Skip to main content

Yahudi faşizminin son çırpınışları

İyi niyetli herkes, 30.000 masum insanı öldürmenin Hamas'ı ortadan kaldırmakla hiçbir ilgisinin olmadığını anlıyor. « Demir Kılıç » Operasyonu asıl amacı gizlemiyor:

Jabotinsky'den Netanyahu'ya kadar Yahudi faşistler tarafından takip edilen, Arap nüfusunu Filistin'den sürmeye yönelik eski rüyayı gerçekleştirmek için kullanışlı bir kılıf. O andan itibaren, ilk kez televizyonda canlı olarak işlenen bu toplu suç, küresel siyaset sahnesini sarstı. Kendini tehdit altında hisseden Yahudi üstünlükçüleri ABD'yi açıkça tehdit etti. « Özgür dünyanın » efendisi olarak varlığını sürdürme kaygısı içinde olan ABD, onları devirmeye hazırlanıyor. Peki, aynı zamanda hem İsrail'i muhafaza edip, hem de Yahudi faşistlerden nasıl kurtuluruz?

Biden yönetimi, Hamas'ın da aralarında yer aldığı Filistin Direnişi'nin « El-Aksa Tufanı » (7 Ekim) olarak adlandırdığı saldırısına İsrail'in verdiği tepkiyi felç olmuş bir şekilde izledi. « Demir Kılıç » Operasyonu, Gazze Şehri'nin, Dünya Savaşları da dahil olmak üzere, tarihte dünyanın hiçbir yerinde eşi benzeri olmayan oranda büyük bombardımanıyla başladı. 27 Ekim'den itibaren buna karadan müdahale, yağmalama ve binlerce Gazze’li sivile yönelik işkenceler de eklendi. Beş ayda 13 bin 430'u çocuk, 8 bin 900'ü kadın, 364 sağlık personeli ve 132 gazeteci olmak üzere 37 bin 534 sivil öldürüldü ya da kaybedildi [1].

İşim başında Washington, her türlü ateşkes talebini veto etme tehdidinde bulunarak ve Filistinlilerin kuşatılmış yerleşim bölgesinin geniş çapta yok edilmesi için gerekli sayıda bomba sağlayarak « İsrail'in kendini savunma hakkını » kararlı bir şekilde destekleyerek tepki gösterdi. Suriye ve Ukrayna'dan sonra bir yenilginin daha yaşanması düşünülemezdi. Bununla beraber Amerikalılar bu dehşeti cep telefonlarından canlı olarak izledi. Dışişleri Bakanlığı’ndaki birçok üst düzey yetkili bu katliamı destekliyor olmaktan duydukları utancı dile getirdi ve kaleme aldı. İmza kampanyaları düzenlendi. Önde gelen hem Yahudi hem de Müslüman şahsiyetler görevlerinden istifa etti.

Başkanlık seçim kampanyasının ortasında Joe Biden'ın ekibi artık ellerini daha fazla kana bulayamazdı. Bu nedenle İsrail savaş kabinesine rehinelerin serbest bırakılması ve ateşkes yapılması yolunda müzakere yapması için baskı yapmaya başladı. Ancak Binyamin Netanyahu'nun koalisyonu, vatandaşlarının yaşadığı travmadan yararlanarak, barışın ancak Hamas’ın ortadan kaldırılmasıyla sağlanacağı iddia ederek bunu reddetti. Washington sonunda 7 Ekim olaylarının Jabotinsky'nin müritleri için sadece bir bahane olduğunu ve onların her zaman arzuladıkları şeyi yapmalarına yani Arapları Filistin'den sürmeye olanak sağladığını fark etti. Daha sonra daha aceleci bir tavır takınarak Filistinlilerin yaşama hakkına sahip olduklarını, topraklarının sömürgeleştirilmesinin uluslararası hukuka göre yasadışı olduğunu ve İsrail-Filistin sorununun « iki devletli çözüm » ile (1947 tarihli ve 181 sayılı kararla öngörülen iki uluslu devletle değil) çözülebileceğini vurguladı.

« Revizyonist Siyonistler » (yani Jabotinsky'nin müritleri [2]), buna 28 Ocak 2024'te « İsrail'in Zaferi Konferansı »nı [3] düzenleyerek karşılık verdiler. İsrail'de Araplara karşı işlediği ırkçı suçlar nedeniyle ömür boyu hapis cezasına çarptırılan ancak dostları tarafından affedilen Haham Uzi Sharbaf'ı bunun başrol oyuncusu yaptılar. Sharbaf, kendisini duce Benito Mussolini ile birlikte Müttefiklere karşı savaşan Lehi ve Stern grubunun varisi ilan etmekten çekinmedi.

Gönderdiği mesaj Washington ve Londra'da çok olumlu karşılandı. Bu küçük grup, kendi iradesini Anglosaksonlara dayatmayı amaçlıyordu ve eğer bu etnik temizliği engellemeye çalışırlarsa onlara da saldırmaktan çekinmeyecekti.

Beyaz Saray onlar adına para toplanmasını ve onlara fon aktarılmasını derhal yasakladı[4]. Bu yasak, Foreign Account Tax Compliance Act (FATCA) kapsamında tüm Batılı bankaları içerecek şekilde genişletildi.

Ayrıca Başkan Joe Biden, 8 Şubat'ta ABD silahlarının nakliyle ilgili şartlara ilişkin bir genelge imzaladı [5]. Buna göre İsrail'in 25 Mart'a kadar Uluslararası İnsani Hukuku (ancak Uluslararası Hukukun kendisini değil) veya İnsan Haklarını (Fransa’daki anlamında değil, ABD Anayasası’ndaki anlamıyla) ihlal etmediğini yazılı olarak taahhüt etmesi gerekiyor.

Öte yandan Hollanda ve Birleşik Krallık parlamentoları da İsrail ile silah ticaretini durdurma olasılığını tartışmaya başladı.

İsrail'de Yahudi demokratik muhalefeti, katılımın nispeten az olduğu Siyonist karşıtı gösteriler düzenledi. Burada söz alan konuşmacılar, 7 Ekim şokunu rehineleri kurtarmak için değil sömürge hayalini gerçekleştirmek için kullanan Başbakan'ın ihanetinin altını çizdi.

« Revizyonist Siyonistler  » bunun üzerine Birleşmiş Milletler Yakın Doğu'daki Filistinli Mültecilere Yardım ve Bayındırlık Ajansı'na (UNRWA) karşı bir medya saldırısı başlattı. Bu BM kurumu, 1949'dan bu yana Filistin'in yanı sıra Ürdün, Lübnan ve Suriye'deki 5,8 milyon vatansız Filistinliye eğitim, gıda, sağlık ve sosyal hizmetler sağlıyor. Yıllık bütçesi 1 milyar dolardan fazladır ve 30.000'den fazla kişiye istihdam sağlamaktadır. Zaten 2018'de Başkan Donald Trump, Filistinlilere sağlanan yardımı sorgulamaya başlamış ve ABD'nin ajansa sağladığı finansmanı askıya almıştı. Bu adımıyla Filistinli grupları müzakere masasına dönmeye zorlamayı amaçlıyordu. Beş yıl sonra ise « revizyonist Siyonistlerin » hedefi çok daha farklıdır. UNRWA'yı hedef alarak Ürdün, Lübnan ve Suriye'yi de Filistinli mültecileri sınır dışı etmeye zorlamayı amaçlıyorlar. Bunun için personelinin yüzde 0,04'ünü « Mescid-i Aksa Tufanı » operasyonuna katılmakla suçladılar ve İsrail'deki banka hesaplarını bloke ettiler. UNRWA'nın direktörü İsviçreli Philippe Lazzarini, derhal olaya karışan 12 çalışanını görevden aldı ve kurum içi soruşturma yapılmasını emretti. Elbette İsraillilerin sahip olduğunu iddia ettiği kanıtlar hiçbir zaman kendisine teslim edilmedi ancak ABD ve Avrupa Birliği başta olmak üzere tüm bağışçılar birbiri ardına sağladıkları fonları askıya aldı. Gazze'de birkaç gün içinde, Ürdün, Lübnan ve Suriye'de ise birkaç hafta içinde Birleşmiş Milletler’in yardım sistemi çöktü.

Eski İngiltere Başbakanı ve şimdiki Dışişleri Bakanı David Cameron, Filistinliler için hala kurtarılabilecek olanı nasıl kurtarabileceğini incelemek üzere İsrail'i ziyaret ederken, İsrail’in Diaspora Bakanı Amichai Chikli onu, Adolf Hitler'le Münih Anlaşmalarını imzalayan Neville Chamberlain'e benzetti. “'Zamanımıza barışı' getirmek ve 7 Ekim vahşetini gerçekleştiren Nazilere, beşikteki bebeklerin kitlesel olarak öldürülmesinin, tecavüzlerin ve annelerin çocuklarıyla birlikte kaçırılmasının tanınması için Filistin devleti şeklinde bir ödül vermek isteyen David Cameron'a selam olsun » dedi. « İsrail’in Zaferi Konferansı »nda olduğu gibi « revizyonist Siyonistler » Anglosaksonları tehdit etti.

Binyamin Netanyahu'nun Yahudi üstünlükçü koalisyonu bu kez de Refah'a karşı « Demir Kılıç »ın yeni bir safhasından söz etmeye başladı. Zaten Gazze'den canını zor kurtarmış olan siviller tekrar kaçmak zorunda kalacaklardı. Ancak Tshal, Gazze Şeridi'ni ikiye bölen bir yol yaptığı için artık geldikleri yere dönemeyeceklerdi. En kötüsüne hazırlanan Mısır, sınır dışı edilmesi kaçınılmaz görünen Gazzelileri geçici olarak barındırmak üzere Sina'da geniş bir sahayı düzenledi [6].

Tel Aviv'de ancak 7 Ekim şoku sayesinde iktidarda kaldıklarının bilincinde olan « revizyonist Siyonistler », « El Aksa Tufanı » operasyonuna ilişkin her türlü düşünceyi Nazilerin nihai çözümünün inkarına indirgeyen bir yasa çıkardı. Bu olaylarla ilgili soruşturma yapılması 5 yıl hapis cezasıyla yasaklandı. Böylelikle revizyonistler, İslami Cihad ve FHKC'nin de saldırıda yer almasına rağmen, saldırıyı yalnızca Hamas'a atfetmeye devam edebilirdi. Bunu Yahudi karşıtı bir eylem olarak yorumlayabilir, devasa bir pogroma indirgeyebilir ve dolayısıyla ulusal kurtuluş hedefini inkar edebilirlerdi.

Birçok devletin UNRWA'dan sağlanan fonları geri çekip çekmemeyi sorguladığını bilen revizyonist Siyonistler, UNRWA'ya yönelik saldırılarını sürdürdü. Hamas karargahının kurumun merkezinin altındaki bir tünelde olduğunu iddia ettiler. Philippe Lazzarini şaşkınlığını dile getirerek İsrail'in düzenli olarak kurumun tesislerini aramaya geldiğini hatırlattı. Ancak İsrail'in Birleşmiş Milletler daimi temsilcisi Gilad Erdan herkesin dikkatine yönelik bir tweet attı: « Sorun bilmemeniz değil, bilmek istememenizdir. UNRWA okullarının altında bulunan terörist tünellerini gösterdik ve Hamas'ın UNRWA'yı istismar ettiğine ilişkin kanıtlar sunduk. Gazze'deki tüm UNRWA tesislerinde kapsamlı bir arama yapmanız için sizden ricada bulunduk. Ama sadece reddetmekle kalmadınız, kafanızı kuma gömmeyi tercih ettiniz. Sorumluluklarınızı üstlenin ve hemen bugün istifa edin. Her gün Gazze'de Hamas=BM ya da tam tersi olduğuna ilişkin daha fazla kanıta ulaşıyoruz. BM'nin söylediği her şeye ya da Gazze hakkında söylenen her şeye güvenemeyiz ».

Yahudi üstünlükçüleri, UNRWA'nın Gazzelilere yardımını sürdürmesini engellemek için Tzav 9 (« Tsav 8 » genel seferberlik emrine benzetimle) adında bir örgüt kurdular. Kamyonların geçişini engellemek üzere Gazze Şeridi'nin iki giriş noktasına aktivistler yerleştirdiler. Eş zamanlı olarak, Gazze'de bir UNRWA kamyon şoförünün suikasta kurban gitmesi, teşkilatın konvoylarını askıya almasına neden oldu. Konvoy sonunda yoluna devam edebildi, ancak sadece İsrail askeri eskortu altında. Aç kalabalığın ilk saldırıları bu sırada gerçekleşti. USAİD direktörü Samantha Power, olup biteni denetlemek üzere sahaya gideceğini duyurdu. Washington, bu saldırıların kendiliğinden olmadığını, « revizyonist Siyonistler » tarafından gizlice teşvik edildiğini düşünüyordu. Nabulsi kavşağındaki (Gazze Şehri'nin güneyinde) katliam tam da bu sırada gerçekleşti: İDF'ye göre, gıda yardımı dağıtımı sırasında 112 kişi ayaklar altında ezildi. İsrail askerleri ancak silahlarını kullanarak kendilerini kurtarmayı başardılar. Gerçekte sağlık çalışanlarına ve United Church of Christ'e göre kurbanların % 95'i açılan ateş sonucu kurşunlanarak öldürüldü. Washington, Tel Aviv'in iddiasını destekleyen bir bildiri yayınladı ancak Haaretz'e göre: « Uluslararası toplumun bu açıklamaları geçerli kabul edip etmediği şüphelidir » [7].

Washington buna, Ürdün ve Fransa'ya Gazze sahillerinde yiyecek dağıtma yetkisi vererek ve ardından bu hava operasyonlarına katılarak karşılık verdi. Ek olarak, Gazze'ye uluslararası insani yardım ulaştırmak üzere iskele olarak hizmet verebilecek yüzen bir ada oluşturmak için lojistiklerini harekete geçirmeye başladılar (Gazze kıyısı büyük gemilerin yanaşmasına imkan veremeyecek kadar sığdır). Pentagon bunu yaparak, şimdiki Dışişleri Bakanı İsrael Katz'ın 2017'de dile getirdiği bir düşünceyi yeniden hayata geçirmiş oluyor. Şimdiden, Kıbrıs'tan insani bir deniz koridoru açılması ilkesi benimsenmiş durumda. Bu koridor Birleşik Arap Emirlikleri ve Avrupa Birliği tarafından kullanılacak.

İsrail, henüz hiçbir delil olmaksızın 450 UNRWA çalışanını Hamas üyesi olmakla suçlarken, UNRWA, İDF tarafından « sorgulama amacıyla » esir alınan yaklaşık yüz Gazze’li siville görüştü. Uğradıkları sistematik işkenceye ilişkin bir rapor hazırlıyor. Bu adamların sorgulanmak üzere İsrail askerleri tarafından çırılçıplak soyunmaya zorlandığı görüntüleri tüm dünya izledi.

Anglosaksonları küçümseyen « revizyonist Siyonistler » sömürgeleştirme projelerini yeniden uygulamaya başladılar. Yeni yerleşim yeri New Nisanit'in ilk binalarını inşa etmek üzere Beyt Hanun/Erez sınır kapısından Gazze Şeridi'ne girdiler. İDF tarafından geri itilmeden önce ahşaptan iki tane ev inşa etmeyi başardılar.

Önde gelen Anglosakson medya kuruluşlarının 36 genel yayın yönetmeni, Gazze'deki çalışanlarının öldürülmelerini kınamak ve İsrail hükümetine onların güvenliğini sağlama sorumluluğunun olduğunu hatırlatmak için Gazetecileri Koruma Komitesi'nin bir mektubunu imzaladı [8].

İsrail hükümeti bu ölümlere şaşırmış gibi yaparken, Enformasyon Bakanlığı’ndaki memurların birçoğu topluca istifa etti. Bakan Galit Distel-Etebaryan, askeri sansürü protesto etmek için 12 Ekim'de istifa etmişti. Artık kriz çok daha ciddi bir hal almıştı: Dezenformasyondan sorumlu olanlar, anlattıkları ile gerçek arasındaki uçurum genişlemeye devam ederken artık yalan söylemeyi reddediyorlardı.

Binyamin Netanyahu'nun tek tavizi, Ramazan’da Mescid-i Aksa'da bayram namazı yasağının kaldırılması oldu. Knesset'teki Arap milletvekillerinin, Müslümanların kutsal mekânı Kudüs'ün güvenliğinin tek sorumlusu olan Ürdün Kralı II. Abdullah'ın müdahalesinden sonra, Netenyahu bu namazların kılınmasına ilk hafta için yedi günde bir yenilenebilecek şekilde yapılmasına izin verdi.

Bu noktada Washington politikasını kökten değiştirme kararı aldı. Buraya kadar İsrail'in kaybetmesine izin veremeyeceğini düşünüyordu. Bu nedenle İsrail’in işlediği suçu destekledi. Ama artık Yahudi faşistlerin galip gelmesine izin veremezdi. Şunu iyi anlamamız gerekiyor: Washington, Gazzelilerin acılarını görerek ya da anti-faşizmin aniden ortaya çıkması yüzünden değil, « revizyonist Siyonistlerin » tehditleri nedeniyle fikrini değiştirdi. ABD’nin tutumunu yalnızca dünya üzerindeki hakimiyetini sürdürme arzusu belirliyor. Suriye ve Ukrayna'dan sonra, İsrailli müttefiklerinin de yeni bir yenilgiye uğramasını göze alamazdı. Ancak « revizyonist Siyonistlere » yenilmeyi de daha az göze alabilir.

Bu nedenle Biden Yönetimi, eski alternatif Başbakan ve 12 Ekim'den bu yana sandalyesiz bakan General Benny Gantz'ı, Başbakan Binyamin Netanyahu'nun muhalefetine rağmen istişarede bulunmak üzere ABD'ye davet etti. Bu, 2015'te Başkan Barack Obama'nın önerisine rağmen Kongre'ye konuşma yapmak üzere davet edilmesine bir tür göndermedir. ABD, iplerin başkasının değil, sadece kendisinin elinde olduğunu göstermek istiyor.

ABD kendini harekete geçmek zorunda hissediyor. Rusya, 60 Filistinli siyasi örgütü Moskova'ya davet etti. Onları birleşmeye zorladı ve Hamas'ı FKÖ’nün imzaladığı anlaşmayı kabul etmeye, yani İsrail Devleti'ni tanımaya ikna etti.

General Benny Gantz ülke dışından gelecek bir yardımla Başbakanı devirmek için yapılan bu daveti kabul etmedi. İsrail'i hala kurtarabileceğinden ve müttefiklerinin onu yüzüstü bırakmayacağından emin olmak için Washington'a gitti. Büyük bir sürprizle, onların gözünde Benjamin Netanyahu'ya stratejik bir alternatif olarak değil, masum insanları topluca katletmemeye çalışan bir general olarak kabul gördü.

5 Mart'ta, Benjamin Netanyahu'nun koalisyonu tarafından gerçekleştirilen katliama yönelik tavizsiz bir kınamada bulunan Başkan Yardımcısı Kamala Harris tarafından kabul edildi. ABD basını, aslında ilk konuşma metninin daha da sert ifadelerle yazıldığına dikkat çekti. Önemli olan, Dışişleri Bakanlığı ve Pentagon'un daha anlayışlı « iyi polis » rolünü oynarken, onun « kötü polis » rolünü oynamasıdır. Gantz, ayrıca kendisini « Amerika » adına geleceğin İsrail Başbakanı olarak kutsayan Dışişleri Bakanı Antony Blinken ile de görüştü. Burada, Müsteşar Victoria Nuland'ın derhal yürürlüğe girecek şekilde emekli edildiğini öğrendi.

Nuland, Avrupa'da 2014 yılında Ukrayna'nın seçilmiş devlet başkanı Viktor Yanukoviç'in devrilmesi sürecini yöneten kişi olarak biliniyor. Almanya Başbakanı Angela Merkel ve Fransa Cumhurbaşkanı François Hollande'ı, Rusya'nın çekilmesini sağlayacak Minsk anlaşmalarını imzalamaya ikna eden de oydu. Bugün Batı'nın Donbass sakinlerinin katliamına son vermek istemediğini, yalnızca Ukrayna'yı silahlandırmak için zaman kazanmak istediğini biliyoruz.

Öte yandan Victoria Nuland, her şeyden önce Project for a New American Century'ye başkanlık eden tarihçi Robert Kagan'ın karısıdır. İşte bu sıfatla 11 Eylül saldırılarını, « Amerikan İmparatorluğunu » uyandıracak olan « Yeni Pearl Harbor »u olarak duyurdular [9]. Her ikisi de, Vladimir Jabotinsky’nin ve neo-muhafazakar hareketin önde gelen isimlerinden filozof Leo Strauss'un müritleridir  [10]. Project for a New American Century 'nin 2 numarası, geçen yıl seçim kampanyasını ve ardından Benjamin Netanyahu'nun darbesini finanse eden Elliott Abrams'dı [11].

2006 yılında, ABD'nin o zamanki NATO Büyükelçisi olan Victoria Nuland, İsrail-Lübnan savaşını durdurarak İsrail'i Hizbullah karşısında yenilmekten kurtardı. Dolayısıyla Binyamin Netanyahu'yu çok iyi tanıyor.

Onun görevden alınması, Biden Yönetiminin İsrail'i olduğu gibi kendi evini de temizleme arzusunu ortaya koyuyor.

Benny Gantz, 6 Mart'ta dönüş yolunda Londra'da mola verdi. Güvenlik Danışmanı Tim Barrow, Başbakan Rishi Sunak ve son olarak Dışişleri Bakanı David Cameron tarafından kabul edildi. Tabii ki İsrail'in kendisini savunma hakkına sahip olduğunu vurguladı, ancak bunu yalnızca uluslararası hukuka uygun olarak yapmalıyı. Hamas, İngiliz Mİ6’i tarafından desteklenen ve Kral III. Charles (o zamanki Galler Prensi) tarafından onlarca yıldır sahip çıkılan siyasi gizli bir topluluk olan Müslüman Kardeşler'in Filistin kolu olduğu için bu durak onun için zorunluydu.

Başkan Joe Biden, 7 Mart'ta yaptığı Birliğin Durumu konuşmasında şunları söyledi: « İsrail liderlerine şunu söylüyorum: İnsani yardım sonradan akla gelen bir düşünce veya bir pazarlık konusu olamaz. Masum hayatları korumak ve kurtarmak bir öncelik olmalıdır. Geleceğe gelince, mevcut durumun tek gerçek çözümü iki devletli çözümdür. Bunu İsrail'in uzun süredir müttefiki ve savaş sırasında İsrail'i ziyaret eden tek Amerikan başkanı olarak söylüyorum. Ancak İsrail'in güvenliğini ve demokrasisini teminat altına alacak başka bir yol bulunmuyor. Filistinlilerin barış ve onur içinde yaşamasını temin edecek başka bir yol yok. İsrail ile Suudi Arabistan dahil tüm Arap komşuları arasında barışı temin edecek başka bir yol da yok » [12].

Gazze katliamı sırasında Ortadoğu'da Müslüman Kardeşler'e sempati duyan birçok lider Hamas'ı sorgulamaya başladı. İhvan'ın sözde İslam adına Sovyetlerle, ardından laik Muammer Kaddafi ve Beşar Esad'la savaştığını anlasak da, sadece Müslüman bir halkın bedelini ödeyeceği bir operasyonu gerçekleştirebilmelerini nasıl açıklayabiliriz? İlk tepkiyi veren Türkiye Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, Müslüman Kardeşler'in Dini Lideri Mısırlı Mahmud Hüseyin'in iki yıl önce verilen Türk vatandaşlığını iptal etti. Bu tabii ki Recep Tayyip Erdoğan'ın siyasal İslam ideolojisini terk ettiği anlamına gelmiyor, ancak Müslüman Kardeş Mahmud Fathi’n'in önerdiği gibi bu ideolojiyi Anglosakson sömürgeciliğinden ayırmaya çalıştığı anlamına geliyor.

75 yıldır Batılılar, « Genişletilmiş Ortadoğu »daki eski sömürgelerine kendi iradelerini ya cihatçılar aracılığıyla ya da doğrudan orduları aracılığıyla dayattı. Batılılar, Jabotinsky-Netanyahu grubuna bağlı Yahudi faşistlerin gerçekleştirdiği katliamlara dört ay boyunca destek vererek itibarlarını yitirdiler. İsrail için bundan sonra Benjamin Netanyahu ve İtamar Ben-Gvir yerine Benny Gantz ve Yaïr Lapid'le da olsa, kiminle olursa olsun, Yahudilerin faşizmle uyumsuzluğu efsanesine dayanan İsrail'in gücü çökmüştür. Artık bu küçük grubun CİA adına Soğuk Savaş döneminde, Orta Doğu'da, Afrika'da ve Latin Amerika'da işlediği tüm suçları gün ışığına çıkarmak mümkün olabilecektir.

Thierry Meyssan

 

[1] « Bombes et aides humanitaires des États-Unis sur Gaza », yazan Manlio Dinucci , Çeviri M.-A., Réseau Voltaire, 9 Mart 2024.

[2] « Le voile se déchire : les vérités cachées de Jabotinsky et Netanyahu », yazan Thierry Meyssan, Réseau Voltaire, 23 Ocak 2024.

[3] « À Jérusalem, la "Conférence pour la Victoire d’Israël" menace Londres et Washington », yazan Thierry Meyssan, Réseau Voltaire, 13 Şubat 2024.

[4Executive Order on Imposing Certain Sanctions on Persons Undermining Peace, Security, and Stability in the West BankWhite House, 1 Şubat 2024.

[5National Security Memorandum on Safeguards and Accountability With Respect to Transferred Defense Articles and Defense Services, White House, 8 Şubat 2024.

[6السلطات المصرية تشرع في بناء منطقة أمنية عازلة محاطة بأسوار لإستقبال فلسطيني غزةSinai Foundation for Human Rights, 14 Şubat 2024.

[7] « In Absence of Hostage Deal, U.S. Reining in Israel’s Actions in Gaza », Amos Harel, Haaretz, 10 Mart 2024.

[8] « Open letter on journalists in Gaza », Committee to Protect Journalists, 29 Şubat 2024.

[9L’Effroyable imposture, suivie du Pentagate, Thierry Meyssan, Demi-Line yayınları.

[10] « Vladimir Poutine déclare la guerre aux Straussiens », yazan Thierry Meyssan, Réseau Voltaire, 5 Mart 2022.

[11] « Le coup d’État des straussiens en Israël », yazan Thierry Meyssan, Réseau Voltaire, 7 Mart 2023.

[12] « Discours de Joe Biden sur l’état de l’Union (Extraits) », yazan Joseph R. Biden Jr., Réseau Voltaire, 7 Mart 2024.

(voltairenet.org sitesinde 12 Mart 2024 tarihinde yayınlanan Fransızca yazıdan Türkçeleştirilmiştir https://www.voltairenet.org/article220536.html )