Skip to main content

TEMBEL YAYLASI

Bolu Beyi’ne selam söyleyip yine dağlara yaslanma zamanı. Hem de öyle çok uzaklara gitmeden. Haziran’in ilk haftası ; eriyen karların boşalttığı yerlere rengarenk kır çiçekleri yerleşmiş, göknarlar yeni sürgünlerinin ışık saçan parlak yeşiliyle ormanın kuytu gölgelerini aydınlatıyor.

Bölgede bir hayli kalabalık oldukları bilinen ayıların yavrularıyla ormanda eğitim gezintilerine çıktığı mevsimdeyiz, ama ne yazık ki karşılaşma şansımız olmuyor. Devasa göknar ve karaçamların arasından geçen toprak yolda ilerlerken, hazırlıksız yakalandığım bol rüzgârlı ve sağanaklı bir fırtına ertesinde, Kartalkaya zirvesinden beş kilometre sonra şirin küçük ahşap evlerden oluşan Tembel Yaylası’na varıyorum. Evlerin kapıları kapalı, bacalardan duman çıkmıyor ve ortalık çok sessiz. Önceki gece, Beşpınarlar ve İzcilik Kampı tarafından ulaştığım Kartalkaya zirvesine yakın bir yamaçta kamp yaptım. Oldukça yorgunum ve yağmurun hızını azaltmış olmasına rağmen her yer ıslak olduğundan çadırımı açık havada kurmak yerine, kapısı iple tutturulmuş boş bir ahşap yayla evinin içinde kuruyorum. Yağmurun çinko çatıda çıkardığı sesle birlikte, bir süre sonra uzaktan gittikçe yaklaşan zil sesleri duyuluyor. On dakika sonra, zil seslerine koyunların birbirini iteleyen ‘me’lemeri karışıyor : Aziz sürüsüyle yaylaya geri dönüyor ! İki iri çoban köpeği sürüyü çekip çeviriyor. Hayalet yaylanın bacasından duman çıkmaya başlayan tek evinde, teneke sobanın hızla yaydığı sıcaklıkta giysilerimi kurutuyorum ; çaydanlığın fısıltısı, arasıra mum olarak kullanılan bir çıranın soluk yarı aydınlığında, tenekenin üzerinde ısıttığımız peynirli yağlı ekmeklerimizi yiyoruz.

Tembel Yaylası, Bolu’nun Kıbrısçık İlçesi Karacaören köylülerinin 2063 metre yükseklikteki çok şirin küçük bir yaylası. Türkiye’nin birçok yerinde olduğu gibi, burada da hayvancılığın bilinçli olarak geriletilmesine karşın, geleneğe sadık kalan birkaç sürü sahibi dışında, yaylaya göç geleneği artık terk edilmeye başlanmış. Aziz’in küçükbaş sürüsü, taze otların çekimine dayanamayıp bir iki hafta önceden gelmiş buraya. Hayvanlar, kuru samanla ve kısıtlı yem eşliğinde sıkıntıyla geçirdikleri karakışın ardından, hiç ara vermeden otlayıp duruyorlar. Gelecek olan birkaç aile Temmuz ayının ilk haftasında yaylaya göç edecek ve Ağustos’un sonunda geri dönecek. Ben buraya yürüyerek geldim. Ama dileyenler araçlarıyla Bolu’dan Kartalkaya’ya (40 km), buradan da toprak yolu izleyerek (7-8 km) yaylaya ulaşabilir.

Tembel Yaylası temiz havası, sadeliği ve sükunetinin yanısıra, Aladağlar’ın en yüksek doruğu olan 2399 metre yükseklikteki Köroğlu Tepesi’ne tırmanmak isteyenler için de en uygun yaklaşım noktalarından biridir. Zirve, yaylanın güney batısında, buradan dört kilometre uzaklıkta bulunuyor. Başlangıçtaki üç kilometrelik kısımda, sık sık yamaçtan aşağıya vadiye doğru süzülen küçük çayların üstünden geçerek ilerleyen ve hafif eğimle yükselen belirgin patika izlenerek, zirvenin kendini gösterdiği yamaca zorluk olmadan kolayca ulaşılıyor. Buradan itibaren karşıda duran dik tepeye kendimi çok yormadan, dinlene dinelene, soluk aralarında fotoğraf çekerek ya da birşeyler atıştırarak tırmanıyorum. Yarım saat sonra ulaştığım platoda, geçmişte Köroğlu’nun yerleşim yeri olduğu rivayet edilen ve üst üste yığılı duran taşlarıyla kendini belli eden bölgeyi geziyorum. Ardından zirvenin bulunduğu son elli metrelik kuleye yine güneyinden (bu kısımda dikkat etmekte yarar var, tepenin kuzey tarafı kayalık dik uçurum ve ortam bulutla kaplandığında yanlışlıkla bu bölüme yönelme tehlikesi var) yer yer ellerimi de kullanarak tırmanıyorum. Zirve kayalıklarında Köroğlu’nun atına ait olduğu ricayet edilen bir at nalı izini bulamasam da, buradan bir güzel çevreyi inceliyorum. Zirve, doğal olarak bölgeye egemen bir konumda. Kuzeyde Dörtdivan tarafında Gölen Boğazı, doğuda Sarıobası Yaylası, batıda Tembel Yaylası’ndan doğru yükselerek yaklaşan sıradağ, güneyde Kıbrısçık tarafları ve Arközü Deresi. Manzara müthiş ; bir tek Köroğlu ve adamları eksik !

Kıbrısçık yaylalarından kervan yollarının geçtiği ve Köroğlu’nun adamları ile birlikte burayı üs yaparak bunları denetlediği ve kendine göre yolculardan bac tahsil ettiği söylenmekte. Belgelerde Çamlıbel olarak geçen yerin zirvenin doğu yamacında bulunan ve yerleşim izlerinin bulunduğu yer olduğu da iddia edilmektedir.

Esen soğuk rüzgârdan ve yaklaşan bulutlardan ötürü kısa sürede geri dönüş yoluna koyuluyorum. Yaza çok yaklaşmış olmamıza karşın kuzeye bakan yamaçlarda hâlâ yer yer kar yığınları bulunmakta.

Hava iyice kapadı ; boş ahşap evlerin gölgesi devasa bulutun içine dalıp kayboldu : yağmur yağıyor. Çifte oluklu çeşmenin her iki ağzından da buz gibi suyla mataramı dolduruyorum. Aziz ve sürüsü yine yollara düşmüşler ; yeşilin üstünde beyaz noktalardan oluşan kütle, şekilden şekile girip hızla yer değiştiriyor. ‘Davarlar akşam üstü daha bir güzel yayılıyor’. Yaylanın sessizliğinde çalışkan sürünün bulunduğu karşı yamaçtan vadiye süzülen çan seslerinin aralıklı ezgisi sahanlıklarda hafifçe yankılanıyor.

 


Bu e-Posta adresi istenmeyen posta engelleyicileri tarafından korunuyor. Görüntülemek için JavaScript etkinleştirilmelidir. Bu mail adresi spam botlara karşı korumalıdır, görebilmek için Javascript açık olmalıdır

(Cumhuriyet Gezi - 26 Kasım 2008 - sayı 159)

(http://www.meteorhaber.com/content/view/485/405/)