Suriye'deki Avrupalı cihatçılar
Batılı hükümetler uzun süre çok sayıda insanın Suriye’ye gitmesine göz yumdular. Cihatçıları çok zararsız ve hatta çoğu zaman stratejik bir müttefik olarak değerlendiriyorlardı. Avrupa’da bu konunun uzmanlarından biri olan, « Syriana, fetih devam ediyor » kitabının yazarı Bahar Kimyongür’ün Investig’Action’a verdiği özel röportajı sunuyoruz.
Belçikalı gençlerin Suriye’ye gitmeleri sorununu yakından takip eden biri olarak, bu ülkeye girebilmenin neden bu kadar kolay olduğunu bize söyler misiniz?
Bu ülkeye giriş yapabilmek için kimsenin vize almasına gerek yoktur. Türk sınırına kadar alacağınız bir uçak bileti buna yeterlidir. Geri kalan ya yaya ya da arabayla gerçekleşiyor. Türkiye ile Suriye’yi birbirinden ayıran 822 km’lik sınır artık fiilen yok. Öte yandan, Suriye cephesine yönelik düzenlenen bu seferberlikte sosyal şebekeler çok önemli ir işlev üstleniyor. Bu şebekeler, bir İslam devletinin kurulması gerektiği kutsal toprak olarak ilan edilen Suriye’de, cihada, cinayete, suça, soykırıma ve işgale yönelik çağrılarla dolu. Bu propaganda, kendine yön arayan Avrupalı Müslüman gençlik arasında geniş yankı buluyor. Birkaç ay içerisinde Suriye, fetihçi, sekter ve eski vaiz İslam savaşçılarının vazgeçilmez göç toprağı haline geldi. Genelde ailece gidiliyor. Bu fanatikleştirilmiş göçmenler, sanki Suriye onlara aitmiş gibi, yaşamlarını sürdürmek üzere buraya nihai olarak yerleşiyorlar. Batılı hükümetler bu kitlesel insan hareketine uzun süre göz yumdular, çünkü cihatçıları en basit tanımıyla stratejik bir müttefik olarak görüyorlardı. ABD tarafından üretilen ve daima gündemde tutulan Batılı hükümetlerin Esad’a yönelik düşmanlığı hükümetlerimizi mantıksız çıkarımlara yöneltti: En şiddet yanlısı cihatçılar dahil « Esad mutlak olarak kötüyse, Esad’a karşı olan her şey ondan daha iyidir »
Cihatçılar ve aydınların çoğunluğu ABD’yi El Kaide karşısında Esad’ı korumakla suçluyorlar?
Bu tamamen yanlış. Şam Hükümeti ve Washington birbirilerinden hep nefret etmişlerdir. Tecride karşın Suriye ABD hegemonyasına karşı direnişin kavşağı olma özelliğini korumayı başarmıştır. Iraklı milliyetçi direnişçiler, 2003’te Irak’ın işgali sonrasında Şam tarafından desteklenmiş ve Suriye bunlara kapılarını açmıştır. Öte yandan, Suriye ABD ve İsrail’in baş düşmanı İran’ın en büyük stratejik müttefikidir. Suriye’nin, ABD tarafından her zaman en önemli tehdit olarak algılanan Pan-Arabizm’in beşiği olduğunu anımsatmamız gerekir. CIA her devirde, Arap birliğini ve direnişini bozmak için Müslüman Kardeşleri, Suudi Arabistanı ve hatta El Kaide gibi cihatçı hareketleri daima desteklemiştir. Üstelik, Esad rejiminin yıkılması her zaman Washington’un programı içerisinde olmuştur. CIA’nin eski Başkanı Leon Panetta, Türkiye’de düzenlenen « top secret » tasnifli bir toplantı sırasında Mart 2011’den beri Şam rejimine ilişkin bir değişiklikten söz etmiştir. Bu bilgiyi Erdoğan yönetimine yakın Sabah Gazetesinde yayınlanan bir makaleye borçluyuz.
Türkiye bu konuda önemli bir rol üstleniyor gibi görünüyor
Tabii ki. Türkiye, Suriye’ye giden Avrupalı cihatçıların en önemli geçiş ülkesi. Aynı zamanda onlara cephe gerisi işlevi de görüyor. Erdoğan’ın AKP hükümeti IŞİD dahil tüm gruplarla dostane ilişkiler yürütüyor. Terörist grubun denetimi altında olan bölgelerden 18 Türk askeri aracının geçiş yaptığına ilişkin elimde kanıtlar var. Askeri konvoy, Suriye’de Fırat kıyısında bir Türk toprak parçası sayılan Süleyman Şah türbesinde güvenliği sağlamak üzere IŞİD’in denetimi altındaki Suriye topraklarının 25 km içerisine kadar girmeyi başardı.
Böylesi bir konvoyun geçişi için Ankara’nın Rakka’daki IŞİD emiriyle bir geçiş izni pazarlığı yapması gerekti.
Öte yandan, Türk istihbarat örgütü Başkanı Hakan Fidan’ın bizzat kendi ağzından yaptığı itirafla, silah yüklü 2.000 Türk kamyonu Suriye’deki cihatçı gruplara gönderildi. Bunun böyle olduğunu üst düzey Türk askeri yetkililerinin çok gizli bir toplantısının ses kayıtlarının sosyal şebekelerde yayınlanması sayesinde biliyoruz.
Gerçekte, kuzeydeki Esad karşıtı cephe, Türkiye’den sevk edilen kamyonlarca Belçikalı, Fransız ve Amerikan cephane ve silahları olmadan var olamazdı. Bu silahların birçoğu Suudi Arabistan, Ürdün, Kata ve Birleşik Arap Emirlikleri ordularının stoklarından geliyor.
Aynı şekilde, Afrin’de Suriye’deki Kürt polisine yakalanan Muhammet Başir isimli Cezayirli cihatçının geçen hafta Türkiye topraklarındaki cihatçılara ait ‘askere alma ofis’lerinin yerlerini ifşa ettiğini hatırlatalım.
Hatta Hatay Valisi Celalettin Lekesiz dahi cihatçıların sayısının atmasından ve bundan birkaç gün önce meclise iletilen rapor karşısında Hükümetin ilgisizliğinden yakındı. Kulislere göre Erdoğan dikkatsiz davranan Valiyi yakın zamanda görevden alacak.
Suriye’de kaç tane Belçikalı cihatçı bulunuyor?
Belçikalı yetkililere göre, Suriye’de çarpışanların sayını 150’ye yakın. Ancak, sahada Belçikalı cihatçılar bu sayının 400’e yaklaştığını belirtiyorlar. Bugüne kadar bunlardan otuza yakını öldü. Hükümetimiz yaşadığımız fenomeni ciddi şekilde küçümsüyor. Her yeni giden diğer gençleri de gitmeye itiyor. Suriye’de savaş ve kaos devam ettikçe, cihat adaylarının sayısının artışının önüne kimse set çekemez.
Suriye’deki Belçikalıların toplumsal profili nedir?
Belçikalı gençlerin bazıları, ebeveynlerinin boşanmasından kaynaklanan ilgi yoksunluğundan, duygusal ilişkinin kesilmesinden, fiziksel kusurdan, mesleki ya da eğitim alanında karşılaştıkları başarısızlıktan kaynaklanan duygusal sarsıntılara maruz kalmışlar. Bir anlamda kafaları attığı için Suriye’ye gitmişler.
Daha çok siyasallaşmış bazıları ise, aşk ve dostluk dahil her şeyin tek kullanımlık olduğu, parayla değiş tokuş edildiği tüketim toplumumuzdan ciddi bir şekilde iğreniyorlar.
Ancak, gerici mezheplerin gittikçe artan etkinliği yüzünden, insancıl, ilerici faaliyetlere katılmak, yurttaş eşitliğini savunmak ve ötekiliği geliştirmek yerine, intikam ruhuyla savaşıyorlar ve yeni efendiler, yeni zalimler olmayı hayal ediyorlar. Eroin tuzağına düşer gibi dine sarılıyorlar.
Buradan canlı kurtulmak zor gibi görünüyor
Haklısınız. Ölümü yücelten fanatik mezhepler var karşımızda. Dine getirdikleri yorum şiddet yanlısı ve engizisyon kadar acımasız. Önderlerinin yorumuyla Tanrıları zalim ve intikamcı. Müslümanların ezici çoğunluğu tarafından yüceltilen « rahman ve rahim », şefkatli ve merhametli Tanrının çok uzağında.
Emire biat etme zorunluluğu her türlü eleştiri ya da karşı çıkma olasılığını ortadan kaldırıyor.
İslamofobinin Belçikalı Müslüman gençlerin seferber olması üzerinde etkili olduğunu düşünüyor musunuz?
İslamofobi tetikleyici bir rol üstlenip, gençlerimizdeki köktenciliğin artmasını körükleyebilir. Ancak Belçika’da gerçekleştirilen hiçbir İslam karşıtı eylem, Belçikalıların Suriye’de yaptıkları canilikler için gerekçe oluşturamaz.
Bizzat ben de ismimden ve kökenlerimden dolayı islamofobi kurbanıyım ama bundan ötürü onlar gibi Suriyelileri katletmeye gitmiyorum. Suriye’deki Belçikalıların ezici çoğunluğu Irak ve Şam İslam Devleti (IŞİD) bayrağı altında çarpışıyorlar. Bu cihatçı hareketin işi gücü Müslümanları katletmektir. Alevi, Şii ya da Sünni olsun Suriye’deki Müslümanları sistemli bir şekilde ortadan kaldırdığı için bu hareketi islamofob, İslam karşıtı bir hareket saymamız gerekir.
Gerçekte, Suriye’de çarpışan birçok Avrupalı genç için, Suriyelilerin yaşadığı dram için de geçerli olduğu gibi İslam bir gerekçeden ibaret. Suriye bir açık hava atış poligonu, kanunsuzluklar bölgesi, intikam arenası haline dönüştürülmüştür. Gençlerimiz, Şam hükümetinin zalimliğini gerekçe göstererek ve din kisvesi altında ve burada en şiddetli içgüdülerinin ortaya çıkmasına izin veriyor. Vicdansız, yasa tanımaz serseriler gibi davranıyorlar. Facebook hesabında ve video görüntüsünde bir Belçikalı « büyük Şam talanına » katılmayı hayal ediyor. Vatandaşlarımız vahşice suç işlemekle yetinmiyor, üstüne övünerek silahlarıyla poz veriyorlar.
Batılı yetkililerin Avrupalı cihatçılara karşın tutumunda bir değişiklik görüyor musunuz?
Fransız devletinin acil önlemler alma kararı verebilmesi için Fransız gazetecilerinin, Fransız cihatçılar tarafından kaçırılması ve kötü muameleye tabi tutulması gerekti. Avrupalı istihbarat servislere harekete geçiyorlarsa bu daha çok geri dönen cihatçı yurttaşlarından ötürü alarma geçmelerinden dolayıdır. Alevin geriye vurması durumu önceden hiç öngöremediler. Ateşle oynayan…
Gençlerimizin sekter bir şekilde köktenleşmesini engellemek için neler yapabiliriz?
Fikri alanda, düşüncelerle mücadele yürütmemiz, El Kaide ve türevi grupların faşist ve güce tapan tezlerini çürütmemiz gerektiğini düşünüyorum. Gençlerle tartışmalı, sosyal şebekelerde bir karşı propaganda geliştirmemiz ve bilimsel ve aydınlanmacı İslamı desteklemeliyiz. Avrupalı Müslümanlar bu ideolojik direnişin sacayağı olmalıdırlar. « Kutsal » sayılan metinler çelişkilidirler ama cihatçı efsaneyi çürütecek savlarla doludurlar. Bu mücadelede, « dinsiz imansız » kişi ve kuruluşlardan daha çok, kuşkusuz Müslüman alimler dikkate alınacaktır.
Belçika’ya geri dönen cihatçılara nasıl davranmamız gerekir?
Yurttaşlarımızın Suriye halkına karşı işledikleri suçları kimse görmezden gelemez. Her ne kadar Suriye’de işlenmiş dahi olsa, bir Belçikalı tarafından işlenen suçun cezasız kalmaması gerekir. Bu tür sorunlarda baskı yöntemleri hiçbir zaman nihai çözüm getirmedi. İstihdam, eğitim ve konut alanında gerçekleştirilecek toplumsal yatırım projeleri sorunu büyük ölçüde azaltacaktır.
Ancak çoğunun adlandırdığı gibi « geri dönenlerin » mutlaka zehirden arınma seansları benzeri bir köktencilikten arındırma programına tabi tutulmaları gerekir. Burada da Avrupalı Müslüman alimlere büyük görev düşüyor. Cihatçı tarikatların çılgın tezlerinin çürütülmesi faaliyeti tüm cephelerde yürütülmelidir: camide, internette, sokakta ve hatta evde.
Bahar Kimyongür, “Syriana, fetih devam ediyor” Couleur Livres & Investig’Action yayınları 2011 kitabının yazarı ve Suriye’ye Müdahale Karşıtı Komite (CIS)’in sözcüsüdür.
(Investig’Action www.michelcollon.info sitesinde 10 Haziran 2014 tarihinde Bahar Kimyongür ile yapılan Fransızca röportajdan Türkçeleştirilmiştir http://www.michelcollon.info/Euro-djihadistes-en-Syrie-pourquoi.html)