Skip to main content

Ziyaret

Bugün Belediye Başkanı köyümüze sabah kahvaltısına geldi. Siyah arabalar mekanın önüne yanaştı. Kameralar, fotoğraf makineli arkadaşlar. Yakışıklı ve güleryüzlü adam Ankara’dan yeni dönmüş, yorgunluğuna karşın verdiği sözü tuttu

Hayır, seçim öncesi vaat masalları anlatmak için değil. Aksine tam da sonrasında, hem de yirmi yıldır ıstakoz AKP’nin birinci olmasına üzülerek alıştığımız ama son seçimde şirin ve sempatik bir adayı piyasaya süren İYİ Parti’nin ardından CHP’nin ikinci parti olarak çıktığı köyümüze teşekkür etmek ve neleri yapamayacağını anlatmak için.

Samimiyetle eller sıkıldı, çaylar içildi, simitler yenildi, sohbetler edildi. Ardından dertler, bunalımlar sıralanmaya başlandı. Açılışı yeni muhtarımız, eksiklikleri sıraladığı yazılı bir metni sunduktan sonra sözlü olarak köye yeni hizmet yapısı yapılması talebiyle yaptı. Ben de hiç üşenmeden, masaya arkadan yaklaşmalı bir çevirme harekatıyla gölge muhtarlığa soyunan Karadenizli iri yarı arkadaşa bir omuz darbesi atarak, bacasından saldığı dumanıyla köyü boğan, köyün zaten varlığı şüpheli olan kanalizasyon sistemini iflas ettiren yoğun deterjanlı atık suyuyla Cinebız Deresi üzerinden Bahçecik Boğazındaki DSİ Barajını zehirleyen, köyün kullanım suyunu bitiren, bir takım yükümlülüklerden kaçınmak için organize sanayi bölgesi yerine köy yerleşim alanının içinde faaliyet göstermeyi tercih ederek Kuşadası’nın tüm kirli çarşaflarını yıkayan çamaşırhane sorununu gündeme getirmeye çalıştım. Hani köy halkına istihdam sağlamakla övünen tesis. Ne hikmetse daha önceleri su ve atık su için ASKİ’ye, filtresiz baca için Aydın Belediyesi’ne yapılan çok sayıda başvuru sonuçsuz kalmıştı. Mevcut eksikleriyle büyükşehir belediyesinden nasıl aldığı belli olmayan 3. Sınıf Gayri Sıhhi Müessese işletme ruhsatıyla (gerçekten böyle bir belge mevcut mu acaba?) faaliyet gösteren işletme sahibinin AYDIN Büyükşehir Belediye Meclisi’ndeki CHP’li bir üye ile bağlantısından hareketle, bir tür örtülü altı oklu bir korumayla fütursuzca faaliyetini sürdürdüğünü aktardık kendisine. Köyün içme ve kullanım suyu sıkıntısı geçen yaz sürekli su kesintilerine neden oldu. Rahmetli babasının dağıtımını yaptığı ünlü bir markanın soğuk hava deposunda Ege’nin çeşitli bölgelerinden düşük bedelle kaçak olarak topladığı yabandomuzu etlerini ‘helal et’ diye piyasaya sürdüğü, bunları sahibi olduğu tatil köyünde personele, yerli yabancı turistlere yedirdiği, son seçim kampanyasında parti logosunu ve adını kullanamayacak duruma düşmüş ıstakoz partisinin bir zamanlar belediye başkanı olan oğlu döneminde nüfusu hızla artan köyümüze Hayıtlı Boğazı’nda bir “arıtma tesisi” armağan edilmiş. Tesis denildiğine bakmayın, kanalizasyon sularını içinde toplayan yirmi inçlik çıkma bir konteynerden çevrilme bir oyuncak. Köyün tüm kanalizasyonu burada önce bu gülünç metal kutuda toplanıyor, katı maddeler sözde çökertiliyor, taşan atık su arıtılmadan olduğu gibi yazın kuruyan Cinebız Deresi’ne akıtılıyor. Ayrıcalıklı çamaşırhaneden çıkan atık su miktar olarak köyün kanalizasyonundan birkaç kat daha fazla olduğu için, yoğun deterjan ve kimyasal atık içeren su zaten hiçbir işlevi olmayan arıtmayı da iflas ettirmiş durumda. Bulaşık suyu kıvamında yoğun deterjan ve kimyasal kokuları yayan bir su arıtmadan girdiği gibi çıkarak güzelim doğanın içine akıtılıyor.

Başkan not alıyor, konu kendisiyle doğrudan bağlantılı olmasa da ASKİ ile konuyu görüşeceğini söylüyor. İşletmecinin encümenden aldığı sihirli destek konusunda gerekirse başkanla görüşürüm diyor.

Köyün dertleri bununla biter mi?         

Konuyu Kuşadası sınırlarına sızan JES girişimlerine, hobi bahçesi sahtekarlığına getirecek iken, sağ olsunlar, oluşan anlık boşluktan yararlanan genciyle yaşlısıyla köyün pırıl pırıl gözlü dinamik ve konuşkan kadınları sazı eline alıyor. Cesaret kuşanmış bir yetkili, bir belediye başkanı davetimizi geri çevirmeyip işini gücünü bırakıp karşımıza gelmiş, fırsatı kaçırır mıyız? İlgili ilgisiz bombardıman başlıyor. Başkan geldiğine geleceğine pişman olmak üzere; başlangıçta kendisine uzatılan bloknota bir şeyler karalasa da bir süre sonra not almayı bırakıyor. Okul içerisindeki tırabzandan, market ihtiyacına, karayoluna ışıktan çocuk parkı, spor alanı ihtiyacına, sahipsiz köpeklerden halk eğitim kurslarına, ortaokul yapımına, aile hekiminin muayenesinden BİM’in neden market açmadığına kadar istekler makineli tüfek gibi birer birer sıralanıyor. Bir ara, sonradan köye yerleşen bir kadın, evinin önünde çöp konteyneri olmamasından, otuz metre ötede caddenin öte tarafındaki konteynere yürümek zorunda kaldığından yakınıyor. Başkan ile birlikte biz de tam olarak ne söylemek istediğini anlamıyoruz. Başkan taleplerin birçoğunun temsil ettiği kurumu doğrudan ilgilenmediğini söylese de, çocuk parkı, köy içi yolların bazı yerlerine kasis yapılması, kulağa fısıldanan özel istekler faslından sonra mekan önünde çektirilen toplu fotoğrafın ardından Başkan yeni muhtarla talepleri yerinde tespit etmek üzere yayan olarak köyü geziyor.

Sözümüz meclisten dışarı diyelim söz gelişi ve samimi ziyareti için yine teşekkür edelim.   

Köyün CHP ile ilişkin anıları, rahmetli Yaşar Amca dahil ağabeylerimizin, amcalarımızın defalarca anlattıkları ile sınırlı değil tabi. Bir de canlı olarak tanık olduklarımız da var. Yine bir CHP’li olan Berberoğlu (şu geçmişte modaya uyarak en zararsızından siyasete bulaşan TKP’li döneklerden hala ne acılar çekiyor bu ülke!) döneminde 1994’te boşbayan Çiller’in (daha doğrusu vekili olan hizmetlisi Pelister’in) arazisine komşu olan eski çöplüğün köyümüz sınırları içerisine, Maden tepesinin yamacına “son derece modern pırıl pırıl kontinü sistem” vs masallarıyla taşınması girişimi, ilçe yerelinde nasıl kötü sürprizlerle karşılaşılabileceğinin en güzel örneğidir. MHP’li ülkücülerden mafyaya, rantçı azgın müteahhitlere geniş bir yelpazeyle müttefiklik kural o dönemdeki yerel yönetim, köyün çöplüğe karşı direnişini örgütleyen KUŞADASI Yeniköy’de çöp deposunu engelleme hareketi adını verdiğimiz ve ihtiyar heyeti ve muhtardan oluşan komitemizi yıldırmak için yasal ve yasadışı her türlü yönteme başvurdu. 1995 ve 1996’da düzenlediğimiz “Çöplüğe hayır” şenliklerimizi, İzmir’deki CHP örgütünün, çevre halkı dahil Türkiye çapında sağlanan destekle yaratılan kamuoyu sayesinde Orman Bakanlığı’nın ormandan yer tahsisini iptal etmesini engelleyemedi. En son Gökçealan'da kurulması planlanan Jeotermal Elektrik Santralı'nın ÇED kapsamında yapılan "halkı bilgilendirme" toplantısını bir direniş şenliğine dönüştüren protestoda, çok fazla tanık olmadıkları kalabalık karşısında CHP'li eski ve yeni milletvekillerinin, toplantıyı bir CHP etkinliğine dönüştürmeye çalışıp, sahneyi ve mikrofonu ele geçirerek, bırakın orada bulunan halka, köylülerin avukatına dahi söz vermemek için nasıl çırpındıklarını unutmuş değiliz.     

Bu yaşa geldim, hala hep bir insan işini gücünü bırakıp ısrarla niye belediye başkanlığı yapmak ister diye kendime sorar, merak eder dururum. Hele kıyıda yer kalmadığı için bir veba gibi içerilere, tarım arazilerine, zeytinliklere ve yeşil alanlara doğru yapılaşmanın her dönem sürdüğü bir yerleşimde… Birkaç dönem başkanlık yapıp, imar planı tadilatları vs. ile kazanılan, büyük kısmı yurt dışına kaçırılan sonra aklanarak yurda geri sokulan helal parayla iyi okullarda “eğittiği” oğullarını yıllar sonra yeniden aynı sahnelerde aynı ulvi amaçlarla çıkartabilmek için mi? Bu karanlık dönemde biricik umudumuz olması gereken halkın partisinin belediye meclisine soktuğu, soyadlarının arkasına “inşaat” eklediğimizde yerelde sitelerle zeytinlikleri yutan büyük şirketlere ulaştığımız müteahhitlerin bulunuyor olmasına bakmayın, tabi ki inşaat lobisi için, bina yapmak, kısa yoldan para kazanmak için değil, sadece ve sadece kamu aşkıyla halka hizmet için. Başka neden olsun?