Skip to main content

Çıplak ayaklı kral: Abebe Bikila

1960 yılında, Roma Olimpiyat Oyunlarında maraton yarışının varış çizgisinde bekleyen izleyiciler o güne kadar tanımadıkları Etiyopyalı bir koşucunun herkesi geçerek yalınayak en önden tay gibi koşarak muhteşem gelişini gördüğünde, kısa sürede Kara Afrika’nın umutsuz koşucularına ilham kaynağı olacak yeni bir kralın doğuşuna şahit olduklarını anlamışlardı.

 

 

Abebe Bikila böylece sonsuza kadar iz bırakacağı atletizm tarihine bizzat giriş yapmış oluyordu. Bir peri masalı gibi başlayan ve ne yazık ki trajik ve basit bir araba kazasıyla son bulacak koşaradım yalın bir öykü.

1932 yılında başkent Addis Abeba’dan 130 km uzakta, Mendiba (Mirab Shewa, Oromia) yakınlarında hayvancılıkla geçinen insanların yaşadığı Jato köyünde çiftçi bir ailenin çocuğu olarak dünyaya geldi. 17 yaşında ailesini geçindirmek için Başkan Haile Selassie’nin muhafız ordusuna katıldı. Melbourne’dan dönen ülke atletlerinin resmi geçidine şahit olduğunda formaları üzerinde ‘Etiyopya’ yazan bu kişilerin kim olduğunu sordu. Bu insanların ülkeyi olimpiyat oyunlarında temsil ettiklerini öğrendiğinde o da hemen atlet olmak istedi. Böylelikle koşucu olmaya karar verdi.

Aynı yıl silahlı kuvvetler bünyesinde düzenlenen ulusal maraton yarışmasında ilk başarısını kazandı. Sürpriz yaparak dönemin başarılı sporcularından Wami Biratu’yu geçti. 1960’ta Etiyopya Olimpiyat oyunları seçmelerinde 4ncü oldu ve ancak üçüncü gelen koşucunun rahatsızlanması sonucu kafileye katılma hakkı kazandı. Böylelikle ulusal formayı giyme düşü gerçekleşebilecekti...

Kızıl Hac üyesi atletizm tutkunu Finlandiya asıllı İsveçli Onni Niskanen tarafından keşfedilene dek iki yıl boyunca kendi başına antrenman yaptı. Niskanen ünlü çalıştırıcı Gosta Olander’in arkadaşı idi. Bikila’nın çalıştırıcısı oldu. Sabır, özveri ve öngörüyle çalışarak işlenmemiş saf bir elması pırıltılar saçan bir mücevhere dönüştürmeyi başardı.

Onni Niskanen’nin kullandığı antrenman yöntemleri dönemine göre oldukça yenilikçiydi ve arkadaşı Olander’inkilere benziyordu. Uzun koşular, sauna, vücut koordinasyonunu geliştirmesi için tenis ve basketbol Bikila’yı kısa zamanda bir koşu makinesine dönüştürdü.

Raymond Pointu ve Olivier Barrot’nun tanımladıkları gibi Bikila koşmak için yaratılmıştı. “Baldırlarının zayıflığı, zayıf vücudu ve yüz profiline kadar vücudundaki her şey adeta önündeki havayı incelikle ve hiç durmadan yarıp geçmek için ayarlanmıştı”.

Roma Olimpiyatlarından iki ay önce ilk kez yarıştığı gerçek maratonunu 2 s 39 dak 50 saniye ile birinci bitirdi; bir ay sonrasında katıldığı bir başka maratonu da 2 s 21 dak 23 saniye ile yine birinci bitirdi. Niskanen umutlanmaya başlamıştı.

1960 Roma Olimpiyatlarında yarış öncesi gerçekleştirilen doktor denetiminde Bikila’nın ayakları merak konusu oldu. Her zaman çıplak ayak antrenman yapıyordu ve ayak tabanında kalın bir nasır tabakası oluşmuştu (bir tür doğal vibram...). Yarış öncesi hazırlık antrenmanlarında spor ayakkabı giymeyi denedi ancak ayakkabıyla daha yavaş koştuğu anlaşıldı. Roma’da kendine göre spor ayakkabı aradı ancak uygun bir model bulamadı; denemeler sırasında ayakları su bile topladı...

Abebe’nin çıplak ayaklı başarısından esinlenen varoluş açmazındaki bir kısım beyaz adam, zamanla ‘yalın ayak’ koşmaya yönelmiştir. Çıplak ayak koşmanın topuk altındaki yağ tabakasının kalınlaşması ve doğal kıvrımlarını güçlenmesi yoluyla onu daha dinamik kıldığı bilimsel olarak da kanıtlanmıştır. Çıplak ayak koşarken ayak koşulan zemine kısa zamanda kendini uyarlıyor. Ayağın bu uyum yeteneği omurga ve kasa bağlı rahatsızlıkları engelliyor. İnsan vücudu doğal olarak çıplak ayak yer değiştirmek üzere evrimleşmiştir. Yürüyüş sırasında parmakların esnediği ve bunun da yerle teması ve adımın etkinliğini geliştirdiği görülmektedir. Koşu sırasında ise adım aralığının artışı daha dinamik gelişir; zeminle önce ayak tabanı temas eder, ardından topuk yere değer ve nihayet topuk kalkar ve önce ayak tabanı ardından da ayak parmakları koşuyucu ileriye iter. Zemine değme süresinin bu şekilde azalması oyluk kasları, baldırlar ve kalçaların hacim kaybetmeden biçimlenmesini sağlamaktadır. Beyaz adam, kendini beğenmişliğiyle birlikte yedikleri ve içtiklerinin yanı sıra aldığı bilumum desteğe rağmen yaşamı yüksek irtifalı platolarda çıplak ayakla koşmakla geçen çöp gibi Etiyopyalı ya da Kenyalı koşucuların başarısı karşısında hâlâ afallamaya devam etmektedir.

Maraton yarışının sabahında ünlü spor gazetesi l’Equipe “maratonu kazanacak atletin güneş battıktan sonra bile etkisini sürdürecek sıcağa çok dayanıklı olması gerektiğini, kuzeylilerin zorlanacağını ve genel olarak Finlandiyalı katılımcıların bu iddialı yarışta çok etkili olmayacaklarına inanıldığını” yazacaktı. Gazeteye göre yarış Power, Suarez, Rhadi, Popov Rumjantsev, Vorobjev, Vandriessche arasında geçecekti. Gazeteciler o sıralarda daha çok Afrika ülkeleri tarafından hazırlanan atletlerin tanıtım yazılarıyla dalga geçiyorlardı. Özellikle Etiyopyalı Abebe adlı bir atletin 2600 m rakımlı Adis Abeba’da kazandığı maratonu 2 saat 17 dakikada koştuğu yazılıydı... Şüpheli bir performanstı bu.

Gece gerçekleştirilen koşunun başlangıcında Fas’lı atlet Rahdi öne geçti. İlk başta lider gruba katılmayan 15nci kilometrede öncü grubu yakaladı ve kara bir gölge gibi Rahdi’nin hemen peşinden takip etmeye başladı. O ana kadar rekabet Belçikalı Van den Driessche, Abebe, Rahdi ve İngiliz Arthur Kelly arasındaydı. 20nci kilometreden sonra Rahdi ve Abebe diğerlerini arkalarında bırakıp yan yana koşmaya başladı. Yarıştan birkaç gün önce Niskanen ve Bikila parkuru çalışırken varış çizgisine yaklaşık olarak bir mil kala, sömürgeci İtalyan birliklerince Etiyopya’dan yağmalanarak Roma’ya getirilen merkez dikilitaşının olduğunu gördüler. Hafif bir rampanın başladığı bu nokta yarış sırasında nihai atağın yapılacağı yer için çok uygun bir yerdi. Öngörüldüğü gibi Bikila burada atağını gerçekleştirdi ve 41nci kilometrede yarıştan tamamen kopan Fas’lı favori atlet Rhadi Ben Abdesselam’ı geride bırakarak 2 saat 15 dakika 16 saniye ile Zatopek’e ait Dünya rekorunu 8 dakika farkla kırıp yarışı yalın ayak kazandı. İlginç bir tesadüf olarak varış noktası faşist Mussolini’nin Etiyopya’yı işgal etmek üzere birliklerini gönderdiği zafer takının hemen altıydı. Rhadi Bikila’dan ancak 25 saniye sonra yarışı tamamlayabildi. 42 kilometre 195 metreyi çıplak ayakla koşan bu kara Afrikalıyı gören halk hayrete düşmüştü. Varış çizgisini aştıktan sonra üstüne örtülmek istenen örtüyü istemeyerek oturmayı ve su içmeyi reddetti. Alçak gönüllü bir beyanla “Dünyaya ülkem Etiyopya’nın her zaman kararlılık ve kahramanlıkla muzaffer olduğunu göstermek istiyordum; muhafız birliğinde benim gibi kazanabilecek birçok koşucu olduğunu” söyledi. Varış çizgisinde bulunan Fransız Jean Giono bu anları aktarırken: “o gün maratonun varış noktasındayken bir tür elfin (hava perisi) zıplayarak geldiğini gördük, vals yaparak tamamladığı kırk küsur kilometreden sonra yalın ayak, neşeli ve mutluydu ve hiç de nefes nefese değildi; hemen konuşmaya başladı, mülakat verdi, kısaca öyküsünü anlattı ve sanıyorum ardından gelen Fransızdı, bütün gücünü yitirmişti, beti benzi atmıştı, yerden zar zor kaldırıldı, ardından gelen diğerleri –ki yol boyunca sürekli destek almışlardı- de keza öyle. Hepimiz hiç bir şey olmamış gibi gelen bu çok güçlü, muhtelem ve çok güzel olağanüstü kişinin kim olduğunu merak ediyorduk...”

Bikila ile Afrikalı siyahi bir koşucu ilk kez olimpiyat madalyası kazanmış oluyordu. Bu zafer Etiyopya’da muhteşem bir yankı uyandırdı. Artık bir ulusal kahraman olmuştu. Ülkeye dönüşünde bizza İmparator tarafından kutlandı ve Abebe ona kazandığı madalyayı armağan etti. Karşılığında ise imparator kendisine dev bir elmasla süslü muhteşem bir yüzük verdi. Kazandığı zaferin karşılığında ona ayrıca bir araba ve ev tahsis edildi.

İki olimpiyat arasında Bikila Avrupa’da birkaç kros ve 3 maraton kazandı. 1963’te katıldığı Boston maratonunda başarılı olamadı ve ancak beşinci olabildi. Kariyerinde varış çizgisine ulaştığı 13 maraton içerisindeki tek başarısızlığı bu olacaktı.

Bikila kazandığı ünle birlikte 1960 ve 1964 yılları arasında biraz değişti. Gizlice aldığı maddi destek karşılığında çıplak ayaklı kral Asics markasının ‘Marka Elçisi’ olarak ayakkabılarını giymeye başladı. Giyim kuşamına dikkat etmeye başladı ve eski mütevazılığını yavaş yavaş yitirdi.

Bu arada İmparatora karşı düzenlenen bir ihtilal girişimine de adı karıştı ve bu yüzden birkaç ay hapiste yattı. Ardından affedildi. Büyük bir talihsizlikle Olimpiyat oyunlarından sadece 35 gün önce apandisit ameliyatı oldu ve bu yüzden 10 gün antrenman yapamadı. Ameliyatı yarış sonrasına kadar tüm kamuoyundan titizlikle gizlendi.

Tokyo Olimpiyatları

Maraton günü Abebe Bikila ayaklarında spor ayakkabılarla çıkış yaptı. 10 bin metreyi 30’14’te geçti; ünlü koşucu Nurmi 1924’te tüm Dünyayı şaşırtarak 10 bşn metreyi 30’06’da geçmişti. Yarışın 25nci kilometersinde Bikila hafifçe öne geçti. 35nci kilometrede ikinciyle arasındaki fark 2’30’a çıktı...

Bikila stadyuma giriş yaptığında o güne kadar bir maratonu en iyi dereceyle (2:12:11) tamamlayan kişiyi 75000 izleyici ayakta alkışladı. İkinciye dört dakika fark atmıştı. Bikila varış noktasını geçtikten sonra aralık vermeden gerdirme hareketleri yaparak izleyicileri yine şaşırttı... Mülakat verdiği gazetecilere rahatlıkla daha on kilometre koşabileceğini anlatıyordu. Madalya töreni sırasında Japon bandosunun Etiyopya ulusal marşını bilmediği anlaşıldı...

Maraton kategorisinde iki altın madalya kazanan ilk atlet olarak (aynı başarıyı Alman koşucu Waldemar Cierpinsky 1976 ve 1980’de tekrarladı) Etiyopya’da yine kahraman olarak karşılandı.

30 Temmuz 1967’de katıldığı 14ncü maratonda kavalkemiği kırıldı ve kariyerinde ilk kez yarışı yarıda bıraktı. Almanya’da gördüğü tedavi sonrasında Bikila 1968 Meksiko Olimpiyatlarında katıldığı 14ncü maratonda üçüncü bir altın madalya kazanmaya çalıştıysa da kırığın verdiği rahatsızlıktan ötürü 17nci kilometrede yarışı bırakmak zorunda kaldı. Bu yarışı yine bir Etiyopyalı olan Mamo Wolde kazanmıştır. Almanya’ad Bu koşu Bikila’nın katıldığı son maraton olmuştur.

Meksiko’dan bir yıl sonra, 22 Mart 1969’da Addis Abeba’yı Dessie’ye bağlayan karayolunda İmparatorun kendisine armağan ettiği Volksvagen arabayla bir virajı alamadı ve kendisini ertesi sabah bir çoban buluncaya kadar şarampolde 10 saat boyunca aracının içerisinde sıkıştı kaldı. Ağır yaralanmış ve omuriliği hasar görmüştü. 7 ay süresince Londra’da tedavi gördü ve Addis Abeba’ya dönüşünde gözü yaşlı halk tarafından karşılandı: artık bacaklarını kullanamayacaktı. Engelliler için düzenlenen bazı yarışlara katılıp bazı madalyalar kazandıysa da yüzüne yerleşen acı gülüş ifadesi hiç kaybolmadı.

25 Ekim 1973’te henüz 41 yaşındayken, Abebe Bikila geçirdiği kazanın devamında oluşan bir komplikasyon sonucunda geçirdiği beyin kanamasıyla bilinmezliğin sonsuz ve zorlu yollarında başka kanatlı koşucularla yarışmak üzere gökyüzüne gitti. Ayak izlerinin çoktan silindiği yeryüzünde ise miting gibi geçen cenazesine tam 65000 seveni katılmıştı.

Son zamanlarında koşuyu çoğaltan birine, yaşamı boyunca bunca koşuşturmadan sonra ünlü maratoncudan günümüze sadece, koşarken aynı zamanda zayıflatan tek spor ayakkabısı olduğu iddia edilen, Five Fingers Bikila LS adlı Vibram tabanlı beş parmağı ayrı ayrı saran çoraba benzeyen minimalist bir ayakkabı markası kaldı demek düşüyor...