Terör yönetimi
İspanya’nın en sık ziyaret edilen Katalan kenti Barselona'nın Ramblas bölgesinde yeni bir « cihatçı » saldırı gerçekleştirildi. Bu katliam Nice’te ve 9 Ağustos’ta Levallois Perret’de askerlere karşı girişilen saldırının benzeridir.
2017 yılında Vérone Yayınlarından çıkan 445 sayfalık « Cihat ve terör yönetimi » adlı kitabımda, okuyucumu özellikle, davet edildiği televizyon stüdyolarında terörizme dair uygun « resmi » söylemi yinelemeyi kabul etmediği için büyük yankılar uyandırarak görevinden ayrılan Fransız terörle mücadelesinin en tepesindeki isim olan yargıç Marc Trévidic’in yayınlarına yönlendiriyordum.
Bu arada bilgi için Marc Trévidic’in « Au coeur de l’antiterrorisme » (Terörle mücadelenin ortasında) JC Lattès Yayınları, 2011; « Terroriste: les 7 piliers de la déraison » (Teröristler: akılsızlığın 7 dayanağı) JC Lattès Yayınları 2013; « Qui a peur du petit méchant juge? » (kim kokar küçük kötü yargıçtan? ) JC Lattès Yayınları 2014 kitaplarını okumanın önemli olduğunun altını çizmeliyim.
Artık alıştığımız bir şekilde, bir kez daha teröristin katliamda kullandığı araçta pasaportunu kolay bulunabilecek bir yerde bırakması olgusu çok önemlidir. Çünkü her durumda tehdidin nereden geldiğini belirleyebilmemiz şarttır! Bizi kim tehdit ediyor ve Avrupa’ya kadar öldürmeye kim geliyor? Pasaportlar sayesinde buna kesin bir yanıt verebiliyoruz: Cihatçılar!
Hedefe ulaşılmıştır ve özellikle de Yargıç Trévidic sayesinde, bu eylemlerin eski Yugoslavya’da iyi bildiğimiz korkunç işleri gerçekleştiren Afgan Mücahitlerinden oluşan orduları Kosovo’dan getirterek cihatçıların kullanımının açılışını ilk olarak Avrupa’da yapan CIA’nin himayesinde düzenlendiğini artık biliyoruz (bkz Terroriste: les 7 piliers de la déraison » (Teröristler: akılsızlığın 7 dayanağı).
Herbirimiz yine CIA tarafından kurulmuş olan ve solcu ve komünizm karşıtlığı saplantısına sahip ve başlıca pazarları haline getirebilmek için Avrupa üzerindeki hegemonyalarını muhafaza etmek isteyen ABD’lilerin zevkinden çok etkilenen özellikle sol partileri itibarsızlaştırmak için kendilerini çevreye aşırı solcu teröristler olarak gösteren aşırı sağcıları kullanan sadece Avrupa’da faaliyet gösteren GLADIO üyelerinin terörist eylemlerini anımsayacaktır… GLADIO’nun Avrupa’da gerçekleştirdiği en simgesel eylem olan ve CIA tarafından azmettirilen Bologna Garı saldırısını anımsayacaktır.
Her şey, pasaportun ayrıntısı da dahil alışageldiğimiz şekilde gelişiyor: eğer polis teröristin kimliğini hızlı ve kesin bir dille söylememiş olsa, gerçekleştirilen eylem boşa gitmiş olurdu. Bu ayrıntının altının çizilmesi çok belirleyicidir; Dünya Ticaret Merkezinin üzerinden duman tüten kalıntılarından yaklaşık 3000 derece sıcaklıkta çeliği eriterek yıkıntıya yol açan uçağın yoğun ateşinin içerisinde bir teröristin pasaportunun bulunması çok belirleyiciydi; Charlie Hebdo cinayeti ve devamında araçta Kuaşi kardeşlerin kimliklerinin bulunması belirleyiciydi; Bataclan’ın yanındaki çöp konteynerinde teröristlerin attığı ve çöp kamyonu geçişinden önce polisler tarafından rastlantı sonucu bulunan sağlam durumdaki cep telefonundaki SMS mesajının bulunması belirleyicidir; Avrupalıların bugün kendilerini kimin tehdit ettiğini bilmeleri ve dolayısıyla da bundan korunmak için ne yapmaları gerektiğini bilmeleri belirleyicidir: baskının arttırılması, gözetimin yoğunlaştırılması, özgürlüklerinin ikinci plana itilmesi, askerileştirmenin hızlandırılması ve onları cihatçılıktan koruyacak yeteneğe sahip tek ordu olan NATO’ya ayrılan bütçelerin arttırılması.
Özet olarak ABD güvence altına alarak Avrupalılara tahakkümü altına sokmak ve bu büyük pazarı rahatsız olmadan sömürmek istemektedir. Oysa Ruslara karşı alınan bütün bu önlemler tek bir hedefe hizmet etmektedir: NATO ordusunun yardımıyla, yankee’lerin otlağına dadanmaya cesaret eden « Rus tehdidini » uzaklaştırarak, sadece işgalcinin çıkarlarına hizmet edecek şekilde Avrupa pazarını kendine özel hale getirmek! Uzun vadeli hedef ise Rusya’ya karşı savaş başlatmak ve uzun zamandan beri öngörülen ve Brüksel’de işbirlikçilerinin yardımıyla büyük bir gizlilik içerisinde hazırlanan TAFTA, TTIP gibi anlaşmalar üzerinden Marshall planı oyununu bize yeniden oynamaktır…
Ama Avrupa Birliği’ni oluşturan devletler, ABD’nin karmaşık olmayan stratejisinin Avrupalılarınkini abartılı bir şekilde aşırarak sadece kendi çıkarlarına hizmet ettiğinin farkına vararak huysuzluk etmektedirler. Tam da burada, bu Amerikan stratejisinin planlarında terörizme başvurmak kesinlikle gereklidir. CIA’nin bu kez İslamcılar aracılığıyla, huysuzluk edenleri yola getirmek ve onları NATO aracılığıyla AB’nin aşırı askerileşmesine katkıda bulunma zorunda bırakmak ve bu yolla çok beklenen TAFTA, TTIP’ye nihayet varmak üzere IVncü Reih’in silahlı gücüne tüm iktidarı vermek için Avrupa’da GLADİO’yu yeniden harekete geçirdiğini açıkça söyleyebiliriz.
Gerçekleştirilen saldırılar karşısında büyük bir insan kitlesinin böylesi bir saflık içerisinde olmasını tespit etmek şaşırtıcıdır. Nasıl oluyor da yurttaşlarımızın çoğunluğu üst üste tekrarlanan ve tamamen şüpheli olmakla sonuçlanan « gökten inen pasaport » oyununun farkına varmıyor?
Milletvekili Thomas Zlowodzki « Barcelona’da terörizme kurban olan Fransızlar sorumluluklarını kabul etmelidirler, çünkü İslamcı terörizmin kökünü kurutabilecek olan François Fillon’a oy vermediler » diye bir tweet attı. Dolayısıyla buradan Fransızlar eğer Avrupa’nın ultra liberal ve TAFTA ve TTIP yanlısı politikasına boyun eğmiş olsalardı, CIA’nın çok fazla özgürleşen ve dünyayı tahakkümü altına alan neo-liberal ve neo-muhafazakar diktatörlüğe az saygılı davranan halkları ultra liberal faşizmin kucağına yeniden zorla oturtmak için yeni saldırılar kışkırtmak zorunda kalmayacağını anlıyoruz. Her yerde, gazetelerde, asıl alçakça şantajın El Kaide ve ardından IŞİD’i yaratan ABD’den geldiğini hiçbir zaman kabul etmeden « İslamcıların » alçakça şantajı kınanmaktadır. Bunu hala bilmediğini söyleyenler gecikmeden bilgi edinmesinde yarar vardır! Barcelona’da ünlü Ramblas’ta koçbaşı kamyonetle gerçekleştirilen ve bugüne itibariyle 20 kişinin ölümüne (Fransız medyası hala 13 sayısını vermeyi sürdürmektedir) ve yüzlerce yaralıya neden olan saldırı medyalarda anlatılıyor. Saldırıyı IŞİD yani « İslam Devleti » üstlendi! Hepsi doğru ve hiçbiri gerçek değil! Hepsi görünürde böyle ve hiçbiri gerçekte öyle değil!
Avrupa’daki terörizme ilişkin olarak sürekli olarak yapılan bu açık yönlendirme karşısında Avrupa halklarının saflığını ve edilgenliğini nasıl açıklayabiliriz? Fransa’da kaç kişi, terörizm konusunda tartışmasız bir şekilde en yetenekli ve en çok bilgi sahibi kişilerden biri olan Yargıç Trévidic’in yayınlarını okuma zahmetinde bulundu? Avrupalılar bizi tehdit eden asıl ve tek gerçek teröristin ABD olduğunu hala nasıl anlamıyorlar? Paramparça hale gelişi NATO tarafından yönetilen eski Yugoslavya, ve aynı şekilde Irak, Libya ve Suriye’nin durumundan neden hala ders almıyorlar? Aptal yerine koyduklarını anlamaları için daha kaç yüz bin masum insanın ölmesi gerekiyor? Artık meyve vermeyen, kimseyi dehşete düşürmeyen ve çok tekdüze ve öngörülebilir olan bir « cerrahi terörizm » karşısında, egemen canilere halklardan geriye kalanı köleliğe sürükleme özgürlüğünü verecek etkinlikte bir kitle terörizminin bir sonraki düzeyini ancak nükleer savaş oluşturabilecektir! Yaklaşmakta olan çöküş, insanlığın aptallığının ulaştığı zirveden sonra halkları köleliğe sürüklemek üzere hala TAFTA TTIP’yi övecek birinin ayakta kalabileceğini kesinlikle garanti etmiyor ve bu da belki de gezegenimiz için daha iyi olacaktır.
Jean-Yves Jézéquel
(www.mondialisation.ca sitesinde Jean-Yves Jézéquel imzasıyla 19 Ağustos 2017 tarihinde yayınlanan Fransızca yazıdan Türkçeleştirilmiştirhttp://www.mondialisation.ca/le-management-de-la-terreur/5604699">http://www.mondialisation.ca/le-management-de-la-terreur/5604699)