Skip to main content

Soykırımın cephaneliği: Gazze’yi yerle bir eden ABD silahları

8 Mayıs 2024'te İsrail, Refah'a yönelik acımasız saldırısını yoğunlaştırırken, Başkan Biden, 1.800 adet 2.000 pound’luk (907 kg) ve 1.700 adet 500 pound’luk (226 kg) bombadan oluşan bir sevkiyatın teslimatını « askıya aldığını » duyurdu. Ayrıca İsrail'in Refah'a yönelik geniş kapsamlı işgalini sürdürmesi durumunda başka teslimatların da durdurulacağı tehdidinde bulundu.

ABD Başkanı’nın attığı bu adım İsrailli yetkililerin tepkisine yol açtı; Ulusal Güvenlik Bakanı İtamar Ben-Gvir « Hamas Biden'ı seviyor » diye tweet attı. Tepki gösterenlerin arasında Cumhuriyetçilerin yanı sıra, şiddetli Filistin karşıtı Demokratlar ve İsrail yanlısı bağışçılar da yer alıyor. Cumhuriyetçiler, yönetimin İsrail'e askeri yardımı durdurmasını yasaklamak üzere hemen « İsrael Security Assistance Support Act » (İsrail’e Güvenlik Yardımını Destekleme Yasası) adı verilen bir yasa tasarısı hazırladı.

Yedi aydan beri çok sayıda kişi ABD'ye İsrail'e yaptığı silah tedarikini durdurma çağrısında bulunuyor. Biden'ın kararı, Gazze'de çoğunluğu ABD silahlarıyla öldürülen 35.000 Filistinli için elbette ki çok geç alınmış oldu.

Kimse yönetimin gerçekten tutumunu değiştirdiğini düşünmesin diye, silah tedarikine ara verilmesinin duyurulmasından iki gün sonra Dışişleri Bakanlığı kafa karıştırıcı bir rapor yayınladı. Rapora göre, her ne kadar ABD silahlarının Gazze'deki İsrail güçleri tarafından uluslararası insancıl hukuka « aykırı » uyumsuz bir şekilde kullanıldığını « değerlendirmek » akılcı olsa da ve İsrail, Gazze'ye yardım dağıtımını etkili bir şekilde geciktirmiş veya engellemiş olsa da (ki bu ABD yasalarına aykırıdır), İsrail'in insani yardım ve uluslararası insancıl hukuka saygı konusunda verdiği güvenceler « güvenilir ve inandırıcıdır ».

Biden yönetimi varılan bu saçma sonuçla silah göndermeye devam etme konusunda kendisine yeşil ışık yakmış oldu. Böylece aynı şekilde İsrail'in bu cephanelikle savaş suçu işlemeye devam etmesine de yeşil ışık yakılmış oldu.

Her durumda, emekli ABD topçu subayı Albay Joe Bicino'nun BBC'ye verdiği mülakatta söylediği gibi, İsrail'in elinde Refah'ı « yerle bir edecek » kadar yeterince silah zaten var. Bicino, teslimatlardaki duraklamanın « aslında herhangi bir sonucu olmadığını » ve « bunun daha çok, ABD'de bu konuyla ilgilenen insanlara yönelik bir siyasi oyun olduğunu » söyledi. ABD'li bir yetkili Washington Post'a, Washington'un uyarılarını görmezden gelmeye karar vermesi halinde İsrail'in zaten ABD ve diğer müttefikleri tarafından sağlanan yeterli miktarda silaha sahip olduğunu doğruladı.

Dolayısıyla teslimatlardaki bu duraklama, ABD'nin son on yılda Orta Doğu'daki vekillerine sağladığı cephanelik bağlamına oturtulmalıdır.

ABD bombası tufanı

İkinci Dünya Savaşı sırasında Amerika Birleşik Devletleri gururla « demokrasinin cephaneliği » olmakla övünüyordu. Çünkü mühimmat fabrikaları ve tersaneleri, Almanya'nın soykırımcı hükümetine karşı savaşmak için tükenmez miktarda silah üretiyordu. Bugün Amerika Birleşik Devletleri, İsrail'in Gazze'yi yok etmek ve halkını katletmek için kullandığı ithal silahların %70'ini sağlayarak, utanç verici bir şekilde soykırımın cephaneliği olarak karşımıza çıkıyor.

İsrail, en az 600.000'i çocuk olmak üzere 1,4 milyon yerinden edilmiş insana ev sahipliği yapan Refah'a saldırırken, onları bombalayan savaş uçaklarının çoğu F-16'lardan oluşmaktadır. Bu uçaklar başlangıçta General Dynamics tarafından tasarlanmış ve üretilmiştir. Bugün ise Güney Carolina'nın Greenville kentindeki Lockheed Martin fabrikasında üretilmektedirler. İsrail'in sahip olduğu yaklaşık 224 adet F-16 uçağı uzun süredir Gazze, Lübnan ve Suriye'deki militanları ve sivilleri bombalamak için öncelikli olarak tercih ettiği silah olmuştur.

İsrail'in elinde ayrıca daha ağır bombalar atabilen 86 adet Boeing F-15 uçağı da bulunmaktadır. Aynı şekilde tüm zamanların en yeni ve en pahalı avcı-bombardıman uçaklarından Lockheed Martin'in ürettiği nükleer kapasiteli F-35'leri de vardır. Bunların dışında 36 adet yeni F-35 siparişi de verilmiştir. F-35, Fort Worth, Teksas'ta üretilmektedir. Ancak uçağın bileşenleri Amerika Birleşik Devletleri genelinde ve İsrail dahil müttefik ülkelerde üretiliyor. İsrail, ABD'nin silah ihracatına yönelik denetim yasalarını ihlal ederek diğer ülkelere F-35'lerle saldıran ilk ülke olmuştur. Bu uçakları Suriye, Mısır ve Sudan'ı bombalamak için kullandığı iddia edilmektedir.

ABD savaş uçaklarından oluşan bu filolar, Ekim 2023'te Gazze'yi bombalamaya başladığında (2008'den bu yana yürüttükleri beşinci en büyük saldırı), ABD yeni silahları teslim etmek için hemen harekete geçti. 1 Aralık 2023 itibarıyla ABD 15.000 bomba, 57.000 top mermisi göndermiş durumdaydı.

Amerika Birleşik Devletleri, İsrail'e 285 pound’luk (129 kg) GBU-39 küçük çaplı süzülen bomba, 500 pound’luk (227 kg) Mk 82 ve 500 pound’luk (227 kg) Mk 84'ler ve 2000 pound’luk (907 kg) BLU-109 « sığınak avcıları » ve hatta İsrail'in 2009'da Gazze'de kullandığı bildirilen devasa 5.000 pound’luk (2,3 ton) GBU-28 sığınak avcıları da dahil olmak üzere her boyutta ve türde bomba tedarik ediyor...

General Dynamics ABD'nin en büyük bomba üreticisidir. Bütün bu modeller bu şirket tarafından üretilmektedir. Bu mühimmatların çoğu, Raytheon ve Lockheed Martin'in Paveway lazer güdüm sistemi veya Boeing'in JDAM (Joint Direct Attack Munitions -Müşterek Doğrudan Saldırı Mühimmatı) GPS hedefleme sistemiyle birleştirilerek « hassas » güdümlü bombalar olarak kullanılabiliyor.

İsrail'in Gazze'ye attığı bombaların yarısından biraz fazlası « hassas » bombalardır. Hedefleme yöneticilerinin +972 dergisine açıkladığı gibi, Lavender yapay zeka sistemi, yüksek rütbeli komutanlar değil, yalnızca sıradan militan olduğu şüphelenilen kişilerden oluşan binlerce hedef üretiyor. İsrail, bu insanları öldürmek için pahalı hassas mühimmatları « israf etmenin » gereksiz olduğunu düşünüyor ve bu nedenle onları evlerinde öldürmek, ailelerini ve komşularını yok etmek için yalnızca « aptal » (yani güdümsüz) bombalar kullanıyor.

İsrail, İran gibi daha uzak komşularını tehdit etmek ve bombalamak için yedi adet Lockheed Martin KC-130H'nin yanı sıra yedi adet Boeing 707 havadan yakıt ikmal uçağına da güvenebilir. Bunlara ek olarak, dört adet yeni son teknoloji Boeing KC46A tanker uçağının her biri 220 milyon dolardan fazla bir bedelle olmak üzere 2025 sonlarında teslim edilmesi planlanıyor.

Kara kuvvetleri cephaneliği

İsrail, Filistinlileri öldürmek için 48 adet Boeing Apache AH64 saldırı helikopterine de güvenebilir. Bu helikopterler Lockheed Martin'in ünlü Hellfire füzeleri, General Dynamics'in Hydra 70 roketleri ve Northrop Grumman'ın 30 mm’lik makineli tüfekleriyle donatılmışlardır. İsrail, Apaçi helikopterlerini aynı şekilde, kendisinin ve ABD'nin uluslararası insancıl hukuku ve Soykırım Sözleşmesini kendi ihlalleri için bahane olarak kullanmaya devam ettiği trajik bir gün olan 7 Ekim 2023'te hala bilinmeyen sayıda İsrailliyi öldürmek ve kömüre çevirmek için de kullandı.

İsrail topçusunun ana silahları, BAE Systems tarafından Pensilvanya Chambersburg’ta üretilen 600 adet Paladin M109A5 155 mm kundağı motorlu obüslerdir. Meslekten olmayanlar için, kundağı motorlu obüs bir tank gibi görünür, ancak daha uzun mesafelere ateş etmesine olanak tanıyan daha büyük 155 mm'lik bir topla donatılmıştır.

İsrail, 155 mm'lik top mermilerini ABD'de üretilen bileşenleri bir araya getirerek üretiyor. Yönetimin 7 Ekim'den sonra Kongre'ye bilgi verdiği ilk iki ABD silah sevkiyatından biri, İsrail'e 147,5 milyon dolar değerinde top mermisi bileşenleri tedarik etmekti.

İsrail'de ayrıca 48 adet M270 çoklu roketatar bulunuyor. M270, Amerika Birleşik Devletleri'nin Ukrayna'ya gönderdiği HİMARS roketatarlarının paletli sürümüdür ve Lockheed Martin tarafından üretilen aynı roketleri ateşler. ABD Deniz Kuvvetleri, bunları 2017'de Irak'ın ikinci büyük şehri Musul'u yerle bir etmek için hava saldırılarıyla eşgüdümlü olarak kullandı. M270 fırlatıcıları artık üretilmiyor, ancak BEA Systems'in bunları üretecek tesisleri hala ayakta.

İsrail, ABD yapımı mermileri ateşleyen kendi Merkava tanklarını üretiyor. ABD Dışişleri Bakanlığı 9 Aralık 2023'te Kongre'ye İsrail'e 106 milyon dolar değerinde 14.000 adet 120 mm’lik tank mermisinin « acil » teslimatını bildirdiğini duyurdu.

ABD'nin top mermisi ve tank teslimatlarının yanı sıra Kongre'ye bildirilmeyen düzinelerce küçük teslimat (çünkü her teslimat, yasal sınır olan 100 milyon doların altında olacak şekilde dikkatle ayarlandı), Amerika Birleşik Devletleri'nin her yıl İsrail'e verdiği 3,8 milyar dolarlık askeri yardımla finanse edildi.

Nisan ayında Kongre, ek silahlar için yaklaşık 14 milyar doları içeren yeni bir savaş finansmanı yasa tasarısını kabul etti. İsrail bu silahların parasını kendisi karşılayabilir ama daha sonra bu durum rekabeti de beraberinde getirebilir ki bu da ABD'nin İsrail’in savaş makinesinin büyük bir kısmının tedarikindeki tekelini aşındırması riskini doğurabilir. ABD’li ölüm tüccarları için bol kazanç yaratan bu tekel, Kongre üyeleri için, silahlar ve savaşlar lehine rutin olarak yetersiz olarak fonlanan Head Start ya da diğer ulusal yoksullukla mücadele programlarının tam olarak finanse edilmesinden açıkça daha önemlidir.

İsrail'in elinde FMC tarafından üretilmiş 500 adet M113 zırhlı personel taşıyıcısı ve İndiana Mishawaka’da AM General tarafından üretilmiş 2.000'den fazla Humvee bulunuyor. Kara kuvvetleri çeşitli tipte ABD bomba atarları, Browning makineli tüfekleri, AR-15 saldırı tüfekleri ve SR-25 ve M24 SWS keskin nişancı tüfekleriyle donatılmış durumda. Bu silahlar ve mühimmatlarının hepsi ABD'de üretiliyor.

İsrail’in uzun yıllar boyunca sahip olduğu üç adet Sa'ar 5 korveti yaklaşık bir firkateyn büyüklüğünde olan en büyük savaş gemileriydi.  Bu gemiler 1990'lı yıllarda Mississippi'nin Pascagoula kentinde İngalls Shipbuilding tarafından inşa edildiler. Ancak İsrail yakın zamanda Almanya'da inşa edilmiş, 76 mm'lik ana toplara ve yeni satıhtan satha füzelere sahip, daha büyük ve daha ağır silahlarla donatılmış dört adet Sa'ar 6 korvetini teslim aldı.

Üniversitelerde kurulan çadırlar ölüm tüccarlarını hedef alıyor

Amerika Birleşik Devletleri, kendi halklarını öldürme veya komşularına saldırmak üzere baskıcı rejimlere silah sağlama konusunda uzun ve korkunç bir geçmişi sahiptir. Martin Luther King, ABD hükümetini « dünyadaki en büyük şiddet tedarikçisi » olarak nitelendiriyordu. 1967'de yani suikasta uğramasından bir yıl öncesinde bu tespiti yaptığından beri, durum hiç değişmedi.

Tüm bu silahları üreten büyük ABD fabrikalarının birçoğu, bölgelerindeki, hatta eyaletlerindeki en büyük işverenlerdir. Başkan Eisenhower'ın 1960'taki veda konuşmasında hatırlattığı gibi, « devasa bir askeri kurum ile büyük bir silah sanayinin bu birleşimi », « askeri-sınai kompleksin, talep edilse de edilmese de, haksız şekilde nüfuz elde etmesine » yol açmıştı.

Dolayısıyla ateşkes, İsrail'e askeri yardım ve silah satışının durdurulması, Gazze'ye insani yardımın yeniden başlatılması taleplerinin yanı sıra, ülkemizin dört bir yanındaki üniversite yerleşkelerini işgal eden öğrencilerin, bu ölüm tüccarlarına ve İsrail şirketlerine yapılan yardımı kesmeleri için kurumlarına çağrıda bulunmakta haklılar.

Ana akım medya, böylesi bir yardım kesintisinin üniversiteler için çok karmaşık ve çok maliyetli olacağı görüşünü benimsedi. Ancak öğrenciler İrlanda'nın Dublin kentindeki Trinity College'da çadırlar kurup İsrail şirketlerine yapılan yardımın kesilmesini talep ettiğinde, üniversite onların taleplerini hemen yerine getirdi. Sorun, polis şiddeti veya ifade özgürlüğünü engellemeye yönelik girişimler olmadan çözüldü. Öğrenciler ayrıca Brown, Northwestern, Evergreen State, Rutgers ve Minnesota ve Wisconsin Üniversiteleri dahil olmak üzere ABD kurumlarında da yardımın kesilmesi talebinin değerlendirileceği taahhütlerini de elde ettiler.

Büyük Orta Doğu'da onlarca yıldır süren daha da ölümcül olan ABD savaşı kalıcı bir kitlesel protesto hareketini kışkırtmakta başarısız olsa da, Gazze'deki soykırım binlerce gencin ABD savaş makinesine karşı ayaklanmanın gerekliliğini düşünmesine yol açtı.

Filistinlilerin anavatanlarından giderek artan bir şekilde sınır dışı edilmesi ve göç etmesi, Students for Justice in Palestine (Filistin'de Adalet İçin Öğrenciler-SJP) gibi gruplar aracılığıyla üniversite yerleşkelerinde dayanışma kampanyalarının düzenlenmesinde öncü rol üstlenen genç Filistinlilerden oluşan geniş bir diaspora yarattı. Filistin'deki geniş aileleriyle olan yakın bağları, ABD'nin bu soykırımda üstlendiği rolü derinlemesine anlamalarına ve diğer genç Amerikalılar için özgün, ikna edici ve ilham verici bir ses olmalarına olanak sağladı.

Bugün itibariyle genç önderlerimizi izlemek ve yalnızca Filistin'deki soykırımın sona ermesini değil, aynı zamanda askeri çılgınlıktan kurtulmak ve ülkemizi MICIMATT (military-industrial-congressional-intelligence-media- academia-think-tank) kompleksinin pençesinden kurtarmak her yaştan Amerikalının görevidir. Kökleri çok derinlere uzanan bu kompleks, Filistin'den Irak'a, Afganistan'dan Vietnam'a, hatta Latin Amerika'ya kadar komşularımıza çok uzun zamandır çok fazla ölüm, acı ve yıkım yaşattı.

Medea Benjamin, Nicolas J.S.Davies

(znetwork.org sitesinde 14 Mayıs 2024 tarihinde Medea Benjamin, Nicolas J.S.Davies imzasıyla yayınlanan İngilizce yazıdan Türkçeleştirilmiştir https://znetwork.org/znetarticle/the-arsenal-of-genocide-the-u-s-weapons-that-are-destroying-gaza/)