aşamasında el konulan, gasp edilen tarım arazilerinin, talan dilen doğanın yenilendiğini söylemek pek de mümkün değil. Uzaktan şirin görünen bu devasa yanar döner rüzgar gülleri, hiç kimsenin ayak basmadığı dağın başına kayanın taşın üzerine kondurulan zararsız cici tesisler değildir. Bizim dağımızda kullanılan Alman NORDEX şirketinin ürettiği her bir rüzgar türbininin tesisi için yaklaşık 1,5 dönüme ihtiyaç vardır. 20 metre çapında demir donatılı bir temel için yaklaşık 500 metreküp beton dökülmesi gerekir. Koskoca türbinlerin, rüzgar güllerinin dağın zirvesine taşınması için tır kamyonlarının yol alabileceği geniş yolların yapılması gerekir. Bu hat, aynı hesapsızca yapılan otoyollarda olduğu gibi yaban hayatının bağrında usturayla açılan büyük yaralar gibi binlerce yıldır süre giden yaşamı alt üst etmektedir. Türbinlerin özellikle deli gibi döndüğü rüzgarlı havalarda bir çığlık gibi yaydığı kafa parçalayıcı uğultudan, yaydığı manyetik alandan vs. hiç söz etmiyorum.

  

Yenilenebilir enerji, dizginsiz kapitalizmin dilediğince at koşturduğu bizim gibi geri bıraktırılmış ülkelerde halkın vergileriyle kolayca yutup yenilebilir büyük destek anlamına geliyor.

5346 sayılı Yenilenebilir Enerji Kaynaklarının  Elektrik Enerjisi Üretimi Amaçlı Kullanılmasına İlişkin Kanun (YEK Kanunu) çerçevesinde rüzgâr, güneş, jeotermal, biyokütle, dalga, akıntı, gel-git ile kanal veya nehir veya rezervuar alanı on beş kilometrekarenin altında olan hidroelektrik santralleri (HES) YEKDEM’den 10 yıl süre ile faydalanabiliyor. 31 Aralık 2030’a kadar uygulanacak YEKDEM’den beslenen şirketlere 2018‘de 26 milyar, 2019‘da 38 milyar, 2020 Ağustos ayına kadar ise 33 milyar lira destek verildi. Sağlanan alım garantilerinin ve kurdaki artışların da etkisiyle YEKDEM kapsamındaki garantili dolar alım fiyatlarından yararlanmak isteyen enerji santrallerinin sayısında büyük artış oldu. YEKDEM kapsamında desteklenen önde gelen şirketlerin iktidarın kanatları altında büyüyen şirketler olması ise genel amacı ortaya koyarken, bu şirketler içinde başı çekenler; Cengiz İnşaat, Özaltın İnşaat, Enerjisa, Kolin Enerji, Limak Enerji, Bereket Enerji, Doğuş Enerji ve Sanko Enerji. Yine garantili alım fiyatı taahhütleri vs. yolu ile yeni soygun teknolojileri işletiliyor.

Gümüş Dağı, Dilek Yarımadasıyla Ege denizine batan Aydın dağlarının bir uzantısıdır; Karia’nın dört kutsal dağından biri Thorax Dağı da denilmiş bir zamanlar. Yangın mevsimine yaklaştıkça tarlamızda ateş yakarken ürkerek baktığımız, 177’yi çevirdiğimizde karşımıza çıkan sesin mekanı 1019 metre rakımlı Kar yağdı tepesindeki orman gözetleme kulesinin bulunduğu yükseltiye biz Söke Dağı diyorduk. Son on yıllarda arsız sermaye faresi koskocaman dağı, yamaçlarından başlayarak delik deşik ederek, gözümüze içine bakarak ağır ağır yutuyor.

Gümüş Dağı’nın tek belası tabi ki sadece RES’ler değil. Gece ve gündüzleyin en görünür olanından giriş yaptım. Toprakları parsel parsel paylaşan “Arama ve İşletme Ruhsatları”nı hesaba katmadan, sadece görünenlerden ve faaliyette olanlardan üstünkörü kısa bir tur atmak dahi adamın başını döndürmeye yeter.

Başrolde ve azmettirici sıfatıyla özellikle Enerji ve Tabi Kaynaklar Bakanlığı, Tarım ve Orman Bakanlığı, Çevre, Şehircilik ve İklim Değişikliği Bakanlığı olmak üzere devlet, tüm kurumlarıyla bu talanı örgütlemektedir.

Tüllüoğlu Dağı mevkiinde sürekli kapasite artırımı girişimeri içerisinde olan Hürtay Madencilik’e ait taş ocağı, beton santrali (Mendeş Yapı), Kuşadası Belediyesi’ne ait çok “modern” katı atık depolama tesisi, güney yamacında yine bir taş ocağı, bir taş ocağı + beton santrali daha (Batıbeton), Güney-Doğu yamacında sessizce coğrafyaya sızmış olan Gümüşköy JES (BM Holding Enerji, %75’i Fransız Albioma satılan), Güney-Doğu yamacında Ortaklar taş ocağı, yine Güney yamacında çok sayıda GES ve kalan boşluklara henüz varlığından haberdar olmadığımız birçok girişim daha…

Gümüş Dağı, yamaçlarıyla birlikte, Söke, Germencik, Selçuk, Kuşadası ilçelerine ait arazileri kapsıyor.

   

Dağın “yutulması” yani talan edilmesi sürecinde Kuşadası Kirazlı Köyü’nün başına gelenler, yaşananların bir özeti niteliğinde. 2008 yılında elinde 4 adet kömür madeni arama ruhsatı ile bir maden şirketi zeytinlik alanlara gözünü dikti. Kirazlı Köyü’nün direnişi karşısında Yayla köy eksenli hareket eden ÇED olumlu kararı alan şirket taşocağını açtı. İki yıl önce şirket kapasite artırımı için ÇED gerekli değil kararıyla işletmeyi genişletmek isteyince Kirazlı köylüleri yine direndi. ÇED gerekli değil kararının iptali için dava açtı ve davayı kazandı. Bu arada Kirazlı, Gökcealan, Gümüşköy'ün üstünde kalan ormanlık alanda 3 yıl önce devlet eliyle orman kesimi başladı. Neymiş bu ormanlar “endüstriyel orman” imiş, istenildiği zaman ihale edilerek kesilebilirmiş.

Dağ “ağaçlardan temizlenerek” tıraşlandı. Sonra da yağmayı daha da kolaylaştıracak geniş yollar açıldı, proje sahaları arasında kalan orman sahası boşluklara daha da hızlı oduna dönüşen ağaçlar dikildi. Bugünlerde Ulusoy Enerji’nin Gümüş Dağı’ndaki 23 türbininin yedeği olacağı ilan edilen bir GES projesi ile verimli tarım arazilerine el konulmak isteniyor. Ülkenin on yıllardır uyguladığı bilinçli topraksızlaştırma ve tarım üretimden vazgeçirme siyasetinin sonucunda zaten yoksulluk sınırında yaşayan köylüler, her beş yılda bir, devletin danışmanlığında ve kolaylaştırıcılığında mantar gibi biten bu sürpriz talan projeleriyle uğraşmak, avukat tutmak, terazisi hileli adalet labirentlerinde önceden peşin ödemeli davalar açmak zorunda bırakılıyorlar. Halkın direnişi ile bir delikte beliren canavarın kafasına balyoz vurulsa da, aynı canavar boş bulduğu başka bir delikten devletin yardımıyla boy göstermekte ve işini görebilmektedir.

Bugün itibariyle gelinen durumu “kuş bakışı” görebilmek için uydu görünümü sağlayan bir uygulamadan Gümüş Dağı’na bakmak yeterli olacaktır. Masal değil bu, Güneyden Kuzeye, Doğudan Batıya açgözlü fare koskocaman dağı yutmuştur. Hem de hepimizin gözleri önünde!