Skip to main content

Fransız devleti Uganda’da Total’in suç ortağı

Survie, Les Amis de la Terre ve Observatoire des Multinationales, 14 Ekim 2021'de yayınladıkları « Fransız Devleti Total'in Uganda'da çevirdiği dümeni nasıl destekliyor » başlıklı raporda, Fransız Devletinin Total'in Uganda'daki petrol mega projesine sağladığı çok yönlü desteğe ve bu desteğin arkasındaki düzeneğe dikkat çekiyor.

 

« Kamu yararını temsil etmesi gereken kamu kurumları, nasıl oluyor da petrolün ve hissedarları Paris’ten ziyade Wall Street’te bulunan çok uluslu bir şirketin çıkarlarının hizmeti altına girebilir? » [1. Rapora göre bu durum, bir yandan lobicilik, iletişim ve greenwashing (yeşil aklama) ile bir « gizli silah »ın, yani döner kapıların kullanımını birleştiren Total’in klasik etki stratejisinin sonucudur.

Total'in küçük entrikası

Bir memur için devlet hizmetinden ayrılarak özel bir şirkete kapağı atmak anlamına gelen döner kapı uygulaması, « Total'ın seçilmişleri ya da üst düzey devlet görevlilerini geçici ya da kalıcı olarak ayartmayı veya tersine eski yöneticilerinden bazılarını devlet içerisinde üst düzey mevkilere yerleştirmesini » ifade eder. Bu duruma en güzel örnek oluşturacak vakalar arasında, yönetime gelmeden önce birkaç bakanlık özel kaleminde görev yapan Total'in CEO'su Patrick Pouyanné veya uzun süre Savunma Bakanlığı'nda ve ardından Dışişleri Bakanlığı'nda görev yaptıktan sonra 2019’da Total’de Halkla İlişkiler Müdürü olan Jean-Claude Mallet'in durumunu sayabiliriz. Rapor, Total ile kamu kurumları arasında her ölçekte yaşanan geliş gidişlere ilişkin başka birçok örnek daha sunuyor. Macron’un özel kaleminde, Dışişleri Bakanlığında, Fransız Kalkınma Ajansında, Bpifrance veya Kamu İştirakleri Ajansı gibi çeşitli kamusal finans kurumlarında eski Total çalışanlarını görebiliyoruz… Ya da bunun tam tersi! Kişilerin bu şekilde birbirine karışması, kamu kurumları ve özel çıkarlar arasında toksik bir nitelikler karışımına neden olmaktadır.

Niteliklerin birbirine karışması

Total'in iklim, çevre ve insan haklarına ilişkin projesinin yol açtığı feci sonuçları geniş çapta belgelenmiş[2ve yerel topluluklardan uluslararası STK'lara ve BM özel raportörlerine kadar tüm taraflarca kınanmıştır. Sözde toplumsal ve çevresel standartlara saygılı olmaya bağlılık iddialı ikiyüzlü söyleme rağmen, Fransız diplomasisinin Total projesine verdiği destek, Total'in tanıtımını üstlenen Kampala'daki büyükelçiliğinden, ülkenin en yüksek mevkisine kadar açık ve yoğun bir şekilde sürdürülmektedir. Mayıs 2021'de Emmanuel Macron, seçilme yaş sınırının ancak anayasada yapılacak bir değişiklikle ortadan kaldırabileceği gerçeğine karşın, 35 yıldan fazla bir süredir iktidarda olan ve yolsuzluk şüpheleri ve rakiplerine yönelik baskı politikası yürütmekle suçlanan mevkidaşı Yoweri Museveni'ye yakın zamanda yeniden seçilmesinden dolayı kendisini tebrik eden bir mektup yazdı. Bu vesile ile « iki ülke arasındaki ticareti yoğunlaştırmak ve işbirliğimizi daha da genişletmek için büyük bir fırsat » diyerek Total petrol projesine doğrudan atıfta bulunarak Uganda'daki Fransız ekonomik varlığını derinleştirme taahhüdüne ilişkin güvence verdi. Burada özel çıkarlara verilen destek, otoriter bir rejime verilen körü körüne desteği haklı çıkarmaktadır. Uganda rejimi gerçekten de petrol projesine muhalif olanlara karşı sert tutum izlemektedir. Baskılar, yıldırmalar ve tutuklamalar gün geçtikçe yoğunlaşmaktadır. Ağustos 2021'de Uganda hükümeti, petrol projesine karşı çıkan ve Fransa’da Total’e karşı yürütülen hukuksal mücadelede de yer alan bir dernek olan AFIEGO da dahil olmak üzere yaklaşık elli STK'nın faaliyetlerini askıya aldı[3. Ekim ayında, Uganda'nın farklı bölgelerinde 7 AFIEGO üyesinin de aralarında bulunduğu çok sayıda tutuklama yapıldı. Bu üyeler hapishanedeyken, dış ticaret ve tanıtımdan sorumlu atanmış bakan Franck Riester, Uganda seyahatini gerçekleştiriyordu. Durumdan haberdar olmasına karşın, yayınladığı bir tweet'te Fransa ile Uganda arasındaki ekonomik ilişkileri yoğunlaştırma konusundaki kararlılığını gururla teyit etti.

Franck Riester'ın Uganda ziyareti sırasında (10.5.2021) attığı bir tweet'in ekran görüntüsü.

« Güvenlik » için ortak çıkarlar

Total ile Ugandalı ve Fransız makamları arasındaki ekonomik çıkarların yakınlaşması, güvenlik alanında somutlaşmaktadır. Total, tesislerini güvence altına almak için sadece özel şirketlere başvurmakla yetinmemektedir. Bunlardan biri olan Saracen, yakın zamanda petrol tesislerini korumak için 6.500 ek güvenlik personelinin işe alındığını duyurdu (Monitor, Uganda baskısı, 8/10/21). Bunların komutanı, özellikle bu proje için oluşturulan Uganda petrol polisiyle ve bölgede konuşlanmış olan ve sayıları aylardır artan Uganda silahlı kuvvetleriyle işbirliği yapmaktadır. Total’ın ekipleri bir yandan polisi ve orduyu « güvenlik ve insan haklarına ilişkin gönüllü ilkeler » konusunda eğitirken, diğer yandan da muhaliflere düzenli olarak baskı uygulanan topluluklar içindeki hareketlerinde onlara eşlik ediyor. Konuyla ilgili kendisini sorgulayan BM raportörlerine güvence verdiğine inanan Total, Museveni'nin polisin ve yerel yetkililerin petrol bölgesindeki STK'ların veya gazetecilerin her türlü faaliyeti hakkında şirkete sistematik olarak bilgi vermesini sağladığını itiraf etti. Total ayrıca Uganda’daki emniyet ve askeri makamlarıyla bir mutabakat zaptı hazırlandığını duyurdu. Fransa’daki iktidar da, özellikle askeri işbirliği yoluyla, bu güvenlik tezgahına katkı sağlıyor. Nitekim Uganda ordusu Temmuz 2016'dan beri 27. Fransız Dağ Piyade Tugayı (bünyesinde dağ komando birimlerini de barındıran –ç.n.) tarafından eğitilmektedir. Batı Uganda'yı Demokratik Kongo Cumhuriyeti'ndeki bir isyancı gruba karşı savunması gereken Uganda birliklerinin bir bölümü, Total'in petrol tesislerini korumak için petrol bölgesinde konuşlandırıldı.

Total'e karşı kazanılan ilk yasal zafer

15 Aralık 2021'de Yargıtay, Uganda'daki mega petrol projesinin insan hakları ve çevre üzerindeki etkileriyle ilgili olarak petrol devi Total'e karşı mücadelelerinde aralarında Survie’nin da yer aldığı Fransız ve Ugandalı derneklerin lehine karar verdi. Yargıtay, yargılama yetkisini kesin olarak adli mahkemeye verirken, Total davanın ticaret mahkemelerine götürülmesini talep ediyordu (bkz. Survie'nin basın açıklaması, 15.12.2021). Kazanılan bu ilk zafer önemlidir, zira kapsamı davanın da ötesine geçen bir içtihat yaratmaktadır, çünkü ticari olmayan aktörlerin (dernek, birlik vb.) insan hakları veya çevre hakları konularında şirketler aleyhine açacakları davalarda şirketlerin, şirketler arasındaki uyuşmazlıklara bakan ve hakimleri yine şirketler tarafından ve şirketlerin bünyesinden seçilen ticaret mahkemelerine yönlendirmek istedikleri davaları ilgilendirmektedir (bkz. Billets sayı 294, Şubat 2020). Ancak, davanın esasa göre değerlendirilebileceğine dair bir umut doğmadan önce, iki yıl boyunca bir usul mücadelesi verilmesi gerekti.

Bu, çok uluslu şirketlerin, karmaşık düzenlemelere sahip, devletler ve hatta yasalar üzerinde büyük bir etki gücüne sahip güçlü örgütlerin cezasız kalmasına karşı mücadele etmenin zorluğunu ortaya koymaktadır. 2017'de Fransa'da oylanan ve bu davanın ilk kez uygulandığı ihtiyat yükümlülüğü yasası, çok uluslu şirketlerin sorumluluğunu hukuki düzeyde devreye sokmak için benzeri görülmemiş bir kaldıraç sunmaktadır. Bu yasa halen, bir büyük şirketin, iştirakleri veya alt yüklenicileri gibi farklı yasal yapılar tarafından yürütülse de, yurtdışındaki faaliyetleri nedeniyle dava açılmasına izin veren dünyadaki tek yasadır. Şu anda aynı doğrultuda Avrupa Birliği'nden bir direktif ve Birleşmiş Milletler'den bir antlaşma geçirmek için müzakereler sürmektedir. Bu yasanın oylanması, yasama süreci boyunca Fransız şirketlerinin rekabet gücünü korumakla ilgilenen ve onların lobiciliğine açık parlamenterler tarafından didiklenerek son sürümüne sınırlar getirilmiş olsa da bu yasayı destekleyen dernekler için büyük bir zafer olmuştur (bkz. Billets sayı 251, Kasım 2015 ve Billets sayı 265’teki başyazı, Şubat 2017). Bu dernekler, Total Uganda davasındaki usul mücadelesine paralel olarak son aylarda yasama mücadelelerini de sürdürdüler. Geçtiğimiz Ekim ayında, ihtiyat yükümlülüğü yasası ile ilgili tüm davalarda Paris Hukuk Mahkemesi'ne yargılama yetkisini kesin olarak veren bir maddenin Parlamento'da oylanmasını sağladılar. Açılacak davalar eksik olmasa da –Total Uganda'ya ek olarak Fransız şirketlerine karşı altı adet dava daha görülmektedir[4– usule ilişkin başka savaşların da sürdürülmesi gerektiği aşikardır.

Pauline Imbach

[1Aksi belirtilmedikçe, makaledeki tüm alıntılar « Fransız Devleti Uganda'da Total oyununu nasıl oynuyor » başlıklı rapordan alınmıştır.

[2Bkz « Un cauchemar nommé Total – Une multiplication alarmante des violations des droits humains en Ouganda et Tanzanie » (Uganda ve Tanzanya'da insan hakları ihlallerinde ürkütücü artış) başlıklı rapor, 20 Ekim 2020 - Les Amis de la terre, Survie.

[3Bkz https://www.totalautribunal.org

[4Toplam sera gazı emisyonları, Téléperformance’ın dünya çapındaki çağrı merkezlerindeki işçi hakları ihlalleri hakkında, XPO Logistics’in faaliyetlerinde kötü niyetli dış kaynak kullanımı hakkında, EDF’in Meksika'da rüzgar çiftliğinin inşaatında yerli halkların haklarının ihlali hakkında, Suez’in Şili'de kaliteli içme suyuna erişim konusunda Süveyş, Brezilya ve Kolombiya'da ormansızlaşma, yerli halkların haklarının ihlali ve zorunlu çalıştırma konusunda .Bkz https://plan-vigilance.org/les-affaires-en-cours/

(www.survie.org sitesinde 16 Mart 2022 tarihinde yayınlanan Pauline İmbach imzalı Fransızca yazıdan Türkçeleştirilmiştir https://survie.org/billets-d-afrique/2022/313-janvier-2022/article/l-etat-francais-complice-de-total-en-ouganda ).