Skip to main content

David Sharp'ı kim öldürdü?

Şerpasız, rehbersiz, tek başına Everest’e tırmanmayı deneyen yürekli dağcı David Sharp, gecenin zifiri karanlığında dışarıya çıktı; diğer çadırlardan tencere, kap kacak sesleri ve sohbet fısıltıları geliyordu. Kafa lambasının ışığında saatine baktı ve yola çıktı. Bezlerin ardına gizlenen soluk ışıkları arkasında bırakarak yıldız döşeli gökyüzüne doğru yürümeye başladı. 34 yaşındaki ince yapılı uzun boylu Bob Marley hayranı dağcı, bir dönem İngiltere’nin Guisborough kentinde mühendislik yapmıştı. Ancak dağlara tırmanabilmek için mesleğini yarıda bırakıp matematik öğretmenliği yapmaya başlamıştı. İleri ana kamptaki arkadaşları iPod’larla, uydu telefonlarla ve dizüstü bilgisayarlarla oynaşırken onun sırt çantasında ancak iki kitap (Shakespeare ve İncil) ve yeterli tırmanış malzemesi bulunuyordu. Yanına bir fotoğraf makinesi alma gereği bile duymamıştı! Onu tanıyanlar ne kadar dayanıklı ve deneyimli bir dağcı olduğunu gayet iyi biliyorlardı. 2002’de Everest’in komşusu Cho Oyu’ya, 2003 ve 2004’te ise Everest’e tırmanmıştı. 2003’te donma nedeniyle birkaç ayak parmağını yitirdi. Sharp’ın 14’ü öğleden sonrası zirveye ulaştığına inanılıyor. Ancak bu başarısının ona çok büyük bir maliyeti olacaktır: High Camp’ın yakınlarında yol üzerindeki bir kaya korunağında donarak ölmek! 15’i gün boyu yanından geçenlerin bir bölümü, onun 1996’da aynı yerde ölen ve yeşil botlu adı verilen Hintli bir dağcı olduğunu sandıklarını söyleyeceklerdi.

“(…) Tırmanış rotasında bir trajedi yaşanıyordu. 14 Mayıs günü yalnız olarak tırmanışa başlamış olan bir dağcı, 8500 metre civarında sorun yaşadı. 14 Mayıs gecesi tırmanış sırasında, bizim de ekip üyelerimiz David Sharp isimli bir dağcının bulunduğu mekanın yanından geçtiler. Ekip üyelerinin ikisi gece tırmanırlarken dağcıyı mola vermiş bir tırmanıcı sandı. David oturuyordu ve arkadaşlarımızın ‘devam etmesi gerektiği’ uyarısını kendine hakim bir şekilde karşıladı. David bundan kısa süre sonra büyük olasılıkla kovukta hareketsiz uykuya dalmıştı bu nedenle olay yerine yaklaşık 15 dakika sonra ulaşan ekibin geri kalanı ise David’i içinde bulunduğu mağarada yanında yattığı dağcı gibi daha önceki yıllarda hayatını kaybetmiş biri olarak düşündü. 15 Mayıs günü dönüş sırasında ise, ekip üyelerimiz David Sharp’ın halen yaşam belirtisi gösteriyor olduğunu anladıklarında, kendi kurtarma operasyonlarının ortasında olmalarına rağmen, ellerindeki tüm olanakları olabildiğince onun yaşama döndürülmesi için kullandılar. Ancak rota üzerindeki diğer birçok dağcı gibi, David Sharp da oldukça uzun süre tek başına sorun yaşadığı ve birlikte tırmandığı, durumunu, ne zaman tırmanışa başladığını, planını, daha önemlisi kim olduğunu bilen bir ekibi olmadığından saatler geçirdiği o yükseklikte artık geri dönüşü olmayan bir aşamada yatmaktaydı. Dolayısıyla ne ekibimiz üyelerinin ne diğer Şerpa ve tırmanıcıların müdahaleleri David Sharp’ı yüksek irtifada geçirdiği saatlerden sonra döndürmeye yetmedi.” Petrol Ofisi 2006 Everest Türk tırmanışının faaliyet raporundan: Hep birlikte en yüksekteydik… Evet orası kesin, Türk Dağcılık Tarihine (!) adlarınız altın harflerle yazıldı...

İngiliz dağcı David Sharp, 15 Mayıs 2006 tarihinde Everest’te ölür. Ölümüne neden olan koşullarla ilgili ayrıntılar, ancak iki bacağı protezli Yeni Zelandalı Mark İnglis adlı dağcının basına verdiği mülakatla birlikte ortaya çıkar; kendi ‘müthiş’ başarısından söz ederken birkaç gündür kimseye anlatmadığı sırrını da ağzından kaçırır… Dağ gizemli ve büyüleyici bir coğrafyadır; tüketim toplumunun bencil yaratıkları, yukarıda, ‘zirve hırsı’ uğruna son dönemde pek de sözü edilmeyen ‘dağcılık etiği’ni kolayca ayaklar altına almaktadırlar.

“Çok kötü durumdaydı. Onun için neler yapabileceğimiz üzerine aramızda konuştuk ve zor bir karar almak durumundaydık. Aynı gün yanından yaklaşık kırk kişi geçti ve bizim ekspedisyonumuz dışında hiçbir dağcı yardımına koşmadı. Onunla ilk karşılaşan bizler olduk. Oksijeni tükenmişti, eldivenleri yoktu. Şerpalarımız ona oksijen verdiler. Bizim ekspedisyonumuzun bir üyesi değildi. Ana kampta, ekspedisyon sorumlumuz Russel Brice (Himalayan Experience –Himex-)ile temas kurdum, o da bize artık onun için bir şey yapamayacağımızı ve onu şimdiden ölü saymamız gerektiğini söyledi.”

O gün dağda birkaç ekspedisyonun tırmanış yolunda oldukları anlaşıldı. Zirve yolunda en az otuz dağcı David Sharp’ın önünden geçti. Hepsi de bir an önce bir şey yapmamaları durumda, durumu hızla ağırlaşan David Sharp’ın öleceğinin farkındaydılar. Ancak, ona oksijenini veren ve Sharp durmadan uyuma isteğinden söz ederken geri inmesine yardımcı olmayı teklif eden bir Şerpa dışında, tüm dağcılar death zone’da can çekişmekte olan bir insanı arkalarında bırakarak zirve yolunda tırmanışlarına devam ettiler.

Bugün Mark Inglis’in ana kampla yaptığı görüşmeye ilişkin elimizde herhangi bir somut kanıt yok. Inglis’in de aralarında bulunduğu ekspedisyon sorumlularının olaya ilişkin yapmış olduğu yorumlar birçok dağcının söyledikleriyle çelişiyor. Aynı gün death zone’dan geçen Türk ekspedisyonunun sessizliği de ayrıca çok anlamlı. Bu konuda yine de konuyu gündeme getirdiği için Mark Inglis’in cesaretini kutlamamız gerekir.

Olay kısa sürede dağcılık camiasında büyük yankı uyandırdı. Everest’e ilk tırmanışı gerçekleştiren Edmund Hillary, Mark Inglis ve diğerlerinin tutumlarını sorguladı. Yaptığı açıklamada, insanların asıl önemli olan şeyi tamamen gözden kaçırdıklarını ve yüksek irtifaya tırmanmanın getirdiği zorlukların bu konuda geçerli bir özür oluşturmadığını belirtti. 21 kez 8000 metrelik tırmanış gerçekleştiren Juan Oiarzabal, Everest’te artık dayanışma ve yardımlaşma ruhunun kalmadığını söyledi. Everest’te tırmanmayı deneyen dağcıların büyük bir bölümü bir 8000 metrelik tırmanışın ne anlama geldiğinin farkında değiller. Bir tırmanış için değil, bir zirve için para ödüyorlar. Zirveye varmak onlar için tek öncelik haline geliyor. Yukarıdayken, herkes bencil bir şekilde amacına ulaşmaya çalışırken, yalnızca kendi ilerlemesine yoğunlaşıyor.

Konuyla ilgili farklı sesler çıkmıyor da değil. Bazı tırmanışçılar Everest’e tırmanmanın zorlukları ve tehlikelerine dikkat çekerek, herkesin öncelikli olarak kendi güvenliğinden sorumlu olduğunu vurguluyor. Bazıları ise Everest’te birçok kurtarma operasyonunun gerçekleştirildiğini ve asıl sorunun kurtarmanın başarılı olup olmamasında değil, bunu en umutsuz koşullar altında bile gerçekleştirme istencinin varlığında olduğunu söylemektedirler.

Tartışmaların dorukta olduğu bir anda, 25 Mayıs 2006’da, Alexandre Abramov kamuoyuna Lincoln Hall’ın vefat ettiğini duyurur. Yazdığı rapor oldukça aydınlatıcıdır. 8800 metrede iki Şerpa Abramov’a, Lincoln Hall’in ilerlemekte gittikçe zorlanmaya başladığını, bilinç kaybı ve koordinasyon eksikliği yaşadığını bildirirler. Şerpalar Hall ile birlikte inişe geçmeyi denerler. On saat süren çabadan sonra Hall tamamen bitkin düşer. Hall’in bir süre yapılan müdahalelere hiçbir tepki vermemesi üzerine onun öldüğüne inanırlar.

Ertesi gün, zirve yolunda olan Dan Mazur adlı dağcı ve bir şerpa Lincoln Hall’ın çok kötü durumda ancak hâlâ yaşamakta olduğunu fark ederler. Bu mucize gibi bir şeydir. Mazur ana kampa haber verir. Dan Mazur ve yanındaki şerpa Hall’i yardımlar gelene dek hayatta tutmak için imkansızı denerken, az rastlanır bir çabayla, farklı ekspedisyonlardan onlarca şerpa, hızla trajedinin yaşandığı bölgede toplanırlar. Tamamen ümitsiz görünen bir durum olmasına ve death zone’da geçirilen uzun süreye karşın, Hall o gün dağda bulunan insanların çabası ve dayanışması sayesinde ölümden kurtulur. Dan Mazur ve yanındaki şerpa Everest’in zirvesini çok az farkla kaçırmış olabilirler ancak örnek bir davranışla hayat kurtaracak bir kurtarma operasyonunun başlamasına neden oldular. Everest de dâhil hiçbir zirve bir insan hayatının kurban edilmesine değecek değerde değildir. Bundan yıllarca önce, Everest’in tarihçisi Walt Unsworth şöyle demişti: “Everest, insanoğlunun içindeki en mükemmeli olduğu kadar en kötüyü de ortaya çıkarabilecek bir yerdir”. 2006 ilkbaharında bu söz bir kez daha doğrulanmış oldu.

David Sharp’ın yaşadığı trajediyi sorgulayan deneyimli dağcı Carlos Pauner, konuyu irdelemeye çalışır. Ticari ekspedisyonların ortaya çıkışıyla birlikte, günümüzde Everest’e tırmanmayı deneyenlerin çoğunluğu yüksek irtifa dağcılığı konusunda deneyimsiz dağcılardan oluşmaktadır. Dağa, tırmanışın verdiği zevki tatmak için değil, sadece zirveye tırmanmış olmak için çıkıyorlar. Death Zone adı verilen bölgede güvenlikte değildirler, çoğu zaman dehşete düşmektedirler ve kendi başlarına karar vermekten acizdirler. Öte yandan, “Everest turistleri” günümüzde ‘maceraları’ uğruna on binlerce dolar harcamaktadırlar. Bu koşullar altında, tanımadıkları bir insana yardımcı olmak uğruna zirveyi feda etmeye pek taraftar olmamaktadırlar. Neyse ki başarısızlığa alışkın olan ve dağcılığı tırmanıştan aldıkları zevk için yapan deneyimli dağcılar için durum aynı değildir.

Everest’i iyi bilen bir dağcı olan Tina Sjogren, David Sharp’ın trajik ölümünü tartışmaya açmış ve bundan bazı dersler çıkarmayı denemiştir. Güç ve başarı dünyada gittikçe daha fazla kutsanır hâle gelmektedir. Bir sonraki adım en zayıflarımızı kurban etme aşaması mı olacaktır? Eğer bir dağcı daha az profesyonel olan bir ekspedisyonun katılımcısıysa, oksijeni kalmadıysa, eldivenleri yoksa ve sıkıntı yaşıyorsa, ölmeyi mi hak ediyor diye sormaktadır?

Çok sayıda ticari ekspedisyon düzenleyen ‘dağ pazarlamacısı’ kurumlar, yükseklerdeki can çekişen bedenleri “gizliyor” ve gelir kaygısıyla dağdaki bilgi iletişimini denetleyerek yeri geldiğinde ‘dezenformasyona’ dahi yönelebiliyorlar. . 2006 ilkbaharında Everest’te art arda tanık olduğumuz David Sharp’ın feci ölümü ve Lincoln Hall’in mucizevi kurtarılışı belki de rastlantısal değildir! Bu bir uyarıdır. Sessizliğin kanununu alt etmek zorundayız. Dağcılıkta etik sorunu yeniden gündeme getirilmelidir!

(İnternetteki çeşitli kaynaklardan derlenmiştir)