Skip to main content

Gorgan Seddi

 Mur de gorgan ile ilgili görsel sonucu Gorgan Seddi büyük arkeolojik projesinin sekizinci kazı sezonu Ekim 2016’da başladı. Söz konusu proje, İran Arkeoloji Enstitüsü, Ulusal Kültürel Miras Örgütü ve Edimburg Üniversitesi tarafından ortak yürütülüyor. Bu uluslararası projede İranlı araştırmacı ve arkeologlar İngiliz, Alman, Fransız, İrlandalı ve Gürcü meslektaşlarıyla işbirliği yapıyor.
 

Gorgan Seddi Hadrian Seddi ve Antonin Seddi’nin [1] toplamından daha uzundur. Çin Seddinden ise bin yıl daha eskidir. Eski benzer Çin yapılarından daha sağlam bir şekilde inşa edilmiştir. Orta Avrupa ve Çin’in türündeki en büyük eseridir ve kuşkusuz antik dünyada tuğladan inşa edilmiş en uzun duvardır. Buna karşın Gorgan Seddi hak ettiği ilgiyi görmedi. Bu savunma duvarı « Gorgan Seddi » ya da « Kızıl Yılan » adıyla bilinmektedir. Bir uluslararası arkeolog grubu on yıldan beri yılan şeklindeki tarihi eser üzerinde çalışmaktadır. Bu yazıda size yaptıkları keşifleri aktaracağız.

İran’ın Kuzey-Doğusundaki Gülistan Eyaletinde yer alan Gorgan Seddi (ya da Kızıl Yılan) ismini kısmen bölgenin ve Gorgan kentinin tarihsel adından, kısmen de tuğlalarının kırmızı renginden almaktadır. 5 metre ve üzeri derinliğindeki bir kanal, duvarın büyük bir bölümü boyunca suyun taşınmasını sağlıyordu. Suyun düzenli olarak akışını sağlamak için tasarlanan bu kanalın inşası, seddin güzergahını çizmekle görevli ölçümcü-topografların başarısını yansıtıyor. Bu büyük yapı boyunca otuza yakın kale sıralanıyordu. Oysa bu kaleler ülkenin iç taraflarında daha yakın zamanda yapılan ve bazıları Seddin en büyük kalelerinden on kat daha büyük olan hisarlarla karşılaştırıldığında daha küçüktüler. « Kızıl Yılan » gözlerden ırak olan ve arkeologlar için hala gizemini koruyan çok özel bir tarihi eserdir. Peki çarpıcı bir büyüklük ve sofistike bir yapıya sahip bu savunma duvarını kim inşa etmişti? Ne zaman ve ne için?

Seddin uzunluğu dahi tam olarak bilinmemektedir. Batıda, Seddin Batı ucu Hazar Denizinin yükselen suları altında kalırken, Doğuda Gorgan Seddi Elburz Dağlarının keşfedilmemiş manzaralarında kaybolmaktadır. Doktor Cebrail Kokandeh [2] yönetimindeki bir İranlı arkeolog ekibi 1999’dan beri Seddi araştırmaktadır. Altı yıl sonra, Kızıl Yılan arkeolojik projesi, 2005 yılından itibaren Edimburg Üniversitesinin de katılımıyla bir uluslararası projeye dönüştü. Hedef: Ne zaman, kim ve neden gibi temel sorulara yanıt bulabilmekti.

Gizemi nasıl tarihlendirebiliriz?

Gorgan Seddi ne zaman inşa edildi? Bazı uzmanlar M.Ö. 330 yılında bölgeyi fetheden Makedonyalı Kral İskender döneminde inşa edildiğini düşündüler. Bu, sedde neden aynı zamanda « İskender Seddi » adı verildiğini de açıklamaktaydı. Bazı arkeologlar ise çok daha sonraları, VI. yüzyılda Sassani Kralı Kasrı I. Anuşirvan (M.S. 531-579) döneminde inşa edildiğini düşündüler. Öte yandan, 1970’li yıllarda sahada çalışmış olan İranlı arkeolog ve tarihçi Muhammed Yusuf Kiani ve ardından da birçok bilim insanı Gorgan Seddinin M.Ö. I. binyıl ve hatta II. binyılda yapıldığı düşüncesini savundular. Peki, kim haklıydı?

Seddi inşa eden mühendislerin modern tarihleme yöntemlerine çok uygun inşa teknikleri kullanmış olması arkeologların işini kolaylaştırdı. Seddin yer aldığı bölgeye, rüzgarın şekillendirdiği löslerin [3] oluşturduğu bir manzara hakimdi. Bölgenin diğer alışılmış manzarası bazı bölümlerde, inşaat için yeterince taş ya da ahşap bulunmayan ağaçsız steplerden oluşmaktadır. Öte yandan arkeologlar bize löslerin Gorgan Seddinin inşaatında kullanılmak üzere yüz binlerce ya da milyonlarca pişmiş tuğlanın üretilmesi için ideal bir malzeme olduğunu söylüyorlar. Her tuğla tamamen standart bir plana göre üretiliyordu. Tuğlaların tümü kare biçiminde ve sabit ölçülere sahip: Seddin Batısında 37 x 37 cm, Doğusunda 40 x 40 cm ve kalınlıkları 8 ila 11 cm arasında değişmektedir. Bu iri tuğlalar endüstriyel ölçekte üretildiler. Gerçekleştirilen arkeolojik kazılarda seddin büyük bir bölümü boyunca çok sayıda tuğla fırınının varlığına rastlandı. Bazı bölgelerde aralarında 40 metreden az mesafeli, bazı bölgelerde ise 100 metreye yakın aralıklarla yapılmış tuğla fırınları keşfettiler. Bu araştırmalara göre, Güneydoğu Asya’dan Orta Asya’ya uzanan bu devasa savunma duvarını inşa etmek için toplamda muhtemelen binlerce tuğla fabrikasının bulunduğunu düşünebiliriz.

Biliminsanları söz konusu fırınların eseri tarihlendirmek için ihtiyaç duydukları kanıtları sunabileceğini düşündüler. Gerçekten de eğer Seddi inşa edenler ahşap kullandılarsa, radyokarbon tarihlendirmesine olanak veren bir malzeme olan kömür kalıntılarına ulaşmak mümkün olabilirdi. Testler Elburz Dağlarının yamaçlarında, Seddin doğu ucuna yakın bir noktada yer alan bir fırında gerçekleştirildi. Seçilen fırın Sedde sadece 20 metre mesafede olduğu için, tarihlendirme testlerine çok uygun görünüyordu. Dolayısıyla arkeologlar fırının sadece Seddin tuğlalarını üretmek için yapıldığından emin olabilirlerdi; bunun dışında seçilen bölge fırının daha yakın zamanda başka biri tarafından kullanılmış olması olasılığını en aza indiriyordu. Yine söz konusu fırının boyutları, Gorgan Seddi boyunca keşfedilen diğer fırınlarla hemen hemen aynı ölçülerdeydi ve bu da fırınların standart bir plana göre bu amaca özel olarak inşa edildiklerini açıkça ortaya koymaktaydı. Bir başka deyişle bunların tümü tek bir prototipin kopyalarıydı.

Sonuç olarak araştırmacılar bu fırının derinliklerinde koyu renkli bir odun kömürü katmanına ulaştılar. Numune alımları ve radyokarbon testleri Tahran Üniversitesi’nden Profesör Murteza Fattahi ve Oxford Üniversitesi’nden Profesör Jean-Luc Schwenninger tarafından gerçekleştirildi. Testler sonucunda Seddin M.S. V. yüzyılda Sassani İmparatorluğu döneminde inşa edildiği ikna edici bir şekilde ortaya konuldu.

Ak Hunlar

Seddin yapım tarihinin belirlenmesinden sonra, uzmanların Gorgan Seddinin neden inşa edildiğini anlamaları daha da kolaylaştı. Gorgan Seddi antik dönemin en güçlü imparatorluklarından biri olan Pers Sasani İmparatorluğunun Kuzey sınırında yer alıyordu. İmparatorluğun merkezi modern İran topraklarında bulunuyordu ama Mezopotamya’yı (bugünkü Irak toprakları) da içeriyor ve Kuzeybatı’da Kafkasya dağlarına ve Batı’da Hindistan alt kıtasına kadar uzanıyordu.

Sasani Kralları Bizans İmparatorluğunun Batı topraklarını işgal etmişti. Kuzey sınırlarında da tehlikeli düşmanlarla baş etmek zorundaydılar. Kafkasya’daki dağ dorukları ve Hazar Denizi kıyısı boyunca uzanan yol büyük olasılıkla Ak Hunların Pers topraklarına sızmalarını engellemek üzere surlarla kapatılmış oldu. Hazar Denizinin Doğusunda inşa edilen duvar aslında Eftalitlerin ya da Ak Hunların olası bir işgalini önlemek üzere inşa edilmişti.

Eski yazarlar, özellikle de Prokopius [4] Sasani Pers İmparatorluğunun V. ve VI. yüzyıllarda Kuzey’deki düşmanlarına karşı verdiği savaşlara ilişkin oldukça ayrıntılı anlatımlar yapmışlardır. Bunlar sayesinde İmparator I. Firuz’un (459-484) Ak Hunlara yönelik bir sefer sırasında, Seddin tam güneyinde bulunan eski Gorgan kentinden (bugün Gümbet-i Kavus modern yerleşiminin yanında) birçok kez geçtiğini biliyoruz. Dolayısıyla da I. Firuz ya da onun haleflerinden biri zengin ve bereketli Gorgan ovasını Ak Hunların tehdidinden korumak için bir savunma seddinin yapımını aklına getirdi.

Büyük yapıların keşfi

Ancak hala yanıtsız kalan önemli sorular vardı: Gorgan Seddi yüzyıllarca özenle korunan bir sınır hattı mıydı yoksa az çok geçici bir kullanım sonrasında kendi kaderine terk edilmek üzere gerçekleştirilen gösterişli bir mühendislik projesi miydi? 5,5 hektar yüzölçümüne sahip 4 numaralı kale, arkeologlar tarafından 2006 yılında bir manyometri incelemesi için seçildi. Bilim insanlarını şaşırtacak şekilde, hassas aletler sayesinde toprak altında 2 228 metre uzunluğunda üç yapının varlığı keşfedildi. Manyometri çalışmalarıyla çizilen harita sayesinde uzmanlar toprak altında bağımsız odaların yer aldığı parsellerin var olduğunu anladılar. Odaların düzenli olarak sıralanışı bunların kışla binaları olduğu sonucuna varılmasını sağladı. Bu keşiften sonra iş arkeologların gerçekleştireceği kazılara kalmıştı.

Manyometrik araştırmalarının bir dizi odanın varlığını tespit ettiği yerde arkeologlar 1,20 m genişliğinde ve 3,30  m yüksekliğinde çok büyük bir tuğla duvar buldular. Bilim insanları, çöken kalıntılardan hareketle söz konusu binaların inşa edildikleri dönemde çok daha yüksek olduklarına inanıyorlar. 4 numaralı kalede 2006-2007 yılları arasında gerçekleştirilen kazılar sırasında arkeologlar çok sayıda çömlek parçası, kemik kalıntısı ve metal ve cam eşyalar buldular. Radyokarbon (karbon 14) yöntemiyle yapılan tarihlendirme 4 numaralı kalenin en az VII. yüzyıla kadar kullanıldığını ortaya koydu. Öte yandan arkeologlar Gorgan Seddinin, Sasani İmparatorluğuna yönelik Arap istilasının başlangıcına denk gelen bu tarihten itibaren tümüyle terk edilip edilmediğini belirleyememektedirler. Her durumda bugün Seddin en azından bir ya da iki yüzyıl boyunca bir savunma engeli işlevi gördüğü aşikardır.   

Babak ERŞADİ

[1] Hadrien ve Antonin Sedleri Romalıların İngiltere’de inşa ettiği iki savunma amaçlı duvardır.

[2] İranlı arkeolog ve halen Ulusal Kültürel Miras, Turizm ve El Sanatları Örgütü Başkanı.

[3] Rüzgarın etkisiyle oluşan, kuvars, kil ve kalkerden oluşan, aynı zamanda « plato limonu » olarak da adlandırılan toz çökeltileri.

[4] Prokopius (500-565), Bizanslı hukukçu ve tarihçi.

(La Revue de Teheran dergisinin Mayıs 2017’de yayınlanan 138nci sayısındaki Babak Erşadi imzalı Fransızca yazıdan Türkçeleştirilmiştir.)