Bloody Gina
CİA’nın işkence kraliçesi « Bloody Gina »nın parlak kariyeri
New York Times geçen hafta eski CİA Başkanı Gina Haspel'in, iki sözleşmeli psikolog ve CİA memurunun mahkumlara işkence yaptığı gizli bir CİA üssünün yöneticisi olduğu dönemde, El Kaide üyesi olmakla suçlanan Abdürrahim el-Naşiri'nin işkence seansını izlediğini ortaya çıkardı. 2018'de senatodaki onay oturumları sırasında Haspel, Senatör Dianne Feinstein’in el-Naşiri'nin sorgulamalarını yönetip yönetmediği konusundaki sorularına kaçamak yanıtlar verdi.
Haspel, bu soruyu yanıtlaması durumunda gizli kariyerinin bir kısmının açığa çıkabileceğini söyledi. CİA, Haspel'in geçmişte yapmış veya yapmamış olabilecekleri hakkında yorum yapmayı reddetti.
New York Times'ın ifşası, gazetenin el-Naşiri'nin avukatlarının CİA aleyhine açtığı bir davaya ilişkin haberinde yer aldı. İşkencecilerden biri olan psikolog James Mitchell davada görülen bir duruşma sırasında, gizli üssün yöneticisi Haspel'in kodunun « Z9A » olduğunu ve işkence seanslarından birine bizzat tanıklık ettiğini söyledi. Haspel'in burada tam olarak ne yaptığına ilişkin herhangi bir açıklama yapılmadı. Üst düzey bir CİA görevlisinin, özellikle isteyerek yapmadığı sürece, bir işkence seansına tanık etmesi kesinlikle normal bir prosedür değildi. Ancak bu gerçek, Haspel'in veya başka birinin CİA'in işkence programı nedeniyle cezalandırılacağı anlamına gelmemektedir. Çoğu durumda, zamanaşımı süresi aşılmaktadır. Ve Haspel çoktan görev değiştirdi. Firmanın internet sitesinde yer almamasına ve bir sözcü New York Times’e şirkette ne yaptığını söylememesine karşın, halen Washington'daki ünlü hukuk firması King & Spaulding'de yönetici konumunda bulunuyor. Bununlar birlikte, Gina Haspel'in tam olarak kim olduğuna bir kez daha bakmakta fayda görüyoruz.
2002'de CİA'deki üstlerim bana, CİA'in işkence için kullandığı popüler bir tabir olan «gelişmiş sorgulama tekniklerinin » kullanımı konusunda sertifika almak isteyip istemediğimi sordular. Bu sorunun yöneltildiği 14 kişiden biri de bendim. Üzgünüm ama bunu reddeden tek kişi maalesef ben oldum. İşkencenin benim için ahlaki ve etik bir sorun teşkil ettiğini ve açıkça yasadışı olduğuna inandığımı söyledim. Ama ben işkenceyi reddederken Haspel Hanım bunu memnuniyetle kabul etti. Ve bu kararla da yetinmediği anlaşılıyor. Daha sonra CİA başkanı oldu. O ve diğer işkenceciler ve işkence yanlıları işledikleri suçlarla zenginleştiler. Ben ise işkence programına karşı çıkınca 23 ay hapiste yattım. Eminim ki Haspel verdiği kararlardan dolayı pişman değildir. Ben de aynı şekilde pişman değilim.
Bayan Haspel'in CİA Başkanı olarak atanması ülkeyi göz açıp kapayıncaya kadar eski işkence günlerine, gizli hapishanelere ve uluslararası tazminatlar dönemine geri döndürdü. Haspel, kötü şöhretli eski CİA operasyon müdür yardımcısı ve Terörle Mücadele Merkezi'nin (CTC) eski müdürü Jose Rodriguez'in himayesindeydi. Haspel, CTC’de Rodriguez'in özel kalemi olarak görev yaptı.
Medyada « deneyimli bir istihbarat üstadı » olarak tanımlanan Haspel, CİA'de hem genel merkezde, hem de denizaşırı ülkelerde üst düzey görevlerde 30 yıldan fazla çalıştı. Ve tüm bu süre boyunca, halkın gözünden uzak durmaya özen gösterdi. O dönem, görev süresi sona eren CİA Başkanı Mike Pompeo, onun « işleri yürütme konusundaki inanılmaz yeteneğini » övüyor ve « çevresindekilere ilham verdiğini » söylüyordu. Eminim bu bazıları için doğruydu, ama Gina Haspel'i tanıyan ve CİA'de onunla çalışan geri kalan çoğumuz ona « Bloody Gina » (eli kanlı Gina) derdik.
New York Times ve Washington Post, başta yurtdışı olmak üzere, Bayan Haspel'in geçmişi hakkında kapsamlı yazılar yazdı. CİA, « güncel ve uygun şekilde gizli » olarak sınıflandırarak özgeçmişini burada tekrar etmeme izin vermemektedir. Ben bu yola girerek macera peşinde koşmak niyetinde değilim. Ama şunu rahatlıkla söyleyebilirim ki, yanlışlıkla El Kaide'nin üçüncü ismi olarak kabul edilen Ebu Zübeyde'ye yapılan işkencenin kanıtı video görüntülerini yok etmek için efendisinin talimatlarını yerine getiren Haspel'di. Ve bu işi, Beyaz Saray danışmanının özellikle ondan bunu özellikle yok etmemesini istemesinden sonra yapmıştır. Bunun için özür dahi dilememiştir. Ben bu yaptığını rahatlıkla « adaleti engellemek » suçu olarak niteleyebilirim.
Aynı zamanda, Amerikalıların CİA başkanlarının onlar adına ne yaptığını –veya geçmişte ne yaptığını– bilmeye hakları vardır. Herhangi bir suç işleyip işlemediğini ve eğer öyleyse bu suçların neler olduğunu bilmeye hakları vardır. Bu konuda şeffaflığa hakları vardır. Ve bir yasa çiğnendiğinde, suç işleyen ne kadar önemli biri olursa olsun adaletin yerini bulacağını bilmeye hakları vardır.
Her şeyden önce Haspel hiçbir zaman CİA başkanı seçilmemeliydi. İlk olarak, bu tercihin CİA personeline gönderdiği mesajı hayal edin: Savaş suçlarına, insanlığa karşı suçlara karışın ve bunun karşılığında daima terfi edeceksiniz. Kanunlar konusunda endişelenmeyin. Meslek etiği konusunda endişelenmeyin. Ahlak konusunda endişelenmeyin. American Psychiatric Association, American Psychological Association, FBİ ve askeri savcıların hepsi işkencenin etik ve ahlaki açıdan yanlış olmasının yanı sıra hiçbir işe yaramadığı konusunda hemfikir olmasını dikkate almayın. Her şeye rağmen işinizi yapın. Sizi koruyacağız. Ve isterseniz kanıtları da yok edebilirsiniz.
Ve bu durum, dost ve müttefiklerimize ne tür bir mesaj gönderiyor? Dışişleri Bakanlığı'nın her yıl yayınladığı insan hakları raporunda eleştirdiğimiz müttefiklerimize ne diyebiliriz? Verilen mesaj açıkça şudur: Her zaman tepede parlayan bir şehir, insan haklarına, medeni haklara, sivil özgürlüklere ve hukukun üstünlüğüne saygının bir feneri olduğumuzu söylediğimizi biliyor musunuz? Bu tamamen saçmalıktır. Bunları ancak işimize geldiğinde söylüyoruz. Kendimizi iyi hissetmek için söylüyoruz. Ancak işler ters gittiğinde, uluslararası hukuku hiçe sayarak istediğimizi yaparız.
Ve bu eylemlerimiz düşmanlarımız tarafından da değerlendirilmektedir. İşkence programı, El Kaide, IŞİD ve diğer kötü aktörlerin sahip olduğu en iyi eleman devşirme aracıdır. İşkence programı onlara enerji vermektedir. Onlara karşısında birlikte saf tutacakları bir şey sunmaktadır. Safları arasında ABD'ye karşı olduğundan daha da derin nefret tohumları ekmektedir. Saflarını genişletmiştir. IŞİD'in mahkumlarını kafalarını kesmeden önce turuncu tulumlarla kameraların önünde teşhir etmesi tesadüf değildir. Gina Haspel bu durumdan kısmen sorumludur.
Artık Gina Haspel hakkında bildiklerimizi gözden geçirdiğimize göre, kendimize Amerikalı olarak kim olmak istediğimizi de sormalıyız. Kuzey Kore, Çin ve İran gibi insanlara işkence ve eziyet eden bir ülke mi olmak istiyoruz? İnsanları bir ülkeden söküp kopartıp başka bir ülkeye işkence ve sorguya gönderen bir ülke mi olmak istiyoruz? İnsan haklarını alaycı bir şekilde vaaz eden ve sonra kimsenin izlemediğini düşünerek aynı hakları ihlal eden bir ülke olmak istiyor muyuz? Bunu hak ediyor muyuz? Herkesin hayranlıkla izlediği ve örnek almaya çalıştığı o parlayan fener olmak istemiyor muyuz? Yoksa Gina Haspel gibi insanları taklit etmek mi istiyoruz?
Sonunda gerçeğin ortaya çıkmasına sevindim. Ama işkenceden bir ders çıkardığımızdan emin değilim. Gina Haspel ve benzerleri birer canavardırlar. Yargılanmalı, hapse atılmalı ve meslekten ihraç edilmelidirler. Bugüne kadar bunlardan hiçbiri uygulanmadı. Aksine yaptıkları karşılığında ödüllendirildiler. Ama hiçbir şey için çok geç değildir. Çocuklarımızın benim neslimin alamadığı dersleri alması için hala zaman vardır. CİA, memurlarını hayattaki her şeyin grinin bir tonu olduğuna inanmaları için eğitmeyi sever. Ama bu doğru değildir. Bazı şeyler siyah beyazdır, iyi ya da kötü. İşkence kötüdür. Yasa dışıdır, ahlaka aykırıdır ve etik değildir. Hiçbir koşulda uygulamamalıyız. Ve bunu yapanlar cezalandırılmalıdırlar.
John KİRİAKOU
John Kiriakou, eski bir CİA analisti ve ajanı, Senato Dış İlişkiler Komitesi'nin eski baş araştırmacısı ve eski bir terörle mücadele danışmanıdır. CİA tarafından istihdam edilirken, 11 Eylül 2001'deki terörist saldırılardan sonra kritik terörle mücadele görevlerine katıldı, ancak sözde « gelişmiş » sorgulama teknikleri konusunda eğitim almayı reddetti. CİA'den ayrıldıktan sonra, Kiriakou, Brian Ross ile yaptığı ve mahkumlara uygulanan waterboarding yöntemini ayrıntılarıyla anlattığı ABC News’te yer alan bir röportajla bu işkenceyi doğrulayan ilk eski CİA memuru oldu. Kiriakou'nun röportajı, bu uygulamanın sadece birkaç serseri ajanın işi olmadığını, aynı zamanda ABD’nin hükümetin en üst düzeylerinde onaylanan resmi politikasının olduğunu ortaya koydu.
(www.arretsurinfo.ch sitesinde 7 Temmuz 2022 tarihinde John KİRİAKOU imzasıyla yayınlanan yazının Fransızca çevirisinden Türkçeleştirilmiştir https://arretsurinfo.ch/john-kiriakou-le-triomphe-de-bloody-gina-la-reine-de-la-torture-de-la-CİA/)
Özgün Kaynak: Scheer Post 14 Haziran 2022